Bayramın birinci günüydü. Salgın virüs nedeniyle sokağa çıkma yasağıyla seksen üç milyon evindeydi.
Uzak yakın fark etmiyor; yakınlarıyla,sevdikleriyle,dostlarıyla bayramlaşmanın tek yolu var cep telefonu ya da bilgisayar.
Sabah saatlerinde bir yandan bayramlaşma yaparken diğer yandan sosyal medya hesaplarında yazılan bayram tebriklerini okuyorum.
Bir anda gözlerime inanamadım. Memleketim Gümüşhane'den dostların yaptığı paylaşımlar dikkat ve ilgi çekiciydi.
Oda ne! Lapa lapa kar yağıyor! Tuhaf bir durumdu.
Soğuk ve ürpertici görüntülerin etkisiyle gün boyunca düşüncelerim ıssız bir boşlukta salındı durdu zihnimde.
Mayıs ayı ile bahar, vedaya hazırlanırken alışık olmadığımız bu görüntüleri,bilgisayarımın ekranında şaşkın bakışlarla bir müddet izledim.
Yapılan yorumlardan anlıyoruz ki bu durumdan herkes şaşkın!
Ekranın karşısında düşündüm…Aradan geçen beş aylık sürede acı ve göz yaşının eksik olmadığı, insanlığa ilkleri yaşatan sev(e)mediğimiz2020 yılından başka ne beklenirdi.
Bundan sonra nelerle karşılaşacağız bilmiyoruz. Neyse Allah sonumuzu hayırlı etsin.
Ama bildiğimiz yaşlı dünyanın doğal dengesini yaptığı büyük hatalarla ve sorumsuz ve duyarsız davranışlarla bozan insanoğlu, esasen bu kötü ve ilginç kaderi kendi eliyle yazıyor.
Karşımdaki ekranda canlı yayınları izlerken köyüm Dörtkonak'ın üzerine bu mevsimde kar yağışının hayra alamet olmadığını aslında ibretlik bir olay olduğunu değerlendirdik ev halkıyla.
Daha birkaç gün önceydi. Köye giden gurbetçilerin yaptığı paylaşımlar vardı önümüzde. Yol üzerindeki iğde ve gül kokuları,biraz daha yükseklere doğru çıktıkça fındık ve yaban kavağı ağaçlarının arasına saklanan tutya ve menekşeleri, yaylada ki çayırlarda biten sarı çiçekleri görmüşken…
Öyle ki mayıs ayının sonlarında köyüm Dörtkonak; kuşandığı renk armonisiyle allı pullu,süslü ve süzülgen bir gelin gibi yeşil elbisesini giyinir.Sonsuz bir renk,ışık,çiçek cümbüşü içinde yeryüzü cennetine dönüşürdü bu günlerde!
Taze esen Karayel'in okşayışında dağlardaki çiğdemler,renk renk kelebekler, menekşeler, gelincikler, papatyalar, leylaklar ve yaban gülleri kokusunu alıp getirir burnumuza…Ya bu güllere kur yapan bülbüller! Hepsi bu mevsime ait görsel şölenin bir parçasıdır.
Birkaç dakika bunları hafızamda düşlerken telefonda bayramlaşma için arayan dostların varlığı ile kendime geldim!
Anladım ki mayıs ayı, şubata nazire yapıyor!

Sadece bizim yörede değil kış manzaraları daha vahimi Erzurum'da yaşandı. Bir çobanın kar yağışına bağlı donarak can verdiği haberi gözüme ilişti.
Bu zamansız kar yağışı geçim kaynağı üretmek olan vatandaşların bin bir zahmetle toprağına ektiği patatesler,fasulyeler,soğanlar vb. ürünler topraktan yeni çıkmışken üzerine adeta yorgan olan beyaz örtü,kim bilir ne hasarlar vermiştir bilemiyoruz.
Benzer durumun Eskişehir'imizde de olduğuna dair paylaşımlar düşüyor bilgisayarımın ekranına.
Yine bayramın ikinci günü özellikle Beylikova,Mihalıççık, Seyitgazi, Mahmudiye ve Alpu İlçelerinde sebze üreticileri düşen kırağı ve don sebebiyle ürünleri tarlalarda hasar gördü. Dolayısıyla çiftçilerin hali perişan.
Koronavirüsün ekonomiye verdiği zarar yanı başlarında dururken bayram gününde tarladaki ürünleri, olumsuz hava koşullarının etkisiyle büyük hasar görmüş dolayısıyla bayram sevinçleri üzüntüye dönüşmüş.
Hepsine geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.
Ümit ediyoruz zor durumda kalan çiftçilerin imdadına yetkililer kısa zamanda yetişir de bir nebzede olsa yaraları sarılır.
Ümit ediyoruz bir yıl önce sel ve fırtına da hasar gören Sarıcakaya ve Mihalgazi İlçelerindeki çiftçiler gibi unutulmazlar.
Hiç olmazsa gübre ve tohum desteği üzüntülerini azaltır.
Evet…
Bir bayram daha anıların/hatıraların ve yaşamın olağan akışının dışında olağanüstü hadislerin yaşandığı zaman diliminde gelip geçti.
2020 yılı sevdiklerimizi, yakınlarımızı almaya, bizleri şaşırtmaya, ilkleri yaşatmaya devam ediyor.
Evlerimizde dört duvar arasında geçen böylesi bir bayramın ömrümüzde ilk ve son olmasını temenni ediyor; sağlıklı,mutlu,huzurlu bayramlara kavuşmayı diliyorum.

Bu satırları yazarken çocukluk ve gençlik yıllarıma ait anıların hatıraların merkezinde bulunan 'emmoğlu' Osman Nuri Turhan'ın vefat haberini alıyorum. Vefanın/dostluğun/sevginin/saygının ete kemiğe bürünmüş hali Osman Abime Allah'tan rahmet ailesine,sevenlerine, dostlarına başsağlığı diliyorum.