Bir varmış, bir yokmuş,.Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken; ben anamın beşiğini tıngır-mıngır sallar iken; az gittim, uz gittim. Çayır- çimen geçerek lale sümbül biçerek bir arpa boyu yol gittim. Natal-matal- martaval; işte size duyulmadık bir masal…
***
EFENDİİİMMM!!!...Memleketin birinde, sıcak bir yaz günü 'bin dokuz yüz altmış beş senesinin on dokuz haziran'ında nur topu gibi bir çocuk dünyaya gelmiş. Memleketin ücra bir köşesinde kendi halinde mazbut bir şekilde yaşayan ana- babası; çocuklarına 'içinde bulundukları sıkıcı düzeni değiştirsin; kendilerini, bir rüzgar gibi esip serinletsin..' diyerek 'ES-ES' adını koymuş..
Es-Es doğar doğmaz konuşup yürümeye, hatta kılıç kuşanıp at binmeye başlamış. O kabına sığamadıkça, memleketin çile çeken ve ezilen insanları, gözünü budaktan sakınmayan bu yiğit delikanlıyı pek mi pek sevmiş. Delikanlının namı almış yürümüş. O, düzene karşı esip-gürledikçe halkta: 'ES-ES-ES,Kİ-Kİ-Kİ,ESKİ-ESKİ-ES' diyerek tempo tutar olmuş.
Gel zaman- git zaman Es-Es; padişahın gören gözü büyüleyen, ahu yüzlü, ceylan gözlü, güzeller güzeli kızı 'ŞAMPİYON'a aşık olmuş… Kız da oğlana gönül düşürmüş düşürmesine ama iki sevdalı bir türlü birbirine kavuşamıyormuş. Tam kavuşacakları sırada, padişahın diğer kızları ile evli 'ÜÇ CÜCÜKLER' namı ile etrafa korku salanlar engel oluyormuş... İlerleyen günlerde bu damatlara padişahın dördüncü kızıyla evlenen 'Laz Uşağı' da eklenmiş… Mahşerin dört atlısı gibi etrafı kasıp- kavuran bu damatlara karşı tek kalan ve bir şey yapamayacağını anlayan Es-Es, sevdasını kalbine gömerek inzivaya çekilmek istemiş ama sırtını saraya dayayan ve düzenlerinin bozulmasını istemeyen damatlar tek durmamış. Damatların telkinini dinleyen padişah; Üç Cücükler'in 'Kıyıcı Federasyon Paşa'yı huzura çağırarak:' Yakalanıp, tiz kellesi vurula talimatını vermiş… Kıyıcı Federasyon Paşa, hemen memleketin dört bir yanına tellallar çıkartmış. Tellallar memleket ahalisine 'Es-Es'i görüp yerini söyleyenlere 100 akçe verileceğini; saklayanların ise derhal kellesinin vurulacağını' duyurmuşlar.…O güne kadar Es-Es'i bağrında saklayan ahali korkmuş .Sonunda birisi, Es-Es'i yakalamış ve zaptiyelere teslim etmiş. Mahkumu saraya götürmek üzere yola çıkan 3 kişilik zaptiye ekibi, bir ağacın gölgesinde mola verip, yorgunluktan hemen uykuya dalmışlar. Onların uyuduğunu fırsat bilen Es-Es, iplerinden kurtulup en yakın köye kaçmış. Köyde korkarak dolaşırken köylüler Es-Es'i görmüşler ve muhtara götürmüşler. Es-Es başından geçenleri anlatmış. Muhtar, anlatılardan sonra Es-Es'i hemen tanımış.. Köy meydanına götürüp meydanda toplanan ahaliye de tanıtmış.. Es-Es'in kim olduğunu öğrenen köy ahalisi de hep birlikte 'ES-ES-ES-Kİ-Kİİ-Kİ- ESKİ-ESKİ ES' bağrışmış…
***
Günler günleri kovalamış.. Es-Es, 'İkinci Küme' isimli bu köyde mutlu- mesut yaşıyormuş ama aklı da hep saradaymış.. Köylülerden izin isteyip sevdasının peşinden gitmeye karar vermiş.. 'İkinci Küme' den ayrılıp tekrar yollara düşmüş ve saraya ulaşmış.. Ulaşmış ulaşmasına amma velakin, O nu hemen tanımışlar… Es-Es'i bu sefer de 'Üçüncü Küme Zindanı'na attırmışlar.. Es-Es zindanda çile doldururken de güzeller güzeli 'Şampiyon'u, (ellerinin altında dursun diye) harem ağası Bursalı 'Yeşil Ağa'ya hülle ile nikahlamışlar.. Laz uşağı 4. damat kör ve kötürüm olunca da, Üç Cücük damat , padişahı iyice avuçlarının içine almışlar..
