Turizm sahasındaki bazı faaliyetlerimiz nedeniyle haftanın üç-dört günü İstanbul'dayız. Karargahımız Taksim; akşamları vakit geçirme, turistik manada gözlem yapma yerimiz ise Beyoğlu. Bu hafta sizlere Beyoğlu'nun kalbi, dünya turistlerinin gözbebeği İstiklal Caddesi'ni tanıtırken, bu ünlü caddenin son yıllardaki durumuna dair yaptığımız bazı gözlemleri de sizlerle paylaşacağız.
İstanbul denilince akla ilk gelen yerlerden biri olan İstiklal Caddesi, sadece yayalara açık olan, nostaljik kırmızı tramvayların salındığı, Cumhuriyet döneminden bugüne konsolosluklara tahsis edilen birbirinden güzel tarihi elçilik binaları ile donanmış, yaklaşık 1,5 km uzunluğunda, popülaritesini hiçbir zaman kaybetmeyen bir cazibe güzergahıdır. Bir zamanlar Cadde-i Kebir (Büyük Cadde) ve Grande Rue de Pera olarak da anılan bu tarihi mahal şehr-i İstanbul'un en gözde kültür ve sanat eserlerine de ev sahipliği yapıyor. Beylerin takım elbiseleri,kravatları ve boyalı ayakkabılar olmadan, ; hanımların ise şık kıyafetlerini giymeden, saçlarını yaptırmadan çıkmadııkları İstiklal Caddesi bugün çok farklı bir görünümde. Tarihi canlılığını koruyan tramvaylar oldukça tenha, mimari yapıları ile hala dikkat çeken konsolosluk binaların önleri gecenin bir vaktinden sonra maalesef şişelerinden dökülmüş içki ve kusmuklara kirletilmiş durumda; caddeyi ziyaret edenlerin çoğu salaş kıyafetler içinde, kıyafetlerde şıklık ve özen dikkat çekmiyor artık. Pudra-sabun-parfüm kokularının ise maalesef başka kokular almış…
Özellikle gençlerin ve turistlerin tercih ettiği bu özel cadde kafeteryaları, barları, restoranları, sanat merkezleri, sinema ve alışveriş dükkanları ile dikkat çekiyor; ama ülke dış politikalarının paralelinde batılı turistler İstanbul'a da gelmezken Arap turistler İstiklal Caddesi'nde boy gösteriyor; eğlence-yeme/içme ve alışveriş mekanları da Arap turistlerin kültürüne göre dizayn edilmiş durumda. Sokak başı dürümcü, künefeci, nargileci lokumcu, baklavacı… Restoranlarda ise genellikle kebap ve tatlı ağırlıklı menüler hakim. Arap turistlere yönelik gerek butik gerek büyük giyim mağazası sayısında da artış söz konusu. Gece hayatı mekanlarının cephelerinde Arpça tabelalar görmek şaşırtıcı değil. Eski kitapçılar, sahaflar, antika dükkanlarını yok artık. İstanbul'u anlatan, İstanbul'un markası olan Markiz ve Lebon Pastaneleri ve İnci Profetörol gibi işletmeler ne yazık ki maziye uğurlanmış… Sanat galerilerinin, sinema ve tiyatro salonların eski doluluklarından eser yok; ne yazık ki…
Türkiye'nin en işlek ve canlı caddesi olan İstiklal'de her gün on binlerce insan yürüyor; caddede her saat bir insan seli görmek mümkün. Kuzey cephede Taksim Meydanı'na açılan cadde, güney cephede Tünel Meydanı'nda son buluyor. Tüneli takip eden Galipdede Caddesi'nin devamında tarihi kapısı ile asırlardır dikkat çeken Galata Mevlevihanesi ve biraz aşağısında da Galata Kulesi yer alıyor. Galata Mevlevihanesi maalesef İstanbul kültür turları programlarında yer almıyor; ziyaretçi sayısı her geçen gün azalıyor nüfusa kıyasla. Tarihi Galata Kulesi ise kule dibi bölgesinde şık restoran ve kafeteryaları ile misafirlerini ağırlamaya devam ediyor; özel günlerde, günün konseptine uygun olarak Kule'nin gövde bölümünde slayt yansıtmaları yapılıyor. Arap turistlerden ziyade az da olsa batılı turistler Galata Kulesi'ne ilgi gösteriyor.
