Maalesef çok ama çok büyük bir felaketin içerisindeyiz. Geçen hafta pazartesiden beri hiçbirimiz iyi değiliz. Deprem bölgesindeki insanlarımız perişan durumda. Bizde burada psikolojik olarak çökmüş durumdayız. Herkes elinden gelen yardımı yapıyor, dualar ediliyor, bölgeden gelişmeler sürekli takip ediliyor. 10 milyon insanımız bu haldeyken aksi de düşünülemezdi. Biz birbirimize sırt çevirecek bir millet değiliz. Böylesine büyük bir afette bir araya gelip yaralarımızı sarmasını biliriz. Hem biz millet olarak elimizden geleni yapıyoruz hem de uluslararası camia bize her konuda destek oluyor. Yaralı da olsak elbet bugünleri atlatacağız. Elbet hayat devam edecek. Enkazlar kaldırılacak, yaslar tutulacak, dualar edilecek, ağıtlar yakılacak ve bir süre sonra hayat devam edecek. Hayat acı tatlı devam edecek ama bugünler unutulmasın diye, bu felaketler bir daha yaşanmasın diye bazı şeyleri söylemek ve ısrar etmek zorundayız…

Başlıkta ne demek istediğim anlaşılıyor aslında. Ama anlamayanlar, anlamak istemeyenler, yanlış anlayanlar ve yanlış anlamak isteyenler için biraz açalım konuyu. Depremin ne kadar büyük olduğu ve etki alanının ne kadar geniş olduğu su götürmez bir gerçek. Buna bir itirazım yok. Ama depremin şiddetinin bu kadar büyük olması kimseyi aklamaz. Çünkü bu deprem ve depremin şiddeti bir sürpriz değildi. Bu şiddette bir deprem zaten bekleniyordu. Açıkça biliniyordu. Uzmanlar uyarıyordu. Bazı namuslu ve şerefli insanlar bu uyarıları dikkate alarak inşa ettiği binaları sapasağlam yaptı. Malzemeden çalmadı, kriterlere uydu, katil olma riskini almadı. İşte bu sağlam binalar depremde ayakta kaldı, içindeki yüzlerce insanın burnu bile kanamadı. Hani diyorlar ya afet bu, yapacak bir şey yok, sorumluların ve müteahhitlerin hiçbir suçu yok diye hemen onları savunmaya geçiyorlar ya.. İşte ben de onlara bu örneği veriyorum. Bazı binalar neden yıkılmadı kardeşim? Bazı binalarda neden çizik bile yok. Demek ki işini düzgün yaparsan sağlam bina yapılabiliyormuş değil mi? O zaman on binlerce insana mezar olan binaları yapanları ve onlara onay verenleri neden savunuyorsunuz?

Yüzlerce insanın yaşayacağı evleri yaparken malzemeden çalmak, kurallara uymamak ve bu kusurlu yapılara onay vermek düpedüz cinayettir. Bunun başka bir açıklaması yok. Biz bir deprem ülkesiyiz. Bu gerçeği bu ülkede yaşayan herkes biliyor. Hangi şehirde, hangi bölgede kaç şiddetinde deprem olacağı biliniyor. Ona rağmen böyle kusurlu binalar yapıp on binlerce insanın ölümüne sebep olmak toplu katliamdır. Eğer samimi bir şekilde gelecek depremlerde can kaybını en aza indirmek istiyorsak bu yıkılan binaların sorumlularını adalet karşısına çıkarmamız ve suçun ciddiyetine uygun şekilde yargılayıp cezalandırmamız gerekir. Yoksa bu işin sonu gelmez. Yoksa her depremde böyle on binlerce kayıp veririz. Geçmişte de çok vermiştik. Maalesef hiç ders almamışız. Çünkü sorumlular hakkıyla cezalandırılmamış. Ama bu kez bu hatayı yapmayalım. Sorumluları cezalandıralım. Cezalandıralım ki bir daha kimse on binlerce insanın ölümüne sebep olamasın. Binlerce kişiye mezar olacak binalar yapamasın. Medyadan gördüğümüz kadarıyla yavaş yavaş sorumlular tutuklanmaya başladı. Bu tutuklamaların devam etmesini ve tüm zanlıların yargı önüne çıkıp gereken cezayı almasını dilerim. Bu işin peşini asla bırakmayalım. Sorumlular yakalanıp cezalandırılana kadar, yargı süreci ne kadar uzun sürerse sürsün takip etmeye ve konuyu canlı tutmaya devam edelim. Edelim ki her zaman olduğu gibi meselenin unutulup sorumluların paçayı kurtarmasına izin vermeyelim…

''Canı yanan sabretsin, can yakanda yanacağı günü beklesin'' (Hz. Muhammed)