İnsanı en güzel surette yaratan Allah'a hamd, en güzel örneğimiz Rasulullah'a salat ve selam olsun.
Doğum ile ölüm arasında bir seyr-ü seferdir hayat. Hayat ve ölümün yaratılma amacı, yani dünyaya geliş gayemiz 'hangimiz daha güzel işler yapacağız diye'' Allah'ın bizi imtihan etmesidir. Bu imtihana muhatap olmamızın sebebi 'en güzel surette'' insan olarak yaratılmış, akıl ve irade gibi üstün kabiliyetlerle donatılmış olmamızdır. Kur'an-ı Kerim'de 'Sen elbette yüce bir ahlak üzeresin'' övgüsüne mazhar olan Rasulullah, bizlere en güzel örnek olarak sunulmuştur. O'nun hayatını anlatan Sünneti seniyye, iman, amel, ahlak bütünlüğü içerisinde bizlere sunulan mükemmel bir hayat modelidir. İnsanlığa iki dünyada mutluluk ve saadet vadeden yegane değerler, Rabbimizin bizlere model olarak sunduğu Sünnet-i Seniyye'nin ahlak ilkeleridir.
Rasulullah(sav.)' ın kendisine sorulan sorulara yaptığı dindarlık tanımları güzel ahlak üzerine bina edilmiş söz, düşünce ve davranışlardan oluşur. 'Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlak bakımından en güzel olanıdır.' (Ebu Davud, Sünnet, 15) Hadisi şerifi ile iman ile ahlak arasındaki bağa dikkat çekmektedir. Yine pek çok hadis-i şerif'te inancın gereği olarak yapılan ibadetlerin ahlaki yansımaları üzerinde önemle durulmuştur. Namazın insanı hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyan, orucun sabrı öğretip kötülüklerden temizleyen, zekatın duyarsızlığa, bencilliğe, cimriliğe mani olan yönleri bizlere Kuran ve sünnette beyan edilmiştir. Yani ibadetler bir yandan Allah ile kul arasında bağ kurarken, bir yandan da bireysel ve toplumsal ahlakı güzelleştirme açısından aktif rol oynamaktadır.
Adalet, hakkaniyet, doğruluk, merhamet, haya, nezaket, hoşgörü, tevekkül, sabır, şükür, samimiyet, kanaat gibi ahlaki ilkeler, bireysel ve toplumsal huzurun temelini teşkil eder. Bütün bunlar Rabbimize iyi bir kul, Rasulullah'a iyi bir ümmet, insanlığa hayırlı bir birey olmamız adına olmazsa olmaz değerlerimizdir. Davranışlarımıza en yakından şahitlik eden aile bireylerimize, komşu ve akrabalarımıza, çevremizdeki canlı cansız varlıklara karşı gösterdiğimiz güzel ahlak, nesillerimize bırakacağımız en güzel miras olacaktır.
Gelin hep birlikte ibadet hayatımızı zenginleştiren bu bereketli ayda, nefsimizi temizleme, ahlakımızı güzelleştirme adına dua, niyaz ve gayret içinde olalım.
CERÎR b. ABDULLAH (R.A.)
Yemenli Becîle kabilesinin reisi olan Cerîr'in İslamiyet'i kabul etmeden önceki hayatı hakkında fazla bilgi yoktur. Yahudi bir tacirle Hz. Mûsa, Tevrat ve diğer peygamberler üzerine yaptığı sohbet İslam dinine ilgi duymasını sağlamış, Mekke'nin fethinden önce kendi araştırmaları sonunda Hz. Peygamber'in (S.A.V.) Allah elçisi olduğunu anlayarak ona iman etmiştir. Cerir İslam'a girişini şöyle anlatıyor:
'Medine'ye gelince devemi çökerttim. Heybemi açıp yeni elbisemi giydim ve Mescide girdim. O sırada Rasûlullah (s.a) hutbe okuyordu. Kendisine selam verdim. Cemaat beni göz ucuyla süzüyordu. Sonra Resûl-i Ekrem (s.a) bana: 'Ey Cerir! Ne için geldin?' diye sordu. Ben de: '-Ya Rasûlallah! Sana bey'at etmeye geldim. Şartların nedir?' dedim.
Bunun üzerine Rasûlullah (s.a) bana hitaben:
-'Ey Cerir! seni Allah'tan başka ilah bulunmadığına ve benim de Allah'ın resûlü olduğuma şehadete, ahiret gününe, kadere inanmaya, farz olan namazları kılmaya, farz olan zekatı vermeye, her Müslüman için hayırhah olmaya, iyilik düşünmeye, samimi davranmaya kafir ve müşriklerden uzak durmaya ve başınızdaki idarecilere itaat etmeye davet ediyorum.' buyurdu. Ben de bu şartları kabul ederek Resûlullah'ın (s.a.v.) elini tuttum ve bey'at ettim. Yanımdakiler de aynı şartları kabullenerek hep birlikte İslam'la şereflendik.
Hz. Ebû Bekir (r.a.), Resûl-i Ekrem'in (s.a.v) vefatından sonra irtidad eden Has'am ve Becîle kabilelerine Cerîr'i gönderdi. Hz. Osman devrinde Hemedan valiliği yaptı.
Cerîr b. Abdullah el-Becelî uzun boylu, son derece yakışıklı bir kişiydi. Hz. Ömer onun bu ümmetin Yûsuf'u olduğunu söylerdi. İyi bir kabile reisi ve kahraman bir kumandandı. Şairliği de vardı. Müslüman olmasından itibaren Hz. Peygamber'in kendisini huzuruna girmekten hiç menetmediğini ve her gördüğünde tebessüm ettiğini söylemiştir. Cerîr'den mükerrerleriyle birlikte 100 kadar hadis rivayet edilmiştir. HAZIRLAYAN: BEKİR IRMAK, İMAM-HATİP
HER GÜNE BİR HADİS

'Adres sorana yol göstermek bir iyiliktir.' 'Tirmizî, İlim 14.
GÜNÜN DUASI

'Allah'ım! Senden sana teslim olan bir kalp, doğru sözlü bir dil ve dosdoğru bir ahlak istiyorum.' (Hakim, Deavat, 1872)
MEAL OKUYORUM


Küçümseyerek surat asıp insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme! Çünkü Allah hiçbir kibirleneni, övüngeni sevmez (Lokman Suresi, 18)
BİR SORU-BİR CEVAP

Yurt dışında yaşayan kişi, fıtır sadakasını bulunduğu ülke şartlarına göre mi yoksa Türkiye şartlarına göre mi verir?

Ülke ve bölgelere göre geçim standartları farklı olduğundan, sadaka-i fıtır mükellefi, kendi bulunduğu yere göre tespit edilen miktarda sadaka-i fıtır vermelidir (İbn Âbidîn, Reddü'l-muhtar, III, 319-322).
Ancak sürekli olarak yurt dışında yaşadığı halde sadaka-i fıtrın ödeneceği zaman Türkiye'de bulunan kimse, Türkiye'nin şartlarına göre sadaka-i fıtrını verir.