Borç, borçla ödenmez.
Borç, yeni bir borçla kapatılamaz. Bu, iflas etmek demektir.
Borç, iyi güne kalmaz.
Borcun ertelenmesi, yanlış olur. Kişi, borcunu zamanında ödemelidir.
Borç, yiğidin kamçısıdır.
Borç, insanı daha çok çalışmaya ve kazanmaya zorlar.
Borçlu ölmez benzi sararır.
Borç kişiyi öldürmez ancak hasta edecek kadar üzer.
Borçlu, ekini yeşil iken biçer.
Borçlu, borcunu neye mal olursa olsun zamanında öder. Bu hal de onu tasarrufundan alıkoyar.
Borçlunun dili, kısa gerek. / Borçlunun dili kısa, sözü kesik, gözü sönük olur./ Borçlu, suçlu durur.
Borçlu, özellikle alacaklının yanında suçlu suçlu durur. Borçlunun boynu, alacaklısına karşı eğridir. Borçlu, borç istendi diye alacaklısına karşı ileri geri konuşmamalı, alttan almalıdır.
Borçlunun döşeği, ateşten olur.
Borçlu, borcunu ödeyesiye kadar uyku uyuyamaz yatağında rahat yatamaz. Borçlunun kıyafeti/gömleği bile onu rahatsız eder.
Borçlunun duacısı, alacaklısıdır.
Borçlunun para kazanması ve borcunu ödemesi için alacaklı hep dua eder.
Borçlunun malı olmaz.
Borç alınarak kazanılan mal, veresiye olduğu için o kişiye ait değildir.
Borçlunun yalımı, alçak olur. [1]
Borçlu, özellikle alacaklısının yanında göğsünü gere gere gezemez; kısılır, büzülür, suçlu gibi durur.
Borçlunun yüzü, yumuşak olur.
Borçlu, alacaklısının yanında yumuşak tavır takınır. Borçlu alacaklıya sert çıkamaz, onun yanında hep sakin ve mahcuptur.
Borçsuz çoban, yoksul beyden yeğdir.
Yoksulluk ve sıkıntı içinde bir bey olmaktansa borçsuz, tasasız bir çoban olmak daha iyidir.
Borçtan korkan, kapısını büyük/genişaçmaz.
Borçlanmak istemeyen fazla açılmaz, giderlerini kısar, kendi durumuna uygun bir yaşama yolu tutar.
Borçtan korkma, alacaktan kork.
Borç almaktan korkma, onu geri ödemek senin elindedir. Alacağın varsa onun ne zaman geri geleceği belli olmayacağı için ondan kork.
Değirmenin dereye borcu var.
Herkes, mensup olduğu ana kaynağa borçludur.
İtimadı lütuf sanıp borca sarılma; bir gün istenecektir sonra darılma.
Borç güvendir ama iş, onu istetmeden ödemektedir.
Komşu ekmeği, komşuya borçtur.
Komşu, komşudan aldığı şey için borçlu olur.
Varsa borcun, düşünmektir harcın. [2]
Borç olunca yapılan şey, düşünmektir.

Ver elindeki sapı, git dolan kapı kapı. / Verme elindekini ele, vurursun başını yere. /Elinle ver ayağınla ara.
1. Borç veren, alacağının peşine düşer.
2. Eldeki verilirken lazım olup olmayacağı iyi hesap edilmelidir. Elinde ne varsa ona buna dağıtan, bir süre sonra bunları başkalarından istemek zorunda kalır. Elindekini veren, zaman gelip o verdiği yerine gelmeyince pişman olur. Emaneti almak genelde sahibine düşer. Çok rahat verileni geri almak, çok zor olur.

Yatanın yürüyene/çalışanaborcu var.
1. Çalışmayanın kazancı olmaz.
2. Çalışmayarak bir şeyden faydalanan, bu kolaylığı, çalışıp o şeyi ortaya koyana borçludur.

Yol yürümekle, borç ödemekle biter. / Borç vermekle, yol yürümekle tükenir. / Borç vermekle tükenir; yol gitmekle.
Bir işte süreklilik esastır. Yol nasıl yürümekle, borç ödemekle bitirilirse yapılacak herhangi bir iş de üzerinde sürekli çalışmakla başarılır. Birden ödenemeyen bir borç, azar azar verilerek ödenebilir.

Zora beylerin borcu, vardır.
Zorluk ve kaba güç karşısında en güçlüler bile boyun eğmek zorunda kalır.

[1]yalım: 1. Alev 2. Kılıç, bıçak gibi kesici araçların keskin yüzü
[2] Harç: Yapılabilecek iş