İbrahim ÇAYIR-İl Müftü Yardımcısı

Ağustos ayının son haftasının bizler için ayrı bir yeri vardır. 22 Ağustos 1922'de Afyon'un düşman işgalinden kurtuluşuyla başlayan, 26 Ağustos 1922'de Büyük Taarruzla devam eden ve nihayet 30 Ağustos 1922'de Kurtuluş Savaşı'nın zaferle sonuçlandığı bir haftadır.
1.Dünya Savaşıyla bağımsızlık, Müslüman milletimiz için tehlikeye düşmüş idi. İmzalanan Mondros Mütarekesi'yle birlikte Anadolu'nun birçok vilayeti düşman birlikleri tarafından işgal edilmiştir. İşgal edilen ülkemizde dört cephede devam eden savaşlar ile dünyanın çeşitli yerlerinden gelen düşman askerlerine karşı Milli Mücadeleye başlanmış, şanlı milletimiz içerisinden birçok kahramanlar ön plana çıkmış, Müslüman Milletimiz vatanını düşman ordusuna çiğnetmemiştir. Erzurum'da Nene Hatun, Kahramanmaraş'ta Sütçü İmam, işgallerin ardından İstanbul'da yaptığı konuşmalarla halkı işgallere karşı uyandırmaya çalışan Halide Edip Adıvar, ilk direniş fetvasını veren ve örgütünü kuran Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi, Afyon Müftüsü Hüseyin (Bayık) Efendi ve daha nice adları bilinmeyen vefakar erkeklerimiz ve cefakar kadınlarımız düşman işgaline karşı canla başla çalışmışlardır.
Milli Mücadelemiz bağımsızlık, hürriyet, vatan, egemenlik mücadelesidir. Milli Mücadele, vatanımızın her bir ferdinin bedeniyle, yüreğiyle ve bütün benliğiyle ortaya koyduğu varoluş yok oluş mücadelesidir. Bu mücadelede kazananlar, bağımsızlığını kaybetmeyen, hürriyeti elinden alınmasın diye hayatını verip şehit olan, gazi kalan, esir olmaktansa ölmeyi şeref sayanlar olmuştur.
Milli Mücadele'de en önemli yeri teşkil eden Ağustos ayının son haftasında kazanılan zafer ile artık düşman işgaline son verilmiştir. Bu mücadele sadece vatanımız için değil esaret altında yaşayan bütün dünya devletleri için bir umut olmuştur. Müslüman Türk'ün yakmış olduğu bu bağımsızlık meşalesi tüm dünyayı aydınlatmıştır. Sömürü altında inleyen insanlar, Milli Mücadelemizi örnek alarak kendi devletlerini düşman işgalinden kurtarma yoluna gitmişlerdir.
İslam dini, inananlara birçok müjde sunmuştur. Şehitlik bu müjdenin en başında gelmektedir. Şehit ahirette peygamberlerle beraberdir. Allah katında diridirler.
İslam dini vatanın korunmasına ayrı bir değer vermiştir. Bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır: 'İki göze cehennem ateşi dokunmaz! Allah (C.C.) korkusundan ağlayan göz ve Allah yolunda nöbet bekleyerek geceleyen göz.' (Riyazüs Salihin, No:1308)
Bugün sahip olduğumuz, içerisinde hür olarak yaşadığımız bu cennet vatan, kahraman atalarımızın canlarını seve seve verdikleri, şehitliği ve gaziliği şeref olarak gören bir anlayışla her karışını kanları ile sulayarak bize emanet etikleri topraklardır. Bu topraklar bize ecdadımızın emanetidir. Bu emanet ise sonraki nesillere en güzel şekilde aktarılmalıdır. Bu sebeple her birimiz üzerimize düşen vazifeyi yerine getirmeliyiz. Bu vazife birlik ve beraberliğimizi sağlamlaştırmak ve birbirimizden ayrılmadan Rabbimize ve Rasulullah'a (S.A.V.) yönelmektir. Bugün yeniden iman vurgusu yapıyoruz. Gün imanımızı kemale ulaştırma vaktidir. Çünkü imanla yaşadığımız müddetçe toplar tüfekler bizleri sindiremeyecektir. Rabbimiz şöyle buyuruyor: 'Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.' (Âl-i İmran 139)
Allah-ü Teala bizlere esaret hayatı yaşatmasın. Hürriyetimizi elimizden almak isteyenlere fırsat vermesin. Milletimize birlik berababerlik, vatanımıza dirlik nasip eylesin. Bu toprakları koruma görevi sürdüren askerlerimize, polislerimize kolaylıklar ihsan eylesin. Bu ve daha birçok güzel temenniler ile içerisinde bulunmuş olduğumuz Zafer haftasını tebrik ediyor, bizlere bu vatanı emanet eden aziz şehitlerimiz ve kahraman gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum. Ruhları şad olsun.! (Âmin)
Yazımı İstiklal Marşının son mısralarıyla sonlandırıyorum.
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;
Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin