Doğuştan veya sonradan herhangi bir nedenle bedensel, zihinsel, ruhsal veya sosyal açıdan yeteneklerini çeşitli derecelerde kaybetmesi nedeniyle günlük gereksinimlerini karşılamada ve toplumsal yaşam içerisinde uyum sağlamada desteğe ihtiyaç duyan kimselere engelli denir.
Dünyanın her yerinde, ülkemizde, çevremizde veya ailemizde zihnî, ruhî ve bedenî yönden engelli insanlar olduğu gibi engeli olmayan her birey de aynı zamanda bir engelli adayıdır.
Özel gereksinimli bireyler, günlük hayatta her ne kadar desteğe ihtiyaç duysalar da, bu onların hayatı kucaklamalarına engel değildir. Zira insan olmak, 'onurlu' bir hayatı hak etmektir. Her insan bir özdeğer taşır ve bu değeri insan olarak yaratılmakla doğuştan kazanır. Onurludur, ihtiyaçlarını saygınlığına yaraşır biçimde giderme hakkına sahiptir. Kadın ya da erkek, çocuk ya da yaşlı, hasta ya da sağlıklı olmak, insana fazladan bir değer kazandırmayacağı gibi, şerefine de gölge düşürmez.
Peygamberimiz bu durumu çağlar ötesinden şöyle dile getirir: 'Ey insanlar! Şunu iyi biliniz ki, Rabbiniz birdir, atanız birdir. Arap'ın Arap olmayana, Arap olmayanın Arap'a, beyaz tenlinin siyaha, siyahın beyaza karşı üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takva (Allah karşısında sorumluluk bilinci) iledir.' (İbn Hanbel, V, 411)

AİLE OLMAK İÇİN ENGEL YOK…

Sevinç ve kederlerin paylaşıldığı, gönüllerin huzura erdiği, güven ve şefkate kavuştuğu bir aile, her insanın ihtiyacıdır. 'Ey Rabbimiz! Eşlerimizi ve çocuklarımızı gözümüzün aydınlığı kıl ve bizi Allah'a karşı gelmekten sakınanlara önder eyle.' (Furkan, 25/74) duasıyla kim bilir kaç milyar insan Allah'a yalvarmıştır. Çünkü engeller ve sıkıntılar, aile bireylerinin desteği ile aşılır. Ayağı olan insan da sevinç duyar, ayakları olmayan da. Gözleri gören de mutluluğu tatmak ister, göremeyen de. Engelli veya engelli olmayan annenin, annelik duygusu aynıdır. Gözyaşları aynı, merhameti, şefkati, sıcaklığı aynıdır. Engelli olan çocuk da anneye muhtaçtır, engelli olmayan da. Engelli olan babanın sorumlulukları engelli olmayan babanınkinden daha az değildir. Engelli olan genç de engelli olmayan gibi enerji doludur. Hayattan beklentisi, hayalleri ve umudu da sağlıklı gençten daha az değildir. Kısacası aile olmak için engel yoktur.

ÇOCUKLUĞU YAŞAMAK İÇİN ENGEL YOK…

Her engelli, hayatının bir döneminde çocuktur. Bütün çocuklar gibi temel haklarıyla doğar. Anne baba sevgisiyle büyümeli, itinayla yetiştirilmelidir. Zira her evlat gibi o da ebeveynine Allah'ın bir emanetidir. Engelli çocuk özeldir; özel eğitim ve ilgi ister. Çocukça sevinçler yaşamalı, toplumsal hayata katılmalı, kendini geliştirme fırsatı bulmalıdır. Yetenekleri fark edilmeli ve desteklenmelidir. Çocuklar için hayat bir oyun ise, bu oyunda engelli çocuklar sıkıntı çeken olmamalıdır. Ailesi engelli çocuğu her haliyle kabul etmeli, her zaman yanında olduğunu ona hissettirmeli, nazına katlanmalı, yapabileceği işleri yapmasına fırsat vermelidir. Hayatın gerçeklerini çocuğuna öğretmeli, engelli olmayan kardeş ve arkadaşları ile onu kıyaslamamalıdır. Engelli çocuğun yük olarak görülmesi büyük bir yanılgıdır. Bilakis Yüce Allah, güçsüzler, çocuklar ve yaşlılar sayesinde bir hanenin rızkını bereketlendirir ve o haneyi musibetlerden korur.

GENÇLİĞİ YAŞAMAK İÇİN ENGEL YOK…

Gençlik hayatın en güzel mevsimidir. Ömrün baharına, gençliğin hülyalarına engel koymak zordur. Fiziksel ve zihinsel engellerin varlığı, bir gencin enerjisini yok etmez. Engelli genç de her genç gibi engelleri aşmak ister. Belki zorlanacak, bazen kırılıp incinecek ama elinden tutulursa başaracaktır. Desteksiz kalırsa, dışlanır ve susturulursa içine kapanacak, hatta ilahi adaleti sorgulayacaktır. 'Neden ben?', 'Suçum neydi?' gibi soruların arasında boğulup, anne-babasını suçlayacaktır. Çoğu zaman fark ederiz ki, aslında çevresindekilerin duygu ve davranışlarıyla oluşturdukları aşılmaz kayalıklar, böyle bir genç için engellerin en büyüğüdür. Sosyal hayatta yalnızlaştığında, işe yaramadığı ima edildiğinde, kendisine acındığını gördüğünde, çevre düzenlemesi yapılırken kendi varlığının unutulduğuna şahit olduğunda… Asıl o zaman engellendiğini hisseder. Hayatı zindan, insanları bencil, toplumu acımasız olarak adlandırır, öfkelenir. Hangimiz yok sayılmayı, görmezden gelinmeyi kabullenebiliriz ki? O halde gençlerin engel tanımayan enerjileriyle engelleri aşmaları için, aile ve topluma katkı sağlamaları için her türlü gayreti göstermeye değer.

