AK Parti, Eskişehir’de muhalefet durumunda.

Muhalefette olmaları nedeniyle de mevcut yönetimlere karşı eleştirilerle gündeme geliyorlar.

Ancak ne var ki, ellerinde çok fazla done de olmuyor.

En büyük eleştiri kaynağı su!

+++

Biliyorsunuz yağışlar zaman zaman kuvvetli oluyor.

Böyle durumlarda kentin farklı noktalarında su birikintileri meydana geliyor.

Bu sadece Eskişehir’e özgü bir şey değil!

Hangi partinin yönettiği fark etmeksizin ülkemizin pek çok kentinde rastlanıyor bu tür manzaralara…

Hatta maalesef ki can alan sellere dönüşen olaylara tanıklık ediyoruz.

Dahası;

Avrupa’nın kentleşme açısından son derece ileride olan kentlerde de yaşanıyor aynıları.

“En modern alt yapı sistemine sahip kentler bile zaman zaman aşırı yağışlara yenik düşüyor”

Ancak gelin görün ki, Eskişehir’de AK Parti tarafı en küçük bir yağışta hemen bu konuya sarılıp;

“Böyle şehir olur mu?” diye giriyorlar meseleye…

+++

Seçim öncesi de durum farklı değildi!

“Eskişehir’de olmayan su sorununu varmış gibi” deklare edildi kamuoyuna…

Hele hele Eskişehirlilerin bornozla su almaya gittiklerinin söylenmesi vatandaş nezdinde hiç kabul görmedi.

Sürekli musluklardan akan suyun kötülenmesi, Eskişehirlinin sağlıksız sularla zehirlendiği iddiaları da hiç ama hiç tutmadı.

Dediğim gibi, halkın suya dair yaşadığı bir sıkıntı yoktu ama varmış gibi yapılarak su’dan bir algı yaratılmaya çalışıldı.

+++

Gelelim bugüne…

Önceki akşam yağan yağmurun ardından oluşan su birikintilerine karşı AK Parti yine aynı kartlarını sürdü sahaya…

Sosyal medyada kenti kötüleyen pek çok yorum yapıldı.

Hemen arkasından Kalabak Suyu’na getirilen zammı da eklediler üstüne…

“Kalabak Suyu’na yapılan zam halkçı belediyeciliğe sığmaz” şeklinde veryansına başladılar.

“Bunu diğer su markalarının 100 Liraları bulan fiyatları karşısında ülkenin en sağlıklı suyunun 25 Lira olmasına karşın yaptılar!”

Ve öyle görünüyor ki, her yağışta ve her Kalabak zammında da AK Parti, su muhalefetinden vazgeçmeyecek…

Üstelik Eskişehir’de yıllardır tutmayan, tutmayacak bir konuyu öyle görünüyor ki sündürmeye ve bu konu üzerinden siyaset yapmayı sürdürecekler…

Gerçekten çok enteresan.

Zira hep aynı şeyi yapıp farklı sonuç beklemek çokta mantıklı gelmiyor bize…

************

SAHİDEN ŞAKA GİBİ BİR DURUM!

Bazı Avrupa ülkelerinin son dönemlerde Türkiye’den gelen yolculara kapılarını kapattığına dair haberler okuyoruz…

En başta ülkemizin prestiji için çok iyi gelişmeler olmadığını söylemek istiyoruz.

Diğer sıkıntı ekonomi için!

Zira ihracat yapan sanayiciler bu durumdan epeyce mustarip!

Ülkenin pek çok sanayi temsilcisi konuyla ilgili serzenişlerde bulunuyor.

Nasıl bulunmasınlar?

Üretilen malların serbest dolaşımı için karşılıklı anlaşmalar yapılmış.

Yani üretilen ürün dünyanın pek çok noktasına kolayca gidip geliyor.

Gelin görün ki, o ürünleri üreten Türk Sanayicisiyse, üreten kişi ürettiği ürünü gönderdiği ülkeye giremiyor!

+++

Bu konuyla ilgili önceki gün Eskişehir Sanayi Odası da bir açıklama yaptı.

Başkan Celalettin Kesikbaş, yaşananları tek bir cümleyle güzel bir biçimde aktardı.

Dedi ki;

“Ürettiğimiz ürünü gönderdiğimiz ülkelere ironik biçimde kendimiz giremiyoruz!”

Bize göre ortada sadece ironik bir durum yok!

Aşılması gereken koskocaman bir sorun var.

Sorunlar artıyor dersek daha doğru olur.

Çünkü sanayicinin finansmandan tutun teşviklere, dalgalı kura kadar pek çok sorunu varken meselenin içine bir de vize işi eklendi.

Dahası bu sorun diğerlerinden bile çok daha büyük bir sıkıntı haline geldi.

Ne diyelim?

Üretirken bile sorun yaşayan bir ülkede yaşıyoruz.

Şaka gibi değil mi?

************

NE OLDU MÜZE İŞİ?

Geçtiğimiz hafta Eskişehir’de önemli bir gelişme yaşandı.

9 yıldır bitirilemeyen ve Türk Dünyası Vakfı’na ait müzesinin TÜGVA’ya devredildiği ortaya çıktı.

Hatta koskoca binaya da TÜGVA’nın tabelası asıldı.

Böyle olunca da şehirdeki pek çok kesim bu işe itiraz etti.

Yapılanın doğru olmadığına dair açıklamalar yapıldı hatta konu meclise kadar taşındı.

Konuşması gerekenler ise bir türlü konuşmadı.

Türk Dünyası Vakfı, tüm olan bitene dair tek bir kelam bile etmedi.

Etmeyince de sanki böylesine bir tahsis hiç yaşanmamış gibi bir hava çıktı ortaya…

Bir daha müzenin devrine ilişkin ne bir gelişme yaşandı ne de konuşan bir başka kişi çıktı.

Kısacası;

Tarihi bölgedeki müzenin tahsis konusu unutuldu gidildi.

Tıpkı şehre dair sorunlu onlarca konu gibi!