Ormanda araştırma yapan fizikçi, matematikçi, kimyacı, jeolog ve antropolog yağmura yakalanmışlar. Hemen yakınlarındaki bir orman evine giderek yardım istemişler. Ev sahibi misafirlerini güzel karşılayarak ikram hazırlamak için mutfağa geçmiş. Bu sırada ekiptekilerin gözüne evdeki soba takılmış. Soba yerden bir metre kadar yukarı konularak, altına taşlarla destek yapılmış. Ekiptekiler bu konuda kafa yormaya ve yorumlamaya başlamışlar.
Kimyacı, 'Adam sobayı yükselterek aktivasyon enerjisini düşürmüş, böylece daha kolay yakmayı amaçlamış' demiş.
Fizikçi, 'Adam sobayı yükselterek konveksiyon yoluyla odanın daha kısa sürede ısınmasını sağlamak istemiş' diye yorumlamış.
Jeolog, 'Tektonik hareketlilik bölgesi olduğundan sobanın taşların üzerine yıkılmasını sağlayarak yangın ihtimalini azaltmayı amaçlamış.' Şeklinde konuya yaklaşmış.
Matematikçi, 'Sobayı odanın geometrik merkezine kurmuş, böylece odanın düzgün bir şekilde ısınmasını sağlamış.' derken;
Antropolog, 'Adam ilkel topluluklarda görülen ateşe tapmanın daha soyut biçimi olan ateşe saygı nedeniyle sobayı yukarıya kurmuş' diye değerlendirmiş.
Bizimkiler aralarında böyle konuşurken ev sahibi içeri girmiş ve ona sobanın böyle yukarıda olmasının nedenini sormuşlar. Adamın cevabı kısa ve net olmuş:
– 'Boru yetmedi.'
Eskişehir yıllardır kentsel sorunlarını dile getiriyor, bunların çözümü için yetkililere sesleniyor. Demiryolu ile Gemlik liman bağlantısı, tarifeli uçuşlara açılmayan havaalanı, kuzey-güney ve doğu-batı çevre yolu projesi, ilçelere yatırım ve destek, URAYSİM'in açılması, başta yerli otomobil olmak üzere yerli üretimlerin merkezi en azından bir parçası olmak istemesi, yüksek teknoloji üniversitesi… say say bitmez.
Bu talep ve sorunların bir tanesi bile çözüme kavuşmayınca bunu yorumlamaya çalışır, her kafadan ses çıkıp konuya yaklaşım gösteririz. Yok Eskişehir üvey evlat, yok cezalandırılma, yok görmezden gelinme vb.
Oysa belki de gerçekten de bu hikayede olduğu gibi boru yetmiyordur, kim bilir…