Kapitalizm ruhları eziyor. Sosyal sınıflar arasındaki makasın üreticinin aleyhine açılması insanlığın çoğunluğunu oluşturan çalışan kitlelerin iç dünyalarında yıpratıcı etkilere yol açıyor. Bu vahşi süreçte erdemlerin, değerlerin, kavramların içi boşalıyor. Dostluk da bu yolda ihmale uğrayan, anlamını kaybetmiş kavramlardan. Bu hafta sütunlarımızı 'Dostluğa' ayırdık…
Büyük Romalı hatip, retorik ustası, hukukçu, filozof Cicero 2000 yıl önce dostluk kavramı üzerinde durmuş, dostluğun evrensel kriterlerine dikkat çekmiştir.. Anadolu kültüründe ise dostluk özellikle ozanlar tarafından sıkça dillendirilmiş, hak-adalet yolunda yürümenin de simgesi olmuştur.
Latince 'Amicitia/Amor' sevgiden; Farsça 'Dust' arkadaştan gelen dost kelimesi batı ve doğu kültürlerinde her zaman konu olmuş, toplumsal yaşam açısından hayati bir kavram olarak gündemde yerini korumuştur.
'Dostluk üzerine' bizim de görüş bildireceğimiz bu yazıda aşağıdaki soruların cevaplarını ararken kendi bakış açımızı da sunmaya çalışacağız. İşte sorular:
'Dost nedir?
Kimler dost olabilir?
Dostluk nereden beslenir?
Dostluğun önündeki engeller nedir?
Dostluğu ne bitirir?
Dostluğun toplumsal faydaları nedir?'
Sevgi, bağlılık, arkadaşlık kavramlarını çatısında toplayan dost kavramı her geçen gün de dost olunan kişiyi sevmeyle ayakta kalan bir değerdir. Cicero'nun da işaret ettiği gibi ölüme kadar devam etmesi en zor olan kavramlardan biridir. Birbirine dost diyenler yaşam yolunda birbirlerini her geçen gün daha çok severek ilerliyorlarsa 'dost' ünvanını kazanmış olurlar. Bu sebeple sormalıyız: 'Dostum dediğim kişiye olan sevgim her geçen gün artıyor mu?'
Herkes dost olamaz. Ruhu bedenine haps olmuş, zevklerin peşinde koşan, erdemden daha çok maddeye, tüketime meyl etmiş olanlar dostluk kuramazlar…
Bunun için dostluk erdemlerden beslenir. Adil, vefalı, dürüst, cesur, ahlaklı olmak; düşünmek, sorgulamak, öğrenmek, doğruyu söylemek, bağımlı olmamak dostluğun beslendiği pınarlardır. Bu pınarlardan kanamayanlar istedikleri kadar dostluklarından söz edip dostluklarına övgüler dizsinler gerçek manada dost sahibi değildirler.
Çıkar çatışması, siyasi görüş farklılığı ve fanatizmi, yaş sebebiyle karakterde meydana gelen değişiklikler, rekabet, para hırsı, içki/kumar/sex tutkusu, ün/şan saplantısı, yanlışa sessiz kalma ve yanlışa alet olma dostluğun önündeki en büyük engellerdir.
Kurulan dostluğu ise erdem ve sevgiden uzaklaşma bitirir. Temel çöker; muhabbet ve bilgi kapıları kapanır, sevgi güneşi batar.
Buraya kadar üzerinde durduklarımızın mayası erdem ve sevgiyle hareket etmektir. Dostluğun mayasını oluşturan bu iki yapı toplumun da temelidir. Dostluk sayısı fazla olan toplumlar erdem sahibi toplumlardır. Burada mutluluğun kaynağı ise başkaları için bir şeyler yapmaktır; bireysel beklenti ve eylemler ne dostluk kurmaya yeterlidir ne de sağlıklı bir toplum olma yolunda bir güçtür.
Erdem atına binmiş insan dert tepelerini aşarak yanında dostuyla insan olma yolunda tüm insanlık için savaşır. Gılgameş ile Enkidu, Mevlana ile Şems bu savaşın cengaverleridir. Onların zaferiyle insanlık, hak düzeni kazanmıştır.
Doğadan sevgiyi, aramızdan dostluğu çekmeyelim; Seyyahi'nin dörtlüğü ile tüm dostları selamlayalım:
Çektik doğadan sevgiyi,
Ne ev kaldı ne de tarla,
Yıktık dosttaki ilgiyi,
Çarkımız dönüyor zorla…
SEYYAHİ