Farsça bir kelime olan Kur'an-ı Kerimde Salat olarak kullanılan namaz, Allah'ı anarak günahlardan arınarak İbrahimî teslimiyeti ifade etmektedir. İslam'da iman etmiş ve müslüman olan, ergenliğe girmiş akıllı olan bütün insanlara namaz farz kılınmıştır. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v) efendimizin uyguladığı ve öğrettiği şekilde Rabbimizin huzuruna vardığımız andır. Kur'an-ı Kerîm'de 'De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi alemlerin Rabbi Allah içindir.' (En'am; 162) buyrularak namaz; samimiyet, ihlas, teslimiyet ile Allah'a adanmışlığın bir işaretidir. 'Beni anmak için namaz kıl' (Taha; 14) ayeti kerimesiyle Namaz; Allah'ı tesbih ederek, her türlü eksiklikten tenzih ederek Rabbimizle buluşmamızdır. Bu bağlamda kulluğun en yüksek mertebesi namaz kılmaktır.
Rehberimiz önderimiz Hz. Muhammed (s.a.v) geceleyin kalkıp ayakları şişinceye kadar namaz kılması, bunun üzerine Ya Rasulallah senin geçmiş ve gelecek bütün hataların bağışlandığı halde neden böyle kendini yoruyorsun denildiğinde 'Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?' (Buhari, 2) buyurarak Allah'a olan sevgi ve ibadet zevkini bizzat bizlere gösteriyordu. 'Sabah namazının iki rekat sünneti dünya ve dünyadaki her şeyden hayırlıdır. (Müslim, 96) buyurarak namazın ne kadar önemli olduğunu bizlere açık bir şekilde belirtmiştir.
Namaz kılmamak ise Kur'an-ı Kerim'de 'Sonra bunların ardından artık namazı kılmayan ve nefsanî arzulara uyan bir nesil geldi. Bunlar elbette azgınlıklarının cezasını bulacaklardır.' (Meryem; 59) Peygamberimiz Hz Muhammed (s.a.v) iman ve küfür arasındaki fark namazı terk etmektir (Tirmizi, İman, 9). Kıyamet gününde kulun ilk hesaba çekileceği amel onun namazıdır. (Tirmizi, Mevakit,188)
Namaz Rabbimizin huzurunda buluşmamız anlamına gelen miracımızdır. Müminler kesinlikle kurtuluşa ermiştir; ki onlar, namazlarında derin bir saygı hali yaşarlar; (Mü'minûn,1-2) Ayetiyle bizlere huşu içerisinde kıldığımız namazdan lezzet alarak, gönülden bağlanarak peygamberî bir nasihat olan 'kulun Rabbine en yakın olduğu hal secdede bulunduğu haldir. Siz secdede duayı çok edin' (Müslim, Salat, 215). Namaz; dinin direği, göz nuru, kalp aydınlığı, dünya ve ahiret güzelliği, gönül serinliği olarak Rabbimizle kavuşmamızdır. Namaz; insana her zaman Allah ile olan irtibatını, Rabbinin vermiş olduğu nimetlere şükretmeyi, vaktinin kıymetini bilmeyi, günahlarından sıyrılıp kendini hesaba çekmeyi öğretir. Namaz; insanı her türlü fuhşiyattan ve kötülüklerden, bedeni ve ruhi her türlü hastalıklardan korunmasını ve kişinin kendini her zaman iyi hissetmesini, insanların birlik, beraberlik, iyilik, yardımlaşma ve merhamet duygularının kazanılmasını sağlamaktadır.
Rabbim beni ve soyumdan gelecekleri Namazı devamlı kılanlardan eyle (İbrahim, 40)
Yavrucuğum! Namazı dosdoğru kıl (Lokman 17).
Nerede olursam olayım yaşadığım sürece Allah bana namazı emretti (Meryem 31).


İlahi hitapları gereği; Rabbimize namaz ibadetimizi yerine getirirken biz Rabbimizi göremesek te Rabbimizin bizi her zaman gördüğünü bilerek Allah'ın huzurunda bu şuur ve bilinçle, samimiyet ve huşu içerisinde, onun sevgisini ve rahmetini isteyerek, Rabbimizin rızasını kazanmayı en büyük hedef haline getirmeliyiz.
Hane-i Saadetin Unutulmaz Hanımefendisi:
HZ. HATİCE (R.A.)

