Hüseyin Turhan


Yoğun çalışma saatleri, nöbetler, özellikle koronavirüsüne bağlı yaşamsal riskler,görevi başında şiddete maruz kalma gibi zor şartlar altında görev yapan sağlık çalışanlarının evlatlarını nasıl büyüttüğünü hiç düşündünüz mü?

Diğer meslek gruplarında çalışan anneler var ama ülkemizde sağlık çalışanı annelerin halini yakından bilen/yaşayan birisi olarak yazıyorum bu satırları.

Hastane koridorlarında koşuşturma içinde geçen hemşire annelerin dramını,gözler önüne seren acılı haber Çorum'dan geldi.

Fatma İçuz hemşirenin yaşadığı evlat acısı yüreğimizi dağladı.

Yaşam öyküsüne baktığımızda, gördük ki omuzlarında ağır yük varmış hemşire hanımın. Her şeyden önce sorumlu olduğu işi, evi ve çocukları var. Eşievden uzakta görev Anadolu'nun bir şehrinde rızkının peşinde.Evden, yardan, evlattan ayrı. Gurbet ellerde…

Şartlar,Fatma hemşireyi evinin hemannesi hem de babası yapmış!

Genç yaşta, hastane koridorları ile evi arasında geçen yüksek tempolu bir yaşamın içinde buldu kendisini.

Fatma hemşirenin şahsında çalışan tüm annelerin halini anlamak için biraz 'empati' yapmak yeterli.

Başınızı kaldırıp çevrenize baktığınızdabirçok örnek görmek mümkün.

Çalışarak üç evlat yetiştirip şimdilerde emekli olan hemşire anneden dinlediğim anlatırken gözlerinin nemlendiği şu cümlelerianlamlıydı:' Sabah işe giderken evde kalan çocuğumun sevdiği yiyecekleri uykudan kalkınca yemesi için mutfak masasının üzerine koyup öğle giderdim işe.Gün boyu aç kalmasın diye. Ayrıca kapı zili çalınca asla açmamasını tembihlerdim. Bizim anahtarımız var biz açar gireriz diye de öğütlerdim…'

Bitmedi…

Öğlen tatilinde nefes nefese evine gidip çocuklarının karnını doyurduktan sonra bir dilim ekmek dahi yemeden aç susuz işe dönen fedakar hemşire anneler de var hayatta.

Kısaca çalışan tüm annelerin ağır yüküdür evi/işi/çocukları ve ailesi. 'Yuvayı yapan dişi kuştur' atasözü boşa söylenmedi.

Evet para kazanıyorlar ama yaşadıkları zorluklar, çektikleri acılar yaşamlarının tuzu biberi oluyor.!

İşte Fatma hemşire örneği!

Başına gelenler bir anlamdaannelerin turnusol kağıdı. Anadolu'da binlerce örnekten sadece birisi.

Demem o ki çalışan anne babaların çocukları nasıl büyüyor bunu ancak yaşayan bilir. Hele de sağlık personeli iseniz uykusuz geçen nöbetlerden sonra kan çanağına dönen gözlerle evinizde yolunuzu bekleyen evlatlarınız var ise işiniz bir hayli zor!

Eğer eşlerin aile büyükleri görev yaptıkları şehirde yaşamıyorsa durum daha da zorlaşıyor/ağırlaşıyor. Değilse kime bırakacaksınız en değerli varlıklarınızı.
Yaşadığınız şehirde kreş yok ise tek seçeneğiniz kalıyor nazınızın geçtiği,güvendiğiniz komşunuz!Yahut kalabiliyorsa evde tek başına kalması.

Yada imkan var ise aklı başında bakıcı bulmak. Ama bununda maliyeti var.

Ekonomik şartlarzor. İğneden ipliğe gelen zamlar karşısında alım gücünün düşüp maaşın ay sonuna yetişmediği bir dönemde bakıcıya bütçe ayırmak kolay değil.

Düşünüyorum da'Keşke bir kreşi olsaydı o hastanenin de Fatma hemşire bu acıyı yaşamasaydı.' dediğinizi duyar gibiyim ama maalesef.Çok zor değil kreş açmak. Bundan sonrayetkililer,başka acıların yaşanmaması için dileriz önlem alırlar.

Kader işte…

Fatma İçuznöbete giderken iki dünya tatlısı evladını belli ki kreş olmayan yerde bırakacak kimsesi olmadığı için son çare komşusuna emanet ediphastaneye gitti.

Hem de sabah işe giderken öğreniyoruz ki uyandırmaya kıyamadığı ciğer parelerini yatağında bırakarak.

Aradan birkaç saat geçtikten sonra komşu, uykudan uyanan çocukları kendi evine alıp götürür. İşte her şey bundan sonra başlar. Kahvaltı yaparken evde büyük bir yangın çıkar. Çocuklar alevlerin arasında kalır ve kurtulamazlar.

Fatma hemşire olanlardan habersiz hastanede belki de evlatları yaşında olan çocuk hastalarına derman olmaya çalışırken ciğer pareleri Yusuf ve Elif biraz ötede can veriyorlardı.

Aldığı haberle yüreğine kor ateşi düşenacılı anne, iki gözü iki çeşme komşusunun evine bir solukta gider ama yangın evi değil yüreğiniyakmıştı.

Gördüğü manzara bedenini de yangın yerine çevirir. Hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlar. Bir annenin başına gelebilecek en büyük felaketi yaşıyordu.

Evlatları üzerinde ne hayalleri vardı. Kim bilir! Onları dişinden tırnağından arttırıp besleyip büyütecekti. Okutup vatana hayırlı birer evlat yetiştirecekti. Ama alevler Fatma hemşirenin hayallerini de kül etti. Çaresiz gözlerle uzaktan baktığı yangın yerinde birbirine sarılarak can veren evlatlarının cansız bedenlerini gördü sadece. Sözün bittiği yer.

Gözyaşları sele dönüşür Fatma hemşirenin. Ana yüreği. Gökkubbe başına yıkılır adeta. Kolu kanadı kırılmıştır artık. Acıyı tarif etmek imkansız!

En kıymetli iki evladını kaybedenyüreği çifte kavrulmuşFatmahemşireninyangından bir gün önce kızı Elif'in ısrarıyla eline yaktığı kınanın üzerinden henüz yirmi dört saat bile geçmeden tabutuna sarılıp gözyaşı dökeceğini nerden bilebilirdi!
Cami avlusunda metanetli anne ve babanınevlat imtihanıyla karşı karşıya olduğu gerçeğinden hareketle solgun bakışlar altında günahsız yavrularınınkanatlanıp kuş misali cennete uçacağıakıllarına gelir miydi hiç!
Allah kimseye evlat acısı vermesin.