***
Günler yine günleri, seneler de seneleri kovalamış.. Memleketteki iyiler terk-i diyar eylemiş, kötüler ile kötülükler baş tacı edilir olmuş.. Dürüstlükten taviz vermeyenler yoksul, olmuş.. Bu günlerin birinde de padişah ölünce yerine oğlu geçmiş…Tahta oturan yeni padişahın ilk işi de zindanlarda yatanlara af çıkartmak olmuş.. Afla birlikte on yıldır zindanda yatan Es-Es de 'Süper Lig' adı verilen evine dönmüş.. Dönmüş dönmesine de, artık ne Es-Es'in ayağa kalkacak gücü ne de çevresine kimi- kimsesi kalmış.. Üstüne üstlük, Es-Es'in o her şeye meydan okuyan savaşçı ruhunu da 'biz senin en yakın dostunuz' diyen biraderler ele geçirmiş. Es-Es, Bu biraderlerin teşviki ile kendini içkiye ve kumara vurmuş. Elindeki üç-beş kuruş bitince de İş bilir ve İşi Bilmeyen biraderler arka kapıdan sıvışarak Es-Es'i kaderiyle baş başa bırakmışlar. Tam o sıralarda Memleketi
'Covid-19' denilen bir eşkıya kasıp kavurmaya başlamış. Yakaladığını öldüren bu eşkıyadan kaçmaya çalışan ama halsiz düşen Es-Es, kaçarken bir anda kendini dipsiz bir kuyuda bulmuş.Tüm bu badireler yaşanırken, 'Büyük Taraftar' namı ile anılan ve yedi cihana nam salan ve her biri birbirinden daha babayiğit olan cengaverler, Es-Es'i kurtarmak üzere seferber olmuşlar ve 'Efsaneler ölmez, 'Diren Es-Es' diyerek direnişe geçmişler. Onların bu direnişi karşısında memleketin denizleri, ovaları, hep birlikte göz yaşı dökmüş, dağları taşları feryada dayanamayıp orta yerlerinden çatlamış.Velhasıl-ı taraftarın bu çabasının nasıl sonuçlanacağı tüm memlekette merakla takip edilir olmuş.
Cümle alem Es-Es'in tekrar ayağa kalması için dua ederken de Es-Es'i can düşmanı ilan eden ve Es-Es'ten alacağı olan Laz uşağı 'paramı isterim' diyor başka bir şey demiyormuş. Sonunda, Laz uşağının istediği para denkleştirilmiş. Para, bir kamyonun kasasına yüklenerek Laz Uşağının kapısının önüne bırakılmış. Para çuvallarının üzerine iliştirilen notta da 'keser döne sap döne, gün gelir hesap döne' yazıyormuş
***
Bu masal burada biter mi?. bilemem ama biz yazıya noktayı koyalım ve yazıyı masal formatında bitirelim.
Gökten üç elma düşmüş, ikisini 'İki Kafadar ' kapmış; Üçüncü elmayı kapan Taraftar 'Artık hiç kimse Es-Es'i elimden alamaz' demiş ve öteki iki elmayı da geri alabilmek için kafadarların peşine düşmüş.

-------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

İZNİNİZLE;
Değerli okurlarım 15-20 günlük bir seyahate çıkacağım. Bu nedenle yazılarıma üç hafta ara vereceğim. Yeniden görüşmek dileğiyle….