556 yılında, Kureyş Kabilesi'nin önde gelen isimlerinden Huveylid'in kızı olarak Mekke'de dünyaya gelmiş, iki evlilik tecrübesi geçirmiş, bir kadındı Hatice. Hak hukuk kavramlarının tanınmadığı, insanlık değerlerinin hiçe sayıldığı, güç ve itibarın yegane değer olduğu 'Cahiliye' karanlığında 'Tahira' lakabıyla anılan tertemiz bir insandı o. Seçkin ve başarılı bir hanım tüccar olarak toplumdaki saygın yerini almıştı. Ayrıca soylu, güzel ve oldukça zengindi. Cahiliye döneminde yaygın tüm kötülüklerden uzak olan, iffeti, hakkaniyeti ve güvenilirliğiyle 'Muhammedü'l-Emîn' adıyla şöhret bulan Muhammed (s.a.v.) ile hayatını birleştirdi. Evlendiklerinde Hatice kırk, Muhammed (s.a.v.) ise yirmi beş yaşlarındaydı. Safa ile Merve Tepeleri arasında bulunan Hatice'nin evi, sevgi ve saygı temelli, huzurlu, sımsıcak bir yuvanın adresi olmuştu. Bu güzel yuvada altı çocuk dünyaya geldi. Doğan ilk çocuğa Kasım ismini verdiklerinden Muhammed (s.a.v.) de 'Ebü'l-Kasım' künyesiyle anılmaya başlamıştı. Daha sonra Zeyneb, Rukiye, Ümmü Gülsüm ve Fatıma şenlendirdi yuvalarını. Ramazan aylarını Hira'da inzivaya çekilerek tefekkürle geçirmeye başladığında, yanına alması için yemeğini hazırlıyor, dönüşü biraz olsun gecikirse onun güvende olduğundan emin olmak için hizmetkarlarını gönderiyordu. Hz. Peygamber'in hayatının en zor zamanlarını yaşadığı Mekke döneminde onun en büyük desteği olmuştu. Manevi desteği bir yana bütün servetini de onun ve ona inananların yolunda harcamıştı. Fakat ne yazık ki Müslümanların refaha erdiğini göremeden, hicretten üç yıl evvel, Ramazan ayının onuncu günü vefat etti ve Mekke'nin Hacûn Kabristanı'na defnedildi.. Resûlullah, Hz. Hatice ile olan evliliği boyunca başka hiç kimseyle evlenmedi. Vefatının ardından da onu bir ömür boyu hiç unutmadı. Hz. Hatice'nin sevdiği, değer verdiği kimselerle yakından ilgilenirdi Allah Resûlû. Kendisine gelen hediyelerden onlara da gönderir, şöyle derdi: 'Bunu falan hanıma götürün, çünkü o Hatice'nin arkadaşıydı; bunu falan hanımın evine götürün, çünkü o Hatice'yi severdi.' (Buharî, el-Edebü'l-müfred, 90) Resûlullah, Hz. Hatice'den öyle çok bahsederdi, onu öylesine överdi ki, Hz. Âişe validemiz kendisini hiç görmemesine rağmen onu kıskanır, bazen de 'Sanki yeryüzünde Hatice'den başka kadın yok!' diye sitem ederdi. (Buharî, Menakıbü'l-ensar, 20) Fakat Hz. Peygamber'in gönlünde Hz. Hatice'nin bambaşka bir yeri vardı. Çünkü o Resûlullah'a, bir insanın hayatını paylaştığı eşinden bekleyebileceği her şeyi en mükemmel halde sunmuştu. Hz. Peygamber da ona karşı vefakardı. Onun kendi hayatındaki rolünü şu sözcüklerle özetliyordu: 'Bütün insanlar bana inanmazken o bana inandı. Herkes beni yalanlarken o doğruladı. İnsanlar (yardımlarını) benden esirgediklerinde o bana malıyla destek oldu.' (İbn Hanbel, VI, 118) Yaşamı boyunca pek çok sıkıntıyı göğüslemek zorunda kalmış olsa da Hz. Hatice, Allah Resûlü'nün ilk hanımı olma bahtiyarlığına ermişti. Aynı zamanda 'Müminlerin Annesi' olma şerefine nail olan ilk kadın olarak 'Hatîcetü'l-Kübra' adıyla tarih sayfalarındaki yerini aldı. Yüce Allah, kendisine Cebrail ile selam göndermiş ve onu, cennette, yorgunluğun olmadığı, gürültüden uzak, inciden yapılmış bir köşkle müjdelemişti. Hz. Hatice'nin Allah Resûlü ile yaşadığı muhabbet dolu aile hayatı yüzyıllar boyu inanan nesiller için eşsiz bir örnek oldu. (Sahabe Hatıraları DİB yay. Syf. 29)
MEAL OKUYORUM

Tutuşturduğunuz ateşe ne dersiniz?! Onun ağacını siz mi yarattınız, yoksa yaratan biz miyiz? (Vakıa Suresi - 71/72)
GÜNÜN DUASI

'Allah'ım! Seni zikretmek, sana şükretmek ve sana güzelce ibadet etmekte bize yardım et.' (İbn Hanbel, II, 299
HER GÜNE BİR HADİS

'Merhamet edene Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki, gökyüzündekiler de size merhamet etsin.' (Tirmizî, Birr 16)
BİR SORU-BİR CEVAP

Nikotin bandı orucu bozar mı?
Nikotin bandı orucu bozmaz. Kural olarak orucu bozan şeyler, vücuda normal yollarla giren maddeler ve cinsel ilişkidir. Vücuda sürülen yağ, merhem gibi maddeler, deri üzerindeki gözenekler ve deri altındaki kılcal damarlar yoluyla emilerek kana karışmaktadır. Ancak cildin bu emişi, çok az ve yavaş olmaktadır. Diğer taraftan bu işlem yeme, içme ve beslenme anlamına da gelmemektedir (Bak. Merğînanî, el-Hidaye, II, 263-264. (Fetvalar,DİB Yay. syf. 275)