Kainatı ve var olan her şeyi yaratan ve idare eden, her şeyin yegane sahibi, mutlak tek ve eşsiz güç. Evet, Âlemlerin rabbi olan Allah celle celaluhû tektir, eşsizdir eşi benzeri asla yoktur ve olamaz da. O doğmamıştır, doğurmamıştır. Evlat sahibi olmadığı gibi hiçbir şeye ihtiyaç da duymaz. Her şey ona muhtaçtır ama o asla hiçbir şeye ve hiçbir kimseye muhtaç değildir. O ki yarattığı hiçbir şeye benzemediği gibi yaratılanlar da ona benzemez. Lafza-i Celal yani 'Allah' lafzı dünyada hiçbir dilde olmayan ve dünyada hiçbir dile de çevrilemeyen tek isim ve kelimedir. O Rahman'dır ve Rahim'dir yani merhamet ve şefkatinde nihayetsizdir. Yarattığı varlıklarını son derece büyük bir sevgi ile seven, sevilmeye layık olan (el-Vedûd) dır, onların her türlü ihtiyacını karşılık beklemeksizin verendir. Her şeyin varlığı kendisine bağlı olan, kainatı idare eden (el-Kayyûm) dir. Kullarına yani bizlere doğru yolu bulma ve/veya doğru yolda daim olma, doğru ve iyi bir insan olmamız adına Peygamberler ve kitaplar gönderen, hidayet eden (el-Hadî) dir. İnsana kalem ile yazmayı öğreten ve ilim verendir. Gizli, açık, geçmiş, gelecek, her şeyi bilir. (el-Alîm) İlmi sonsuzdur, her şeyi bilir, görür, duyar ondan gizli hiçbir şey yoktur ve olamaz. Dünya yüzeyinde adı en çok anılan, adına satırların üzerinde en çok kalem yürüyen ve yürütülmüş olan Hz Allah celle celaluhû her şeye gücü yeten, her şeyi yapmaya muktedir olan ve mutlak galip olandır. Kendisine inananları seven, en güzel dost ve yardımcı (el-Velî) dır. Güven veren, emin kılan, koruyan, iman nurunu veren (el-Mü'min) dir. Bir şeyi yapmak veya yaratmak için hiçbir örneğe, benzere ihtiyaç duymayan (el-Bedi') dır. Her şeyi kusursuz ve ahenkli yaratan (el- Bari) dır. Öldüren, hayat veren, dirilten O'dur. Yarattığı varlıklar arasında mutlak adalet sahibi (el-Adl) dir. Her daim onları görüp gözeten (el-Müheymin) dir. O Allah ki, yerde ve gökte kevn-ü kainatta ne varsa her şeyin biricik sahibi (Malikü'l-Mülk), her şeye ve herkese istediğini yapabilme kuvvet ve kudretine sahip olduğu halde kulları hata ettiğinde asla hemen ceza vermeyip mühlet vererek, merhameti bol olan (el-Gafur) dır. Günahları çok bağışlayan (el-Gaffar) dır. En güzel isim ve sıfatların sahibi olan Hz. Allah, Âlemlerin Rabbidir.
UHUD ŞEHİDİ GENÇ SAHABE: MUS'AB B. UMEYR (R.A.)
Onun yaşadığı dönemde ailesi mensup olduğu kabilenin önde gelen ve zenginleri arasında sayılırdı. Babası ailenin ileri gelenlerinden Umeyr b. Haşim, annesi ise Hannas binti Malik'tir. Mus'ab (r.a.) Mekke'de güzel elbiseler giymesi ve pahalı kokular sürmesiyle meşhur yakışıklı bir genç olarak tanınmıştır. Mus'ab b. Umeyr, gizli davet döneminde Erkam b. Ebu'l-Erkam'ın evinde İslam'a giren ilk Müslümanlardan kabul edilir. O Müslüman olduktan sonra hayat tarzını tamamen değiştirmiş, eğlenceli arkadaşlıkları ve toplantıları terk ederek kendini İslam'ı yayma faaliyetlerine adamıştır.
Hz. Peygamber bi'setin 11. yılında gerçekleşen I. Akabe Biatı görüşmelerinden sonra Mus'ab b. Umeyr'i din muallimi sıfatıyla Ensar'la birlikte Medine'ye gönderdi. Bundan dolayı o, Mekke'den Medine'ye hicret eden ilk sahabe kabul edilir. Medine'de Hazrec reisi ve şehirdeki ilk Müslüman kabul edilen Es'ad b. Zürare (ra)'nin evinde misafir kalan Hz. Mus'ab, onun yardım ve desteğiyle Medine'de pek çok insanın Müslümanlığına vesile olmuştur. Mus'ab, (ra) Es'ad b. Zürare ile birlikte Müslümanlara gerek Cuma gerekse diğer vakit namazlarında imamlık yaptı. Medine'de kılınan ilk cumada imamlık vazifesi Hz. Mus'ab tarafından yerine getirilmiştir. Onun buradaki diğer bir önemli görevi ise Medineli Müslümanlara Kur'an'ı öğretmekti.
Refah ve lüks içinde yaşayan, zengin, zevkli giysiler giyen bu genç adam, ruhunun ebedi dünyasını kazanmak için bütün bunlardan vazgeçmiştir. Medine'de onu yamalı elbiseler içinde dolaşırken gören Hz. Peygamber'in dilinden şu cümleler dökülmüştür:'Allah'a hamdolsun. Mekke'de son derece lüks bir hayat süren, fakat Allah'a ve Rasûlüllah'a olan sevgisinin ve takvaya olan aşkının bütün rahatlığa sırt çevirttiği genç adam işte budur.'
Uhud savaşı sonucunda başta Hz. Peygamber'in amcası Hamza (ra) olmak üzere şehitler toprağa verilirken, Allah Rasûlü, eski bir elbise içinde yerde yatan Mus'ab (ra)'ın cesedini yanındakilere göstererek, onun bir zamanlar zenginlik içinde en güzel elbiseleri giydiğini, en güzel yemekleri yediğini, fakat Allah ve Rasûlü'nün sevgisini her şeye tercih ettiği için bu hale geldiğini söylemiş 'Seni Mekke'de ilk gördüğümde hiç kimse seni yakışıklılıkta ve güzel giyinmede geçemezdi. Ama bugün saçın karışmış ve sadece vücudunu örten basit bir örtün var. Allah'ın Rasûlü kesin olarak ilan ediyor ki sen kıyamette mutlaka Allah'ın huzuruna kabul edileceksin.'
Hazırlayan: Ömer Faruk Can Eskişehir Vaizi
HER GÜNE BİR HADİS

