Allah (c.c.) Kur'an Kerimde bizler için geçmiş ümmetlerin ve peygamberlerin hayatlarından kıssalarla seslenerek ibret almamız ve düşünmemizi istemektedir. Bu kıssalardan biri de teslimiyetin zirve noktası Hz. İbrahim (a.s), Hz. Hacer Validemiz ve Hz. İsmail Efendimizdir. Onların yaşadıkları bizim için kıyamete kadar unutulmayacak ibretlerle doludur.
Ferasetiyle gök cisimlerine bakarak Rabbini arayan, 'Müslüman ol' diye Allah'a davet edildiğinde 'Alemlerin Rabbine teslim oldum.' diyerek bu davete icabet eden, put hanedeki putları kendi elleriyle kıran, ateşe atıldığında Allah'a tevekkül eden ve yıllardır çocuk özlemi çeken Hz. İbrahim ile hiç bir ekinin bitmediği kimsenin yaşamadığı vadiye kucağındaki küçük yavrusu İsmail'le bırakıldığında 'Bunu sana Allah mı emrediyor?' diye sorduğu vakit 'Evet' cevabı alan Hacer validemiz Allah'a nasıl teslim olmamız hususunda bizlere örnek oldular.
Mutlaka kendisi ve yavrusunun O'nun koruması altında olduğuna inanan Hacer annemiz, kurak vadide yavrusuna su bulmak için bir şeyler yapması gerektiğini biliyordu. Safa ve Merve tepeleri arasında gidip geldi ve bu gayreti sonrası şifa kaynağı zemzemin Allah'ın izniyle yerden kaynamaya başlamasıyla teslimiyetinin ilk ödülünü aldı. Bu ödül kıyamete kadar hacılar tarafından tekrar edilerek tüm insanlığa ders verecekti. Merhum Akif'in dediği gibi Allaha teslim ol saye sarıl ve hikmete ram ol.
Yıllar sonra Hz. İbrahim, rüyasında Hz.İsmail'i kurban ettiğini görmesi neticesinde O ve ailesi daha zorlu bir imtihana tabi tutuldular. Hz. İbrahim rüyayı üç defa görünce bunun şeytani değil rahmani bir çağrı olduğunu anladı. Emri yerine getirmek için -ıssız ve çorak vadiye küçükken bırakılan, zemzem suyu topuklarının değdiği kuru topraktan çıkan ve annesiyle babasının teslimiyetini bizzat yaşayarak gören- Hz. İsmail'e 'Yavrucuğum' dedi, Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm' düşün bakalım sen bu işe ne diyeceksin? Dedi ki; 'Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşaallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.' (Saffat, 37/102) cevabını almıştı.
Hz. İbrahim kendisinden istenileni yapmak için yola çıktığında insanoğlunun ezeli düşmanı olan şeytan fitne tohumlarını saçmaya başlamıştı. Hz. İbrahim ve Hz. İsmail teslimiyetinden asla taviz vermemiş, ıssız vadide yavrusunu ve kendisini yalnız bırakmayan Allah'a sonsuz teslimiyet gösteren Hacer validemiz ise 'Allah emrediyorsa bana ne düşer.' tarihi cevabı ile şeytanın tüm fitnesini boşa çıkarmıştır. Rahman ve Rahim olan Allah (c.c.) onların birinci imtihanlarından daha zor olan bu ikinci imtihanda gösterdikleri eşsiz teslimiyetleri sonrası hediye ettiği koç ile Hz. İbrahim ve ailesinin teslimiyetini kıyamete kadar kurban ibadetiyle hatırlanmalarını sağladı. Onların bu haline pahasına olursa olsun asla 'Allah'a teslimiyetinizden taviz vermezseniz, mutlaka bir çıkış yoluyla ödüllendirilirsiniz.' mesajını bizlere vermektedir.
Hz. İbrahim ve ailesinin teslimiyetleri kıyamete kadar Müslümanlar tarafından kılınacak namazlarda tahiyyata oturulduğu zaman okunan dua ile de taçlanacaktır. Bu durumda bizlere 'Eğer teslimiyetinizden asla taviz vermeden Allah'ın rızasına uygun bir hayat yaşarsanız sizin için dua edecek insanlar olacaktır.' mesajını vermektedir.
ÜSÂME b. ZEYD (R.A.)

