Eskişehir'de İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Salih Demir, Dünya Talasemi Günü nedeniyle açıklamalarda bulundu. Anadolu Gazetesi muhabiri M.Anıl Aksoy'un haberine göre, bir diğer adı Akdeniz anemisi olan hastalığın, adının Akdeniz bölgesinde fazla görülmesinden geldiğini belirten Demir, “Kırmızı kan hücrelerini tutan bir hastalık. Özellikle hastalarda kan üretiminde bozulmaya neden olan bir hastalık ve birçok çeşidi var. Genetik, aileden aktarılan bir hastalık. Ülkemizde toplamda 1,4 milyon kadar taşıyıcı hasta var. Ama bunun ağır formu olan yaklaşık 4 bin kişi var. Genellikle kan düşüklüğüyle seyreden bir hastalık. Bu yüzden taraması yapılması gereken bir hastalık diyebiliriz” dedi.

Ankara’dan Eskişehir’e balık tutmaya geldi Ankara’dan Eskişehir’e balık tutmaya geldi

BEBEKLİKTEN İTİBAREN GÖRÜLEBİLİR

Hastalığın genetik olduğunu vurgulayan Demir, “Genetik bir hastalık olduğu için anne ve babadan gelen genlerin miktarına, hücredeki hemoglobin dediğimiz protein miktarına göre değişebiliyor. Çok hafif hastalarda hiçbir şikayet olmayabiliyor ama ağır hastalarda çok daha farklı seyredebiliyor. Bebeklikten itibaren ilk 6 ayda da çıkabiliyor. Hastalarda büyüme, gelişme gerilikleri olabiliyor. Vücutta sarılık olabiliyor. Buna bağlı olarak vücuttu aşırı demir birikmesine bağlı, özellikle hormonal bozukluklar da olabiliyor. İnsülin yetersizliği, şeker hastalığı, tiroit hastalıkları, kemik yapısında bozukluklar olabiliyor. En sık görülen hastalığın hafif formu olduğu için kan düşüklüğüne bağlı olan halsizlik, yorgunluk eforla beraber daralma gibi şikayetler olabiliyor. Ağır hastalarda daha farklı şekilde seyredebiliyor” ifadelerini kullandı.

KESİN ÇÖZÜM İLİK NAKLİ

Hastalığın türüne göre tedavi yönteminin de değiştiğini kaydeden Demir, “Basit hastalık dediğimiz taşıyıcı hastalarda ekstra bir şey yapmaya gerek yok. Hastanın şikayetine bağlı olarak, ek bir hastalığı veya demir eksikliği varsa, demir ilacı verdiğimizde hasta toparlıyor. Ağır hastalıkta özellikle küratif dediğimiz kesin çözümü kemik iliği nakli. Daha vücutta komplikasyon gelişmeden, karaciğerde bozulma olmadan yapılması gerekiyor.  Kardeşinden özellikle yapılması gerekiyor. O da genellikle yüzde 25 şans veriliyor. Kesin tedavisi bu. Onun dışında da hastanın takibine göre; eğer çok fazla kan alması gerekiyorsa, ağır hastalık varsa, 2 – 3 haftada bir kan alması gerekiyor. Bu da vücutta aşırı demir biriktirmesi yapıyor. Yan etkileri olabiliyor. Demiri atması için ilaçlar verebiliyoruz. Erken yaşlarda çok fazla kan ihtiyacı oluyorsa, büyüme gelişmenin bozulmaması için özellikle 5 yaşından sonra aşıları yapılarak dalağın alınması önerilebiliyor. Çünkü dalak vücuttaki bozuk yapıdaki kan hücrelerini filtreleyen organımız. Dalakta, karaciğerde aşırı büyüme olabiliyor. Buna bağlı olarak en azından vücudun kendi ürettiği kan hücrelerini koruyabilmesi açısından dalak alınabiliyor. Onun dışında genellikle hastanın komplikasyonuna yönelik tedaviler oluyor” şeklinde konuştu.

Kaynak: HABER MERKEZİ