İzmir Depreminin ardından depreme ne kadar hazırlıklıyız? Soruları havada uçuşuyor. Ne yazık ki 40 yaş üstünde biri olarak rahatlıkla diyebilirim ki biz ne zaman büyük bir afet yaşasak 'ne kadar hazırlıklıyız?' diye sorula sorar, yetkilileri göreve davet eder aradan bir iki gün geçince de bunların hiçbiri yaşanmamış gibi hayatımıza devam ederiz. Sahip olduğumuz maddiyata sırtımızı dayanarak rahat yaşamayı güven içinde olmak olarak görürüz.
Ne yazık ki durum hiç de böyle değil. Fikri takip olmadığı ve toplum yaşananları unuttuğu sürece kimsenin güven içinde olmayacağını bilmemiz, kabul etmemiz, öğrenmemiz gerekiyor. Yetkilileri göreve davet etmek ve onların sorumluluklarını hatırlatmak kadar bireysel önlem ve bilinç düzeyinin de önemine inanmamız gerekiyor. Müteahhitleri eleştirebilir, riskli binalarda hala oturma izni verenleri yerden yere vurabiliriz ama o binalarda oturmak zorunda bırakan koşulları eleştiremediğimiz sürece hiçbir sonuç da alamayız.
Depremden arda kalan şoku ve korkuyu bir kenara bıraktığımızda 'o enkazın altında biz de sevdiklerimiz de olabilir' gerçeğini aklımızdan çıkarmadan kaçımız hareket edebiliyor? Kaçımız oturduğumuz binanın güçlendirilmesi, dayanıklılığı ve sağlamlığı üzerine bilgiye sahibiz? Bunun denetimlerinin yapılması için kaçımız bina yöneticilerine, bakanlık yetkililerine, belediyelere baskı yapıyoruz? Ve en önemli soru; kaçımız deprem güvenliği alamayan binalarda oturmayı ret ediyoruz? Evimiz depreme dayanaklı değil ve riskli bile olsa evden ayrılmaya ne maddi gücümüz ne de olanağımız izin veriyor, değil mi? Ne yazık ki gerçek bu.
O zaman deprem sonrası koruyucu ve kollayıcı politikalar yerine deprem öncesi koruyucu ve kollayıcı politikalara ihtiyacımız olduğu çok açık. Evi yıkılan, enkaz altında kalan, malı mülkü moloz yığınına dönen insanlara 10 bin lira destek verilse ne olur verilmese ne olur? Riskli binalarda yaşayan insanlara başınızın çaresine bakın, bunu güçlendirin demek yerine, o binalar güçlendirilene kadar o insanları güvenli konutlara taşıyıp binalar güçlendirildikten sonra oturmalarına izin vermek gerekir. Binanın riskli olduğunu tespit etmek kadar o binada oturan insanlara kalacak yer tahsis etmek de önemlidir. Deprem öncesi bu tip binalarda kalmaya devam etmek en büyük riskse o zaman o insanların barınma sorunlarını da çözmek gerekir. Çünkü insanlar evleri dışında nerede kalacak?
Yıllar önce lojman geleneği vardı, misafirhane geleneği vardı. Riskli binalarda oturma izni verme, o binaları güçlendir o süre zarfında da o insanları lojmanlara, misafirhanelere yerleştir. Hadi şimdi diyelim benim evim riskli, depreme dayanıklı değil. evi güçlendirene kadar nerede kalacağım ben?
İşte koruyucu ve önlem alan devlet politikası ancak böyle olur.