İranlı Sosyolog Ali Şeriati yaklaşık 50 yıl önce söylemiş olduğu felsefi söz ve yapmış olduğu felsefi yorumlarla günümüze ışık tutmaya, bizleri sorgulatmaya devam ediyor. Bu hafta sütunlarımızı Şeriati'nin sözlerine ve onun sözleriyle bugünü analiz etmeye ayırdık.


1. 'Ben sizi rahatlatmaya değil, rahatsız etmeye geldim. Ben esrar, eroin miyim ki sizi rahatlatayım?'

Şeriati aydınlara sesleniyor; derin düşünce adamı aydınların halkı uyarmasına, halk ile ters düşseler bile gerçeği anlatmaları gerektiğine dikkat çekiyor. Nabza göre şerbet veren aydın istemiyor Şeriati; O'nun aydını halkı rahatlatan değil, halkı gerçeklerle rahatsız eden aydındır. Bu pencereden bakalım: 'Aydınlarımız gerçeği anlatma yolunda halkımızı rahatsız etmeyi başarabiliyorlar mı?'

2. 'Sadece devletin konuşma hakkına sahip olduğu bir memlekette hiçbir söze inanmayın.'

Gerek ülkemizde gerek dünyada ne yazık ki; siyasiler halktan oy isterken halka dalkavukluk yapmayı vazife biliyor; iktidar olduklarında ise halkın taleplerine kulaklarını kapıyor ve sadece kendileri konuşuyor. Öyle zamanlar oluyor ki; konuşmak suç bile sayılabiliyor. Milletimizin bu yolda siyasilerle/iktidarlarla ilişkisine bakalım? Siyasiler mi konuşuyor, seçmenler mi?

3. 'Bir yerde yangın varken biri seni ibadet etmeye çağırıyorsa, bil ki bu bir hainin davetidir.'

Dinde de esas olan eylem, hareket ve oluştur. Önce tedbir; sonra tevekkül gelir. Şeriati bu dikkat çekici sözüyle; tedbir, eylem ve hareketi önemsemeden ibadeti öne alanları hain ilan ediyor. Bizdeki duruma bakalım… Halk kapitalizmin dişilileri arasında ezilirken; bir avuç azınlık büyük bir milletin ekmeğini, emeğini çalarken; insanların insanca yaşama koşulları her geçen gün aşağılara çekilirken, 'midye yemenin dine aykırı' olduğu yönünde, dine göre bu önerme net de değilken, fetva verilmesini nasıl değerlendireceğiz?

4. 2Kuran'ın ilk emri Oku'dur, 'işit' değil.'

Kuran'ın ilk sureleri okuma ve yazmanın evrensel önemine dikkat çeker. Kuran'a göre iyi bir insan için okuma ve yazma eylemleri şarttır; emir niteliğindedir. Geleneksel İslam toplumlarında ise din okuma-yazma ekseninden çıkarılmış, şekli ibadet ile sınırlandırılmıştır. Bunun için de ilimin erkek ve kadına farz olduğu, 1 saat ilim için düşünmenin 70 yıllık ibadetten üstün olduğu anlayışları göz ardı edilmiştir. İnsanlar Kuran'ı okuyup anlamadan, özelikle de Arapça bilmeyen Müslümanlar Kuran'ı Arapça'dan dinleyerek dini görevlerini yerine getirdikleri gafletine düşmektedirler. Mustafa Kemal Atatürk bu sebeple Kuran'ın Türkçeye çevrilmesini sağlamıştır; ilk emri 'oku'yu yerine getirelim; önce okuyalım diye…





5. Esas fakirlik... 'Her yerde olan fakirlik açlık ya da açıklık değildir. Fakirlik para ve altına sahip olamama da değildir. Fakirlik, sahafta satılmamış bir kitabın üzerindeki tozdur. Fakirlik, kağıt imha makinasında, gazete parçalayan bir bıçaktır. Fakirlik, arabanın camından dışarıya atılmış muz kabuğudur. Fakirlik yemeksiz geçirilen bir gece değildir, fakirlik 'düşünmeden' geçirilen bir gecedir'.