İstiklal Caddesi boyunca ilerlendiğinde fantastik Madame Tussauds Balmumu Müzesi, Hüseyin Ağa Cami, Sen Antuan Katolik Kilisesi, Pera Müzesi, Çiçek Pasajı, Fransız Sokağı karşılıyor ziyaretçilerini. Balık restoranlarının ağırlıklı olarak bulunduğu mahaller ise Nevizade, Balık Pazarı ve tarihi Asmalı Mescit Sokağı. Bir zamanlar yazar, çizer, ressam, sinema oyuncusu ve şairleri ağırlayan bu özel sosyal merkezlerin misafir profili de değişmiş durumda…
İstiklal Caddesi aynı zamanda farklı dinlere mensup Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının da dini bölgesi. Cadde'nin girişinde/sol tarafta bulunan Aya Triada Kilisesi, kubbesi ve ikiz çan kuleleri ile dikkat çeken yapılar arasında. Kilise ibadete açık.
Taksim Meydanı tarafından caddeye girilip sağ kanattan ilerlendiğinde ise Fransız konsolosluğu tarihi binası ile bakışları kendisinde topluyor. Bu güzel bina çok sayıda insanın da buluşma noktası. Konsolosluk binasının arka cephesinde ise Ermeni Katolik Surp Voskeperan Kilisesi bulunuyor.
Ve tarihi Çiçek Pasajı; bir zamanlar entelektüellerin, sanatçıların toplanma/buluşma yeri, batılı turistlerin saatlerce vakit geçirmekten memnun kaldığı bir tarih ve lezzet durağı…Tanzimat'a kadar uzanan tarihi ve gösterişli mimarisi ile ayrıcalıklı bir ilgiye sahip olan Çiçek Pasajı tarihi meyhane ve restoranlara ev sahipliği yapıyor. Rağbetin azalmadığı nadir mekanlardan biri…
Nevizade de Beyoğlu'nun popüler yeme-içme mahalleri arasında yerini koruyor. Sokak boyunca sağlı-sollu masaların atıldığı mekanlar yaz-kış dolu. Hemen yakınında yer alan Balık Pazarı ise eski popülaritesinden uzak. Taksim, Şişli, Mecidiyeköy, Kasımpaşa sakinlerinin sıkça balık almaya geldikleri bu tarihi pazarda ne yazık ki bölge sakinlerini göremiyoruz artık. Balık çeşitlerinin azalması, balık fiyatlarının artması ve değişen yemek kültürü Balık Pazarı'na olan ilginin azalmasında önemli kriterler…
1481 yılında Sultan II. Beyazit tarafından inşaat ettirilmiş olan Galatasaray Hamamı'nın kurnalarında şehir halkı çekilmiş durumda. Çok sayıda padişah, paşa ve kadıya hizmet vermiş olan tarihi Galatasaray Hamamı ağırlıklı olarak turistlere hizmet veriyor günümüzde.
Tünel meydanına çıkan tarihi Asmalımescit sokağı da tenhalaşan sokaklardan. Sokağı kesen sağlı sollu aralarda hizmet veren yeme-içme mekanları ile tarihe geçmiş, sanatçıların birbirini ağırladıkları bu sokakta ne yazık ki çok sayıda işletme kepenkleri indirmiş durumda.
Evet sevgili okurlar, İstanbul'un bir çok yerinde olduğu gibi İstiklal Caddesi'nde de kültürel ve ticari yapısal değişiklikler söz konusu. İstiklal Caddesi'nde yer alan bazı mahallere ve mekanlara yönelik yaptık değerlendirmelerimizi. Bir de Seyyahi'ye kulak verelim:

Cadde-i Kebir
İstiklal Caddesi; Cadde-i Kebir,
Neler olmuş sana, bu zulmet nedir?
Kalbin bir süveyda, yüzünde kibir,(Süveyda; gizli günah, kalbin ortasındaki kara nokta)
Şehr-i İstanbul'un o gülen yüzü.

Türkçen başka Türkçe, İstanbul değil,
Cümlelerin garip, kelamın sefil
'Tarzancalar' olmuş, diline vekil,
Şehr-i İstanbul'un o güzel sözü.

Galip gelmiş sana dürüm-kokoreç,
Pudra-sabun-parfüm, kolonya mı; geç,
İdrar-kusmuk-alkol, ne ararsan seç,
Misk-i İstanbul'un o güzel özü…

Seyyahiyim; çıkmam artık Pera'ya,
O aydınlık yüzler dönmüş karaya,
Tuzu olan da basmıyor yaraya,
Müşfik İstanbul'un o güzel gözü.

SEYYAHİ

--