BAŞARILI BİR YETİŞKİN İÇİN ENGEL YOK…

Kişinin engellilik durumu çocukluğundan itibaren kendisine arkadaşlık ediyorsa, artık yetişkin birey durumu büyük oranda kabullenmiştir. Allah'ın takdiri, imtihanın gereği diyebilmiş, hayatı en güzel şekilde yaşamaya çalışıp azmin elinden hiçbir şeyin kurtulamayacağına inanmıştır. Yeter ki toplum kabul etsin engellerin aşılabileceğini, insanlar fark etsin hayatın güzelliklerini yaşamak için herkesin aynı imkanlara sahip olması gerekmediğini…
Örneğin Peygamberimizin amcasının oğlu olan ve 'Kur'an'ın tercümanı' lakabıyla anılan alim sahabî ibn Abbas, yıllarca görme engelli olarak yaşamıştı. Peygamberimiz, bir ayağı aksayan genç sahabî Muaz b. Cebel'i Yemen'e kadı olarak göndermiş, Medine'ye ilk hicret eden müslümanlardan biri olan görme engelli sahabî Abdullah b. Ümmi Mektûm'u Kur'an öğretmeni olarak görevlendirmişti. Hatta ilerleyen yıllarda kendisini Peygamber Mescidi'nin müezzinliği ile şereflendirmiş, Medine dışına çıktığı bazı seferlerde vekil olarak onu bırakmıştı.
Bu konuda yakın tarihe baktığımızda görme engelli Âşık Veysel'in eşsiz şiirlerini, Cemil Meriç'in düşüncelerini, yine doğuştan görme engelli Eşref Armağan'ın resimlerini, çocukluğunda kekeme olan, azmi ve gayreti sayesinde engelini aşıp dünyanın en ünlü hatiplerinden biri haline gelen Çiçero'nun hitabetini, 21 yaşından itibaren hayatını tekerlekli sandalye ile devam ettiren fizik profesörü Stephen Hawking'in buluşlarını ve daha nicelerini görmekteyiz.
Bizler, bütün bu isimlerin duyu organlarının ya da vücut azalarının sağlam olmasıyla değil, duygu ve düşünce gücüyle tarihe iz bıraktığını hatırlamalıyız. Onların insanlığa hediye ettiği eserler, nadide kitaplar, can alıcı tespitler, muhteşem tablolar, keşif ve icatlar, engellerin engel olmadığını anlatmaya yetmez mi?
MEAL OKUYORUM

Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen yeri asla yaramazsın, boyca da dağlara asla erişemezsin. (İsra Suresi, 37)
GÜNÜN DUASI

'Bana ve anne babama verdiğin nimetlere şükretmemi, senin razı olacağın salih amel işlememi bana ilham et. Neslimi de salih kimseler yap. Şüphesiz ben sana döndüm. Muhakkak ki ben sana teslim olanlardanım.' (Ahkaf Sûresi, 15. ayet)
HER GÜNE BİR HADİS

'Allah, sizin görünüşlerinize ve mallarınıza bakmaz, ancak kalplerinize ve amellerinize bakar.'
(M6543 Müslim, Birr, 34)
BİR SORU-BİR CEVAP

Ailelerin devletten engelli bakım ücreti almaları helal midir?

Bazı devletler, geliri düşük olup evde bakıma muhtaç engellilerin bakımlarını üstlenenlere evde bakım maaşı bağlamaktadır. Bu maaşın bağlanması için de bazı şartların yerine getirilmesi gerekir. Mevzuatın ileri sürmüş olduğu bu şartları barındıran kimselerin bakım ücretini almaları helaldir. Çünkü devlet, gayet isabetli olarak bakıma muhtaç kimselerin bakımlarının sıcak yuvalarında yapılmasını teşvik etmek ve daha da önemlisi bunların bakımlarında oluşabilecek maddi eksiklikleri gidermek için bu bakım ücretini takdir etmektedir. Bunlar İslam'ın da amaçladığı temel hedeflerdir. Fakat yalan beyanda bulunarak veya sahte belge düzenleyerek hak etmedikleri bakım maaşını alan kimselerin kul ve kamu hakkını ihlal ettiklerini ifade etmek gerekir. Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimselerin böyle bir davranıştan mutlaka kaçınmaları lazımdır. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) de çeşitli vesilelerle kamu malından bir şey aşırmayı yasaklamış; devlet ve millet malını aşıranların kıyamet gününde o malı sırtlanmış olarak huzura çıkacaklarına, bütün mahşer halkının bu durumu göreceklerine ve rezil olacaklarına dikkat çekmiştir.(Engelliler ilmihali, DİB Yay.syf.83)