19 Mayıs Atatürk'ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı'nın 101. Yılını geçtiğimiz gün kutladık. İçinde bulunduğumuz koşullar nedeniyle konuyla konuyla ilgili değerlendirmem bugüne kaldı. 101 yıl önce, işgal altındaki Anadolu halkını emperyalistlerin ve yabancı işgalcilerin elinden kurtarmak üzere Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları Bandırma Vapuru ile Samsun'a inmişti.
Ulusal mücadelemizin başlangıç adımı da işte o gün atılmıştı. Aradan geçen 101 koca senede Atatürk, yurdu işgalcilerden kurtarmakla kalmayıp bitap ve yoksul düşmüş bir halkı çağdaş medeniyetler seviyesine taşımayı başardı. Aradan geçen 100 koca senede Atatürk'e olan sevgi ve saygı gerçek vatanseverlerin kalbinde hiç azalmadı.

Kendini onunla yarıştırmaya çalışanlar, onu düşman belleyenler, keşke Yunan kazansaydı diyenler, gerçek tarihi kendi safsataları karşısında yok sayıp uyduruk tarihin arkasına düşenler olmadı mı? Elbette oldu. Ancak onlar da öncülleri gibi tarihin unutulmuş sayfalarında yok olmaya mahkûm olacaklar.

Atatürk'ü büyük yapan sadece onun askeri dehası, kurtarıcı rolü müydü? Bunu biraz daha uzun açıklamak gerekiyor. 1915 istatistiklerine göre Osmanlı Devleti'nde 10 işçiden fazla işçi çalıştıran 282 işyeri vardı ve bunların 165-170 kadarı İstanbul ve çevresinde, 60 kadarı İzmir'de, geri kalanı Bursa, Manisa, İzmit ve Adana'daydı.

Bu 282 işyerinin %85'i yabancıların, %15'i Türklerin elindeydi.
Sanayi istatistiklerine göre 1923 yılına kadar açılmış olan ülke genelindeki irili ufaklı bütün fabrikaların sayısı 386 iken;
1923-1933 arasında açılan ülke genelindeki irili ufaklı bütün fabrikaların sayısı 1087'ye çıkmıştı.
1934-1938 arasında açılan fabrikalarla ülke genelindeki fabrika sayısı 2000'i geçmişti.
1927 yılı genel istatistiklerine göre Türkiye'de büyük küçük, motorlu motorsuz sanayi kurumunun sayısı 65 bin 245'e ulaşmıştı.
1927 yılında 17 milyon değerinde olan mili sanayi imalatının toplamı 1933'te 120 milyon liralık artışla 137 milyona çıkmıştı.
1913'te Osmanlı Devleti sınırları içindeki toplam sanayi işçisi sayısı 16 bin 975 iken 1927'de Türkiye Cumhuriyeti'ndeki işçi sayısı büyük bir artışla 256 bin 855'e yükselmişti.
1933-1939 arasında Türkiye'deki devlet işletmelerinin sayısı 36'dan 111'e çıkmıştı.
Türkiye'de 1929-1938 arasında ağır sanayi üretimi % 152 artarken toplam sanayi üretimi %80 artış göstermişti.
Artış kömürde %100,
Kromda %600,
Diğer madenlerde % 200 olurken,
Demir üretimi sıfırdan 180 bin tona çıkmış,
Şeker üretimi 200 misli artmıştı.
1926'da başlayan şeker üretimi 1927-1930 arasında 5 bin 162 tondan 95 bin 192 tona çıkmıştı.

Çünkü Atatürk, Türkiye'nin dört bir yanına fabrikalar yapılmasını istemişti.
Bursa'da kurulan bir dokuma şirketinin yaptıracağı fabrikanın temel atma töreninde 1 Ekim 1925'te şöyle konuşmuştu;
'Bursa'da bir dokumacılık şirketi kurulduğunu memnunlukla öğrenmiştim. Bugün bu şirkete ait fabrikanın kararını uygulamaya koyması töreninde bulunmak fırsatını sevinçle karşıladım. Çok temenni ederim, Bursa'da her şeye ait fabrikalar çoğalsın, hiç olmazsa türbelerin sayısına ulaşsın. Bilindiği gibi bireysel girişimlerin başarılı olması, zor şartlara katlanılması meselesidir. Büyük işler, önemli girişimcilerimizin çalışmalarıyla sağlanabilir.'
Neden mi keşke Yunan kazansın diyorlardı?

Çünkü Atatürk hiç olmazsa fabrikalar türbe sayısına ulaşsın dediği için…
Fabrikaların türbe sayısına ulaşmasından rahatsız olanlar ne yaparsa yapsın Atatürk'ü unutturamazlar.
Bu toplum Atatürk'ü çok sevdi ve anladı.