Aralarında kan bağı bulunan kimselere, kan bağıyla birbirine bağlı olan kimselere, evlilik yoluyla eşlerin birbirinin kan bağı olanlarla yakınlık kurulanlara 'akraba' diyoruz.
Birinci derecede yakınlığı olan akrabalarımız olduğu gibi yakınlığı, ilgi derecesi az olan, uzaktan olan uzak akrabalarımız da vardır.
Akrabalık, en kuvvetli bir bağlardandır. Akrabalarımızla aramızda birtakım görevler, haklar ve hükümler vardır.
Hak derecelerine göre akrabaya iyilik ve ihsanda bulunmak; akrabalar arası ilişkilerin sağlam, sıcak ve devamlı olması sosyal hayatın bir gerekliliğidir. Bu gereklilik, bize bir moral gücü kaynağıdır aynı zamanda.
İkram, dayanışma, hoşgörü, iyi ve kötü günleri paylaşma, davete icabet, hasta ziyareti, bayramlaşma, tebrikleşme, taziye gibi sosyal ve ahlakî görevler akrabalar arasında daha sıkı, daha güçlüdür.
Her akrabamızı hemen her yerde tanıma, bilme imkanımız her zaman olmayabiliyor. Bu itibarla konuştuktan sonra akraba olduklarını anladıklarımız, akraba çıktıklarımız da var.
Görmesek de bilmesek de karşılaştığımız ortamda nasıl nasılkan çeker akrabalık hissimizi belli ederiz.
Bulunduğumuz yerde kimimiz kimsemiz olmasa da bir akrabanın varlığını hayal ederiz.
Hısım akrabamız bizimle temasa geçmiyor olsa da 'Sağ olsun, selamı gelsin' yeter, der geçeriz.
Başı darda ise 'Suyunun suyu' da olsa koşarız hısım akrabanın yardımına.
Akrabayı gözetmeyi, onları ziyaret etmeyi, onları arayıp sormayı, onları gözetmeyi, varsa onların kusurlarını bağışlamayı, onların gönlünü almayı, onlara iyilik etmeyi, onlarla hal hatır etmeyi, onlarla iyi ilişkiler içinde olma yönünde birbirimize telkin ve tavsiyeleri ihmal etmeyiz.
Muhtaç iseler ellerinden tutar, onlara yardımcı oluruz; onları incitmekten her zaman çok sakınırız.
Hısım akrabamızdan beklediklerimizi her zaman istediğimiz seviyede bulamayabiliriz. Akrabalık ilişkilerimiz, beklentilerimi her zaman karşılamayabilir. Böyle durumlarda gücenmek, küsmek, darılmak için bahaneler aramak yerine sevmek ve sevilmek için çareler aramak; birbirimizden uzaklaşmak yerine bizi birbirimize daha da yakınlaştıracak vesileleri aramak durumunda olduğumuzu özellikle belirtmek isterim.
Bir yanlış yapıp insanları akrabalarına göre yargıladığımız da olur ara sıra.
Konuyu değişik boyutlarıyla özetleyen 'Akraba vardır akrepten zehirli; akraba vardır altından değerli.', 'Hısım akraba ile ye iç alış veriş etme.', 'Oğlan dayıya kız halaya çeker.', 'Fukaranın alacaklısı zenginin akrabası çok olur.', 'Akrabanın akrabaya akrep etmez ettiğini / Akrabanın akrabadan kimse çekmez çektiğini.' atasözlerimiz ile 'Hısım hısımın ne öldüğünü ister ne onduğunu', 'Emmim dayım hepsinden aldım payım', 'Dış kapının dış mandalı', 'Hısımın bacağı, gevilcen olur.' deyim ve deyişlerimizi şimdilik kaydıyla bir kenara bırakıyorum...
Son günlerde artan 'Akraba günleri', bayramlardaki 'Akraba buluşmaları', 'Akrabalarla ilgili çıkan yeni yayınların ayrıca değerlendirilmesinde da fayda mülahaza ediyorum.
Büyüyen, değişen, gelişen gittikçe de 'küçülen' dünyamızda, sosyalleşmeyi sosyal medyada yapan/yaptığını sanan akraba çocuklarının arttığı çağımızda akrabalık ilişkileri ile ilgili aşağıdaki kanaatimi de belirtmeden geçemeyeceğim. Şöyle ki:
Nedendir bilinmez bir hırs, bir tamah bürüdü her yanımızı. Diğerlerinden daha hızlı ve daha hırslı olmadan yapamıyoruz sanki. Yapamıyoruz ama kolay harcıyoruz hem zamanı hem hısım akrabayı.
Akraba akrabayı umursardı. Sadece alkışlandığında değil yeri gelip yuhalandığında da yanında olurdu akraba akrabanın. Akraba akrabaya sözünü eğip bükmeden söylerdi. Akraba akrabanın kalbe giden yolunu, kalbine giden yollarını bir bir bilebilirdi. Akraba akrabayla ağlayıp akraba akrabayla gülebilirdi. Şükran, sükûnet, ilgi, merak, sakinlik, gurur, eğlence, ilham, sevgi vb… olumlu duygular akrabalarla bir arada sorunsuz yaşanırdı.
'N'oldu bize böyle?' dendiğinde hepimiz 'Devir değişti' diyor. İnanmadığımız, inanamadığımız ama ısrarla bununla kendimizi ikna ettiğimizi sandığımız 'devir değişti' kavramını ne zaman tam anlayacağız. Ne demek devir değişti, gelenekle bağ koparmak, ne zaman devir değişikliği olarak kabul görür oldu?
Çocuklar çizgi film karakterlerini akrabalardan iyi tanırken ebeveynlerden çıt çıkmıyor. Bayramların tatil olarak algılanmasına kimseden ses çıkmazsa akrabalık ilişkileri nasıl gelişecek, nasıl pekişecek ki!
İhmal edilmiş hissiyatın kurbanı çocuklarımıza bunun hesabını tarih huzurunda nasıl vereceğimizi önce biz düşüneceğiz.
Kimse kimseyi suçlamasın. Bu kargaşada herkesin herkes kadar payı var.