Ünlü sosyolog Şeriati 'fakirlik' kavramına geleneksel iktisatçılar, düşünürler gibi bakmıyor. Şeriati'ye göre fakirlik 'az tüketme' hali değil; kitap okumama, düşünmeme, sorgulamama, yediğini içtiğini sergileme, üretimin temel dinamiklerini önemsememedir. Ünlü düşünür; insanlar okumaya/sorgulamaya yöneldiğinde, gösterişi bıraktığında, emeğin dinamiklerine saygı duymaya başladığında fakirliğin nihayet bulacağına dikkat çekiyor. Bize de sormak düşüyor: 'Biz de fakir miyiz?'

6.' 'Düşünme, itaat et' diyenlere değil; 'düşün, sor, sorgula' diyenlere kulak ver.'

Günümüz seçmeninin çoğu, ağırlıklı olarak çözümü kendisinin değil; siyasi kadroların bulacağına inanıyor ve desteklediği siyasi partinin liderine adeta bir müridin şeyhine biatı gibi bağlanıyor. Bir grup siyasi liderler de bu halden son derece memnun. Şeriati bu çarpıklığın altını çizerken, biatı reddeden, düşünmeyi, sorgulamayı teşvik eden liderlerin takip edilmesine vurgu yapıyor.

7. 'Şimdiki köleler taksitle yaşayıp borçlu ölüyor.'

Günümüz ekonomi sistemi insanları borçla yaşamaya teşvik ediyor. Ev, araba kredileri, kredi kartı borçları milyonlarca insanın kabusu halinde. Tüketicilerinin ömrünün çoğu taksit ödemekle geçiyor. Öyle ki; evlatlarına borç bırakarak bu dünyadan ayrılıyor milyonlarca tüketici. Ülkemizde de durum böyle değil mi?

8. 'Sonradan ilahi adalet diye adaleti göklere çıkardılar ki, yeryüzünde ondan söz edilmesin.'

Günümüzde bazı siyasiler, özellikle emperyal güçlerin kuklaları, aynı Ortaçağ'daki din adamları gibi gerçek adaleti inkar edip, toplumsal realiteyle bağı olmayan 'göksel bir adalet'ten söz ediyorlar. Gerçek adaletin kendilerinin tanımladığı, sözde dine dayandırdıkları adalet olduğunu iddia eden bu grup, sahte dini söylemlerle yönetimsel hatalarını kapatmaya çalışıyor. 'Bizde de böyle söylemler var mı acaba?'

9. 'Bir Müslüman görürüz; sesini çıkarmaz, olup biteni dinlemez, hiçbir şey umurunda değildir; ama kendi düzeni ve tezgahı en küçük bir darbeye uğrasa feryadı arşa yükselir. Her gün yaşanmakta olan facialar onda, bir gazete haberi kadar bile merak uyandırmaz.
'Allahım kereminle bizi…' diye dua etmesinin ne etkisi olur? 'Bizi' ne demektir?'

İslamiyet'e göre insanın en önemli vazifelerinden bir toplumsal olaylara tanıklık yapmasıdır. Tanıklık yapmayan insan bencildir, topluma fayda sağlayamayan bir kişidir. Müslüman hak/batıl çatışmasında taraf olmak ve olaylara hak cephesinde müdahil olmak zorundadır. Hz. Ali'nin dediği gibi 'Haksızlığa ses çıkarmayan, haksızlık yapandan daha suçludur.'; ya da Cheguevara'nın 'Tek bir tükürüğüm kalsa haksızlık yapana değil, haksızlığa susana fırlatırım o tükürüğü' cümlesiyle dikkat çektiği gibi. Ne yazık ki ülkemizde de insanların çoğu toplumsal haksızlıklara karşı sessiz kalıyor; ama kendileriyle ilgili küçük bir haksızlık durumu olsa ortalığı ayağa kaldırıyor. Bu tip bir yaklaşımla toplum gelişir mi?

10. 'Tribünden gelen sesler süren savaşlardaki mazlumun sesini kısıyorsa futbol afyondur!'

