Emirdağlılar son haftalarda bugüne kadar hiç tecrübe etmediği ve karşılaşmadığı ciddi bir sorun ile karşı karşıya. Emirdağlıların aktif ve yaygın olarak kullandığı ve nice türküde ve halk hikayelerinde adı geçen Emirdağ Yaylalarında bulunan 13 bin 640 dekarlık alanda maden arama ruhsatı verildi ve siyanürle altın, gümüş, bakır aramanın önü açılmış oldu. Ülkenin onlarca toprağında gerçekleşen doğa tahribatı göz önüne alındığında bu izin; Emirdağ yaylarını ve doğayı büyük oranda tahrip edeceği endişesinden dolayı Emirdağlıların büyük tepkisini çekti.
Geçmiş tecrübelerimize dayanarak bunun bir başlangıç olduğu ve dağların tamamının tahrip edilmesinin önünü açacağını düşünmemiz oldukça da normal. Yeşil Yol ve HES'lerden dolayı Karadeniz'in bugünkü hali, oluşan sellerden dolayı can ve mal kayıpları, Kuzey ve Orta Ege'de binlerce zeytin ağacının katledilmesi, Kaz Dağı'nın bugünkü hali herkesin kaygılanmasına yol açıyor. Emirdağ yaylalarında doğa tahribatının yanı sıra bölgede faal şekilde devam edem tarım ve hayvancılığa ciddi zarar geleceğini de söylememiz gerekiyor.
Aynı zamanda Emirdağlı olan Türk Eczacılar Birliği Merkez Heyeti Üyesi Yücel Yenilmez'in geçtiğimiz gün ifade ettiği gibi; 'Emirdağ yaylalarında göletler vardır, yaylanın sonsuzluğunda yılkı atları koşar, yüzlerce yılın bilgeliğinden geleneksel tarımcılık ve hayvancılık faaliyetleri devam eder. Tüm bunların sona erdirilmemesi adına bu yanlıştan bir an evvel dönülmelidir. Aksi takdirde neler olacağını kestirmek, bu işin sonunun nereye varacağını tahayyül etmek güç değildir. Dönüp Kaz Dağları'nın öncesindeki ve sonrasındaki fotoğraflarına bakmak yeterlidir. Doğa düşmanlığı artık son bulmalıdır.'
Bilmeyenler için söylemek gerekirse Emirdağ'ın meşhur Topak Evleri başta olmak üzere günlük yaşamın içinde kendini var eden birçok ciddi kültürel unsur ve değer Emirdağ Yaylarında yaşanır ve yaşatılır. Doğada Anadolu'da çok nadir yerlerde görülebilecek yılkı atları bu yaylalarda özgürce yaşar ve gezer. Yaylalara yolu düşenler bu yılkıları uzaktan görmekle bile mutlu olur. Sayısız gölet birbirinden farklı yüzlerce farklı yaşam habitatının oluşmasını sağlamıştır. Bölge hem yaşayan hem yaşatan eşsiz bir yerdir.
Emirdağ Yaylalarında bulunan 13 bin 640 dekarlık alanda maden arama ruhsatı verilmesi bölgede maden olduğu anlamı taşır mı bilmiyorum ama bölge yaşayan ekolojik bir bölge olarak turizme kazandırılsa uzun vadede verilen zarardan daha büyük kültürel, sosyal ve ekonomik girdi sağlar.
Emirdağlılar seslerinin duyulmasını ve çalışmanın durmasını istiyor. Şu ana kadar bölgeye gidip inceleme yapan ve Emirdağlıların sesine ses veren tek siyasi de Afyon CHP Milletvekili Burcu Köksal. Burcu Hanım, yalnız kalmamalı. Emirdağlıların sesi dinlenilmeli.
Unutulmasın ki doğa tahribatına hayır demenin partisi olmaz.