Hicretten sekiz yıl önce (614) Mekke'de doğdu. Sahabeden Zeyd b. Harise'nin oğludur. Annesi Resûl-i Ekrem'in dadısı Ümmü Eymen'dir. Hz. Peygamber, Üsame'yi küçüklüğünden beri çok sever, bir dizine onu, diğer dizine de Hasan'ı oturtur ve, 'Allahım, ben bunları seviyorum, sen de sev!' diye dua ederdi. Resûl-i Ekrem, yaşının küçüklüğünden dolayı Üsame'nin Uhud Gazvesi'ne katılmasına izin vermeyince Üsame çok üzülüp ağlamıştı. Üsame Mûte Savaşı'nda (8/629) babası Zeyd b. Harise'nin sancağı altında savaştı. Bu sırada daha on sekiz yaşı civarında idi. Babasının şehid olduğunu bizzat gördü; ardından Ca'fer b. Ebû Talib, Abdullah b. Revaha ve Halid b. Velîd kumandasında savaşmaya devam etti. Huneyn Gazvesi'nde ilk başlarda uğranılan yenilgi üzerine kaçmayıp Resûl-i Ekrem'in yanında kalan çok az sayıdaki sahabî arasında yer aldı. Veda haccı esnasında Bilal-i Habeşî ile birlikte Resûlullah'ın yanında idi. Hz. Peygamber, 11. yılın Safer ayında (Mayıs 632) Suriye bölgesine göndermek üzere Üsame b. Zeyd kumandasında bir ordu hazırladı. Hz. Ebû Bekir ile Ömer gibi önde gelen sahabîleri de onun emrine verdi…
Üsame zeki, iffetli, takva sahibi, mütevazi, ihlaslı, insanları seven, kendisi de sevilen, hak bildiği şeyi hiç çekinmeden söyleyen biri olarak nitelenir. Üsame b. Zeyd'den 128 hadis rivayet edilmiştir. Rivayetleri Kütüb-i Sitte'de ve diğer hadis kitaplarında yer almaktadır. (TDV, İslam Ansiklopedisi'nden alınmıştır.) HAZIRLAYAN: BEKİR IRMAK, İMAM-HATİP
HER GÜNE BİR HADİS

'Hayır yapılmasına aracı olan, hayır yapmış gibi sevap kazanır.' Tirmizî, İlim 14.
GÜNÜN DUASI

'Allah'ım! Beni güzel bir iş yaptıkları zaman mutlu olan, günah işledikleri zaman da bağışlanma dileyen kullarından eyle.' (İbn Mace, Edeb, 57)
MEAL OKUYORUM

Hayvanları da yarattı. Onlarda sizin için bir ısınma ve birçok faydalar vardır. Hem de onlardan yersiniz. (Nahl Suresi, 5)
BİR SORU-BİR CEVAP

Gayrimeşru yolla sağlanan kazançtan zekat vermek gerekir mi?

Gayrimeşru yolla sağlanan kazancın sahibi belli ise, bu kazancın sahibine iade edilmesi; belli değil ise, karşılığında sevap beklemeksizin yoksullara veya hayır kurumlarına verilerek elden çıkarılması gerekir (Serahsî, el-Mebsût, XII, 172). Bu itibarla, gayrimeşru yolla elde edilen kazancın tamamı ya sahibine iade edilerek veya hayır yolunda harcanarak elden çıkarılacağından, zekatının verilmesi söz konusu değildir.