Futbol, kapitalizmin dinamik sektörlerinden biri olurken, fanatizm boyutunda kitlelerin sektöre izleyici olarak çekilmesi kapitalizmin değirmenine su taşınmasını sağlamaktadır. Sözü edilen fanatizm bir afyondur. Dünyada milyarlarca insan ezilip, aç bırakılırken, insanlar arasında ayrım gün geçtikçe artarken, dünyaya bir avuç insan hakim olup, insanlık onuru ayaklar altına alınırken milyonlarca futbol fanatiği düşünce ve eylemlerinin temeline tuttuğun takımın başarılarını, rakip tarafınsa başarısızlıklarını koymaktadır. Bu durum bir zehirlenme durumudur. Trübünlerden gelen tezahüratlar, mazlumların çığlıklarını kısmaktadır…

11. 'Dindar bir toplumu ancak din adına, din alimleri kandırabilirdi ve öyle de oldu.'

Din adamları ezen sınıfların sözcüsü olmuştur. Siyasilerin, iktidarların ahlaksızlıklarını, yalanlarını deşifre eden, insanlık için bu ahlaksızlık ve yalanların büyük tehlike olduğunu söyleme cesaretine sahip din adamı sayısı yok denecek kadar azdır. Her ne hikmetse kul hakkı yiyen, insanların alınterlerini çalan kapitalist para babalarına karşı çok sayıda din adamı sessizdir; Bakara suresinde yer alan 'ihtiyacınızdan fazlasını infak ediniz' emrini geçiştirirler. Tüm göksel dinlerin kutsal kitapları sadeliği, maddeden uzaklaşmayı teşvik edip şatafatı yerse de göksel dinlerin din adamlarının çoğu lüks ve şatafat içinde yaşamayı tercih ediyor; lüks arabalarla ve onlarca korumayla geziyor; sömüren kesimin daha fazla sömürmesi için ise 'kulları' sözde/sahte dini kurallara davet ediyor. Rahmetli Yaşar Nuri Öztürk Hoca'nın dediği gibi 'İnsanlar Allah ile aldatıyor…'

12. 'Okuyun. zira mürekkebin akmadığı yerde kan akıyor!'

İslamiyet'e göre alimin mürekkebi şehidin kanından yeğdirr; ki şehitler yine İslamiyet'e göre ölü değil; diridirler… Günümüzde kan ve gözyaşı İslam coğrafyasında akmaktadır; çünkü bu coğrafyalarda hayata okumak/sorgulamak değil, hurafeler ve emperyalizmin talepleri hakimdir. Sahte bir din ile de inanlar uyutulmakta, uyuşturulmaktadır. Onun için terör ve savaşlar İslam ülkelerinde yaygındır. O acılı topraklarda kan, mürekkepten daha çok akmaktadır; çünkü Şeriati'nin dediği gibi bilgi, okuma, sorgulama, düşünme yoksa; savaş/terör/kan/gözyaşı vardır.

Nur için de yat İranlı Sosyolog Ali Şeriati, senden çok şey öğreniyoruz.

Şeriati'den ilham alan Seyyahi'nin bir şiirli ile bitirelim:

Zengin/Fakir

Eğer okumuyorsan,
Fakirsin sen fakirsin;
Fikri dokumuyorsan,
Fakirsin sen fakirsin..

Yüreğin tozlanmışsa,
Fakirsin sen fakirsin;
Bedenin pozlanmışsa,
Fakirsin sen fakirsin…

Muz kabuğu yerdeyse,
Fakirsin sen fakirsin;
El ayıbı dildeyse,
Fakirsin sen fakirsin…

Siyasiye tabiysen,
Fakirsin sen fakirsin;
Yetişkin bir sabiysen,
Fakirsin sen fakirsin…

Değişirse kelamın,
Fakirsin sen fakirsin;
Alınmazsa selamın,
Fakirsin sen fakirsin…

Akıl, yürek, dil birse.
Zenginsin sen zenginsin;
Bilgi, isyan pir ise
Zenginsin sen zenginsin…

SEYYAHİ