Ahlâk, insanın bir amaca yönelik olarak kendi arzusu ile iyi davranışlarda bulunup kötülüklerden uzak olmasıdır. Bir insanı iyi ya da kötü olarak değerlendirmemize neden olan huy ve değerlere denmektedir. İnsanın sahip olduğu manevî özellikleri ahlâk olarak ifade edilirken; erdemli ve iyi yönleri güzel ahlâk olarak kabul edilmektedir. Peygamberimiz (s.a.v.) kendisinin gönderilmesindeki en önemli hedefi, “Ben, sadece güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim” (İbn Hanbel, II, 381) diyerek, güzel ahlâka bağlamaktadır. Bu nedenle Hz. Âişe (r.anhâ) annemiz de Peygamberimizin ahlâkının yaşayan bir Kur’an olduğunu söylemiştir (Müslim, Müsâfirîn, 139).

İslam; inanç, ibadet, muamelât ve ahlâkî erdemler bütünüdür. Yüce dinimiz İslam sadece inançtan ibaret değildir. Tüm insanlar, ahirette iman edip etmediğinden hesaba çekileceği gibi, ahlâklı olup olmadığından, iyilik yapıp yapmadığından, kul ve kamu haklarına riayet edip etmediğinden, ibadetlerini yerine getirip getirmediğinden de hesaba çekilecektir. Peygamberimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Müflis kimdir, biliyor musunuz?” Ashab, “Bize göre müflis, parası ve malı olmayandır” dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber, “Ümmetimin müflisi, kıyamet gününe; namaz, oruç ve zekât görevlerini yerine getirdiği halde, ona-buna sövmüş, iftira etmiş, şunun-bunun (haksız yere) malını yemiş, kanını dökmüş, onu-bunu dövmüş olarak gelen kimsedir. Bu kişinin iyiliklerinin sevabından hak sahiplerine verilir. Borcu ödenmeden sevabı biterse, diğerlerinin günahları ona yüklenir, sonra da cehenneme atılır” buyurdu (Müslim, Birr, 59). Yani bu kişi iman edip bir takım ibadetleri yerine getirdiği halde, ahlâklı davranmadığından hesaba çekilecektir.

İslâm’da güzel ahlâkı imandan ayırmak mümkün değildir. Kur’an’ın emirlerine inanıp boyun eğmek imanın gereğidir. Bu emirlere uymakla en üstün ahlâkî değerler elde edilir. Rasulullah (s.a.v.): “Müminlerin iman açısından en mükemmel olanı, ahlâkı en iyi olanıdır” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 15)  “Allah’a yemin olsun ki, hiç bir kul, kendi nefsi için istediği güzelliği kardeşi için de istemedikçe tam iman etmiş olmaz” (Tirmizî, Sıfatü’l-Kıyâme, 59) buyurmuştur.

İslam bir ve tek olan Allah’ın rızasını gözeten, tevhid esaslı, âhiret inancına dayalı, evrensel ilkelerle örülü bir ahlâk anlayışı getirmiştir. Buna göre ahlâk, kişinin yalnızca insanlarla ilişkilerinde değil; Rabbiyle, diğer canlılarla ve çevresi ile ilişkilerinde de var olan ve dikkat edilmesi gereken bir niteliktir.  İslam’ın nihâî gayesi, ahlâklı insanlardan oluşan ahlâklı toplum, onlardan da ahlâklı bir dünya meydana getirmektir. İslâm ahlâkı, insanı hep daha iyiye ve daha güzele yönlendiren niteliklerle yüklüdür.

İslâm ahlâkında vicdan da göz ardı edilmemiştir. Şuurlu, iman sahibi bir kimse, vicdanına danışarak iyi ve kötüyü birbirinden ayırt edebilir. Çünkü iyilik/sevap, kalbin kendisiyle huzur ve sükûn bulduğu; kötülük/günah ise kalbi huzursuz eden şeydir. Zira Peygamberimiz (s.a.v.), “İyilik güzel ahlâktır. Kötülük ise içini huzursuz eden ve başkalarının bilmesini istemediğin şeydir” (Müslim, Birr, 15) buyurmuştur.

Güzel ahlâklı olmak; cimrilikten, kızmaktan, katılıktan uzaklaşmak; sözü ve işi ile kendini insanlara sevdirmek, alışverişte ve diğer işlemlerde hoşgörü sahibi olmakla olur.

Peygamberimiz (s.a.v.)’e ilk vahiy nazil olduğunda, korkup endişe ile eve geldiğinde Hz. Hatice (r.anhâ) annemizin, eşini; “Yemin ederim ki Allah hiçbir vakit seni utandırmaz. Çünkü sen akrabanı gözetirsin, doğru konuşursun, muhtaç olanların bakımını üstlenirsin; aç ve açıkta olanı koruyup, kollarsın; misafire ikram edersin ve musibete maruz kalanlara yardım edersin” (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 3) sözleriyle teselli etmesi, O’nun güzel ahlâkının en yakınındaki eşi tarafından ifadesiydi. Zaten Allah Teâlâ Peygamber Efendimizi güzel ahlâk sahibi olmakla övmüştür: “Sen gerçekten yüce bir ahlâk üzeresin” (Kalem 68/4).

Peygamberimizi örnek almak, öncelikle onun güzel ahlâkını takip etmekle mümkündür. Bir Müslüman, yaptığı her işi, kalbinden geçenleri her zaman Allah’ın bildiğine, gördüğüne inanarak yapmalıdır. Kalbini ahlâkî erdemlerle donatmalı ve insanlara da o şekilde davranmalıdır. Şüphesiz insanlarda kötülüğe eğilim de vardır. İnsanın gerçek bir mümin olmasının yolu, bu kötü yönlerini terbiye ederek iyi ve güzel ahlâkî erdemlere sahip olmasından geçmektedir: Nefse ve onu düzgün bir biçimde şekillendirip ona kötülük duygusunu ve takvasını (kötülükten sakınma yeteneğini) ilham edene and olsun ki, nefsini arındıran kurtuluşa ermiştir.  Onu kötülüklere gömüp kirleten kimse de ziyana uğramıştır” (Şems 91/7-10).

 O halde güzel ahlak, insanı Allah’a yaklaştıran ve Allah’ın rızasını kazanarak cennete girmesine vesile olan bir haslettir. Güzel ahlâka sahip olmak isteyen bir Müslüman ise öncelikle Allah’ı tanımalı, iman etmeli ve yeryüzünde var olan her şeyi Allah’ın yarattığını, sahibinin Allah olduğunu unutmamalıdır.

                                                                                                               

Aytekin AKÇİN

İl Müftü Yardımcısı