Geçtiğimiz hafta 'Böylesi günlerde yazı yazmak çok zor' diye başlamıştım yazıya. Binlerce insanımızın öldüğü; tüm dünyanın ' Yüzyılın Felaketi' olarak nitelediği depremin üzerinden tam on gün geçti ve ben hala aynı noktadayım: 'üzgün, bezgin ve karamsar'…
***
Yaşadığımız bu doğal afet bizlere bir çok şey gösterdi aslında!..ÖRNEĞİN;
1-Ülke insanımızın deprem bölgelerine uzanan yardım eline bakıp,Milletçe dayanışma duygumuzun hala çok güçlü olduğunu gördük.
2-Deprem sonrasında Sivil Toplum Kuruluşlarının depreme ilk müdahale anlamında gösterdiği refleksin, Devlet Kurumlarının önüne geçtiğini gördük.
3-Göçük altında kalanları yeniden ışığa kavuşturabilmek için kendi hayatını tehlikeye atan kurtarma ekiplerinin verdiğiinsan üstü çabayı gördük.
4-Yıllardır 'Deprem değil, çürük bina öldürür.' Tezini savunan bilim insanlarının bir kez daha haklı çıktıklarını gördük.
5-Depreme koordineden yoksun, plansız ve hesapsız bir şekilde müdahale edildiğinde ne tür sonuçların ortaya çıkabileceğini gördük.
6- Sosyal medya hesapları aracılığı ile göçük altındaki yerini dışardakilere bildiren depremzedeler sayesinde günümüzde iletişim teknolojisinin hangi seviyeye geldiğini gördük.
7-On ili kapsayan deprem bölgesinde;yağmayı, talanı ve çapulculuğu iş edinen ve fırsatı(!) ganimete çevirmeye çalışan 'Leş kargaları'nı gördük.
8- Bu büyük felaketin bize gösterdiği en önemli ayrıntıya gelince '1999 yılında yaşadığımız büyük Marmara depreminden bu yana alındığı söylenen tüm tedbirlerin içinin boş olduğunu' gördük.
***
Şimdi de bu büyük felakete 'Spor Yazarı' gözüyle bakıp, deprem sonrası yaşananları ve ortaya çıkan tabloyu bu gözle değerlendirelim.
Deprem sonrasında, sporun ve sporcunun ruhunu yansıtan en güzel örnek, Hatayspor Teknik sorumlusu Volkan Demirel'in ve yardımcısı Gökhan Zan'ın sosyal medyada paylaştığı videolardı. Bu iki spor insanının, gözyaşları eşliğinde yayımladıkları 'Hatay'ı kurtarın' videoları adeta depremin yarattığı enkazınaltında yatan insanlarımızın çığlığı gibiydi. İmkanları olduğu halde kenti terk etmeyen, kente ve Hatayspor'lu oyunculara sahip çıkan bu koca yürekli insanlar, davranışlarıyla, hem spor çevrelerinde hem de kamuoyunda büyük takdir topluyordu.
Yine, enkaz altından kurtarılan 12-18 yaş aralığındaki hemen hemen her gencin kurtarma ekibinin 'hangi takımı tutuyorsun?'. sorusuna verdikleri 'G. Saray ya da
F. Bahçe' şeklindeki yanıtlar ve sonrasında da görevlilerden bu takımlardan oynayan futbolcuların imzalı formalarının istenmesi; adı 'Futbol' olan ve profesyonel olarak icra edilen bu spor branşının ülkemizde geldiği son noktayı göstermesi açısından son derece önemliydi. Zira Ülkemizde 'futbol her şey'di ve bırakın her taşı, deprem enkazının altından bile o çıkıyordu.
Geldiğimiz bu noktada, kabul etmemiz gereken bazı gerçeklerde vardı elbette!. O da, eleştiri oklarının hedefine koyduğumuz futbol oyununun sahada temsilcileri olan yerli ve yabancı futbolcuların, deprem bölgesine para ve malzeme yardımı yapabilmek için birbirleri ile yarışmalarıydı. Futbolcuların takdire şayan bu davranışları da, spor camiasının içindeki ' endüstriyel futbol karşıtı' gruba( özellikle de bana) adeta 'yiğidi öldürelim ama hakkını da verelim' dedirtiyordu.

Yaygın medyanın (Gazetelerin) spor sayfalarında deprem sonrası öne çıkartılan manşetlere gelince, bunlar, futbolcu kayıpları üzerineydi. Oysa göçük altında kalan başka sporcular da vardı. Kıbrıs'tan voleybol müsabakaları için Adıyaman'a gelen ve depreme kaldıkları otelde yakalanan 14-15yaşlarındaki tam on altı gencimizin gençlik umutlarını molozların altında bırakıp bir başka dünyaya göç etmesi ailelerini, sevenlerini ve voleybol sporuna gönül verenleri dayanılmaz acılar içinde bırakmıştı.
***
Yazımızın sonunda, depremde yaşamını kaybedenlere bir kez daha Allahtan rahmet, yaralılara acil şifalar dileyerek yazıyı bir temel fıkrasına bağlayalım.
İdama mahkum olan Temel'e, idam sehpasında son sözleri sorulur. Temel' in yanıtı kısa ve nettir: BU BANA DERS OLSUN…'