Kanun maddesindeki 'toplumun ibadetine açılmış ve ücretsiz girilen ibadethanelere ilişkin aydınlatma giderleri Diyanet İşleri Başkanlığı bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.' ifadesini değerlendiren Süllü, ibadethane sözcüğünün, Türkiye'de yaşayan her vatandaşın özgürce ibadetini gerçekleştirebileceği yer olarak düşünülmesi gerektiğini ve tek tek ibadethanelerin sayılmamasının da bu düşüncenin bir göstergesi olduğunu; ancak uygulamada ayrımcılık yapıldığını söyledi. 'Kanun'un lafzına uygun olarak, cami, kilise ve sinagogların aydınlatma giderleri, Diyanet Başkanlığı bütçesine konan ödenekten karşılanmasına karşın, cem evleri bu kapsamdan yararlanamamaktadır. Bu uygulama eksikliği de Alevi vatandaşlarımızın ibadet yeri olan cemevlerinin resmi olarak ibadethane kabul edilmediğinin göstergesi olarak, Anayasa'nın laiklik ve eşitlik ilkesine açıkça aykırıdır.' diyen Süllü, laik devlet yapısında inanç sahiplerinin, ibadethane olarak kabul ettikleri yerlere devlet organlarının karar vermesinin ve bu yönde uygulamaların kabul edilemeyeceğini söyledi. Jale Nur Süllü, verdiği Kanun teklifi ile sosyal ve kültürel merkez olarak geçen ancak ibadethane statüsünde kabul edilmesi gereken cemevlerinin, tıpkı, cami, kilise ve sinagog gibi, aydınlatma giderlerinin, Diyanet ödeneğinden karşılanarak ayrımcılığın giderilmesini amaçladığını söyledi. HM