Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı önceki gün 2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi'ni açıkladı. Türkiye'nin 'Milli Teknoloji Güçlü Sanayi' vizyonunu gerçekleştirmede yol haritası olacak bu stratejik hedefler; 'Yüksek Teknoloji ve İnovasyon', 'Dijital Dönüşüm ve Sanayi Hamlesi', 'Girişimcilik', 'Beşerî Sermaye' ve 'Altyapı' olmak üzere 5 ana bileşenden oluştu. Stratejinin tanıtım toplantısına katılan Eskişehir Sanayi Odası Başkanı Celalettin Kesikbaş ise konu ile ilgili sıcağı sıcağına yaptığı açıklamada 'Bundan sonrasında devletimize ve bizlere çok iş düşüyor. Ülkemizin teknolojideki bağımsızlığını artırmak ve güçlendirmek, sanayimizde katma değerli üretimi arttırmak zorundayız. Iskalarsak ülke olarak çok geride kalırız' ifadelerini kullandı.
2023 Sanayi ve Teknoloji Stratejisi'ni okuduğumuzda ortaya konulan hedefler bir yana dursun dünyanın içinde bulunduğu durum aslında bizleri daha da heyecanlandırdı. Türkiye birçok alanda tipik bir Ortadoğu ülkesi gibi azgelişmişliğin birçok unsurunu sergilerken dünyanın kat ettiği gelişmeler Kesikbaş'ın ifade ettiği gibi bu hedefleri ıskalamamız gerektiğini gözler önüne serdi.
Örneğin; Dördüncü sanayi devrimi yaklaşım ve yol haritalarının, ülkelerin kültür, rekabet gücü ve potansiyellerine göre şekillendiğini, bu bakış açısı ile ülkelerin stratejilerini ortaya koyan markaları altında hedef ve politikalar oluşturduklarını bir kez daha fark ettik.
Örneğin; Almanya'nın bilişim tabanlı akıllı imalat konusunda hem üretici hem de kullanıcı olarak dünya lideri olma hedefi ile 'Endüstri 4.0' inisiyatifini ilk başlatan ülke olarak süreç içinde sadece üretim ve teknolojinin yeterli olmadığını görerek insan, toplum, iş birliği modellerini de içine alan dijitalleşme yaklaşımı ile programını 2030 hedefleri doğrultusunda devam ettirdiğini gördük.
Örneğin; Japonya'nın toplumsal ve küresel sorunları, siber ve fiziksel dünyaları entegre eden bir sistemle çözmeyi amaçladığını, dijitalleşme hedefini ekonomik ilerlemeyi besleyecek insan merkezli bir toplum yapısı üzerine inşa ettiğini hatırladık.
Örneğin; Güney Kore'nin dördüncü sanayi devrimi ile ulaşmak istediği hedefleri, akıllı teknolojiler ve yenilikçilik ile ana endüstrilerini güçlendirmek ve yeni endüstriler oluşturmak, kronik sosyal problemleri çözerek insanların yaşam kalitesini artırmak, iş gücünü istihdam piyasasındaki değişiklere hazır hale getirmek ve güvenli, birinci sınıf ve akıllı veriyi, altyapıyı ve teknolojileri herkesin erişimine sunmak olarak tanımladığını anladık.
Örneğin; ABD'nin ileri üretim tekniklerinde küresel liderliğini güvence altına almak için kamu-özel sektör-üniversite-STK iş birliği ile 14 ileri üretim teknoloji enstitüsü kurduğunu, üretimi yeniden ülkesine çekerek istihdamı ve rekabet gücünü elde etmeyi amaçladığını gördük.
Örneğin; Çin'in 2025 yılına kadar dünyanın üretim üssünden inovasyon ve yüksek teknoloji üssüne dönüşmeyi hedeflediğini, mobilite, sağlık, uzay, robotik, yapay zeka ve yarı iletken teknolojilerine odaklandığını açıkladığını ve hedefini üretimde kullandığı ana girdilerin 2020 yılına kadar %40'ını, 2025'e kadar da %70'ini kendi üretebilmek olduğunu fark ettik.

Peki biz ne yapıyoruz? Dünyanın ortaya koyduğu bu gelişmeler karşısında içinde bolca yüzdeli oranlar ve rakamlar içeren hedefler koyuyoruz. Oysa gerçek hedef vizyon ve bakış açısı koyabilmek ve geliştirmektir. Keynes'in Genel Teori'de dediği ifade ettiği çok değerli bir söz var; 'Sorun yeni fikirlerde değil, içinde yetiştiğimiz, zihinlerimizin her köşesini kuşatmış eski fikirlerdedir.'
Bizim ihtiyacımız olan da işte budur: Yeni Fikirler ve yeni bir bakış açısı
O zaman hedeflerimize ulaşır ve içinde bolca rakam geçen sağlıklı verilerle analiz yapabiliriz.