'Herkese annesinin hizmetinde bulunmayı tavsiye ederim.' İbn Mace, Edeb 1.
GÜNÜN DUASI

'Allah'ım! Harama bulaşmaktansa, helalinle yetineyim. Beni lütfunla (zengin kılarak) senden başkasına muhtaç etme.' (Tirmizî, 'Deavat', 110)
MEAL OKUYORUM

Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme. Çünkü kulak, göz ve kalp, bunların hepsi ondan sorumludur. (İsra Suresi, 36)
BİR SORU-BİR CEVAP

Şevval orucunun hükmü nedir? Ramazan'da tutulamayan oruçlar Şevval orucu niyetiyle tutulabilir mi?
Ramazan'dan sonra Şevval ayında altı gün oruç tutmak müstehaptır. Hz. Peygamber(s.a.s.), 'Kim Ramazan orucunu tutar ve ona Şevval ayından altı gün ilave ederse, sanki yılın bütününde oruç tutmuş gibi olur.'(Müslim, Sıyam, 204; Tirmizî, Savm, 53; Ebû Davûd, Savm, 59) buyurmuştur. Bu oruç peşpeşe tutulabileceği gibi ara verilerek de tutulabilir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar,III, 421, 422).
Şevval ayında nafile olarak tutulan oruç, Ramazan'da tutulmayan oruçların yerine geçmez; yani Ramazan'da tutulmayan oruçların ayrıca kaza edilmesi farzdır. Bir oruçta hem kaza hem de nafile yerine niyet edilmesi geçerli olmadığından Şevval ayında tutulan oruçta da bunlardan yalnız birine niyet etmek gerekir. Şevval ayında oruç tutulurken, Ramazan'da tutulamayan oruçların kazasına niyet edilirse bu oruçlar kaza orucu olur.