Ülkemiz 1980 askeri darbesini takiben iktidar olan sağ tandanslı partiler kanalıyla milli üretim ve paralelinde milli ekonomi kültüründen uzaklaştırıldı. Devletin ekonomiden elini çekmesi dillendirirken milleti ekonomik olarak dışa bağımlı hale getirdi. Ulaşımdan tarıma, yiyecek-içecekten sanayiye bir çok sahada Cumhuriyetin fabrikaları teker teker kapatıldı, küresel firmalara peşkeş çekilen milli tesislerimiz ve sektörlerimiz bu yolla sabote edildi. Bu hafta, çöken ve dışarıya mahkum edildiğimiz kağıt sektörü üzerinde duracağız.
Devletin milli kaynaklarıyla kurulmuş ve işletilmiş SEKA'nın (Türkiye Selüloz ve Kağıt Fabrikalar A.Ş.) özelleştirilmesinin/satılmasının bedelini çok ağır ödüyoruz. Dünya genelinde artan selüloz fiyatları ile yükselen navlun bedelleri sektörü ciddi seviyede zorluyor. Uzmanlar göre SEKA'nın özelleştirilmesinin maliyeti %20 ile 80 arasında artan oranlarda çıkıyor karşımıza. Üretici de ne yazık ki hammade bulamıyor. Somut çözüm; dışa bağımlılıktan kurtulmak için yerli hammadde fabrikaları kurulmasından yanadır .
Sektör temsilcileri özellikle pandemi döneminde navlun bedellerindeki artış ile konteyner sorununun temizlik kağıdı, kitap, defteri etkilediğinin altını çiziyor. Internetten yapılan alışverişin artmasıyla karton paketlere ve ambalaj kağıdına duyulan ihtiyacın da etkisi düşünülürse ülkemizin bağımlılık fotoğrafı çok daha net görülecektir.
Birileri dövizdeki dalgalanmanın üretimi ve pazarı etkilemediğini iddia etmiş olsa da kurdaki fırlamalar kağıt, hammadde, taşımacılık ve telif fiyatlarında yüksek oranda artışlara sebep olurken, yayıncılık sektörü kan kaybediyor.
Sektördeki artış oranlarına baktığımızda; ason bir yılda kitap kağıdında %20' olan oran birinci hamur kağıtta %35, çocuk ve sanat kitaplarında %40, kitap kapak kağıdında ise %100'ü bulmuştur. Birileri daha fazla para kazanacak diye bu milletin çocukları okuma-yazamadan fersah fersah uzaklaştırılmaktadır. Kitaplara yapılan zam ortalaması ne yazık ki %40 seviyelerine çıkmıştır. Kağıdın hammaddesi olan selülozdaki bağımlılık ise %100'dür. Yerli ve milli selüloz fabrikalarının kurulması kaçınılmazdır. Liboş kalemler; bakın, selülozun tamamını ithal eder hale geldik; hani özelleşmeler milletin lehine olacaktı; hani üretim bolluğu yaşanacaktı, niçin sesiniz soluğunuz çıkmıyor; çıkamaz ki…
Ülkemiz 1936'dan 2005'e kadar SEKA ile aralıksız, kendi kağıdını kendi üreten, sektörde bağımsız bir ülkeydi kağıt üreten bir ülkeydi. SEKA'nın özelleştirilmesiyle şu an sadece birinci hamur kitap kağıdı üretebiliyoruz. Bu da üretim pazarının ancak %3'üne denk düşüyor. Demek oluyor ki; kağıtta %97 oranında dışarıya bağımlı hale getirilmişiz. Birilerinin vizyon sahibi dediği, bize göre emperyalistlerin şamar oğlanı, jeopolitika özürlü bu politikacılar ülkemizi hammaddede dışarıya bağımlı hale getirmişlerdir.
SEKA kendi selülozunu kendisi üretiyordu; SEKA'nın özelleştirilmesiyle sektör hammaddede dışa bağımlı hale dönüştürüldü. Bu da ithalatın, cari açığın artmasına neden oldu. Hani küreselleşme ve neoliberalizmle daha çok üretecek, daha ekonomik tüketecektik?

Kağıt artık hayatımızın her alanında. Pandemi nedeniyle tek kullanımlık peçete, havlu kağıt gibi ürünlerin tüketiminde de artış dikkat çekecek düzeyde. Bir taraftan talep artıyor diğer taraftan dolara endeksli hammadde; olan kime oluyor; tüm siyasilerin dillerinden düşürmediği; ama çoğunun onun için çözüm üretemediği millete…
Verilere baktığımızda durum daha da netleşecek. 2018'de kağıdın tonu 750 €'dan 900 €'ya çıkarken; gazete kağıdının tonu 400 Dolardan 800 Dolara yükselmişti. Bu artış sebebiyle 300'e yakın yerel gazete, 11 yayınevi kağıt masraflarını karşılayamadığı için yayın hayatına son vermek zorunda kalmıştır. Meal şudur; her şeyiyle milli olan SEKA'yı kapattığınız için Anadolu insanı yerel gazetesini kaybetmiştir; memnun musunuz?
Pandemi öncesinde bir kitap için kağıt maliyeti %35 iken, bugün %60 bandındadır. Yayıncılık sektörü kan kaybediyor…
Ülkelerin gelişmişlik ölçülerinden biri de kişi başına düşen kitap sayısıdır. Ülkemizde bu sayı yıllar itibarıyla azalmaktadır. Yazarlar eserlerini yayınlayacak yayınevi bulmakta sıkıntı içindeler. Bu nedenle her geçen gün kitap fiyatlarına zam yapılıyor. Kitaplara yapılacak olan zam, kültürümüzün fakirleşmesine yol açıyor; kitap alamıyoruz, okuyamıyoruz… Bu açmazdan çıkmak için yazarlar ve çevirmenlerden kesilen %17'lik gelir vergisi ve %18 oranındaki KDV bir an önce kaldırılmalı; Kültür ve Turizm, Milli Eğitim Bakanlıklarının, yerel yönetim ve üniversitelerin, okulların, meslek odalarının kitap alım bütçeleri artırılmalıdır.
'Babalar gibi satarız.' diyenler tarafından 2005'te kapatılan, Cumhuriyetin önemli üretim merkezlerinden biri olan SEKA, I. Beş Yıllık Kalkınma Planı çerçevesinde 6 Kasım 1936'da ilk kağıt fabrikası olarak İzmit'te hizmete açılmıştı. Genç Cumhuriyetin ekonomik cephede verdiği savaşın önemli kalelerinden biri olan SEKA, Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün talimatıyla kurulmuş, 'Yaşamak için ekmek ne ise düşünmek için de kağıt odur; ikisini de topraklarında üretemeyen milletler eksik olur…' felsefesiyle millet için üretime başlamıştı. 69 yıl boyunca Türk milletinin beynini besleyen SEKA artık yok; işte bu nedenle eksiğiz…
Bir an önce milli üretim devrimi gerçekleştirilmeli; kağıt sektöründe de dışa bağımlılıktan kurtulmalı, muasır medeniyetlerin üzerine çıkmalıyız. Seyyahi'ye kulak verelim:
'Babalar gibi pişkin pişkin sattınız' SEKA'yı,
Kavuşturabildiniz mi milli iki yakayı,
Kağıt, selüloz için muhtaçsınız emperyale,
Utanmadan düşürdünüz milleti; bak şu hale…