Ligin başlayacağı belliydi. Eskişehirspor’un durumu, kadrosu, yönetimi, yöneteni belliydi.
Kamp yeri, tarihi, yaşananlar, yaşanacak olanlar belliydi.
Hatta şehrin tutumu, şehrin sözde varlıklarının durumu senelerdir belliydi.
Şaşırdık mı?
Ben şaşırmadım…
Olması ihtimaller dahilinde olup olmayanlar vardı birde!
Sporseverlerin tutumu, taraftarın durumu.
İyi kötü her zaman destekleyenler sessiz kalıyor ya bu sene işte buna şaşırdım. Taraftarın heyecansız ve umutsuzluğuna, yorulmuşluğuna, belki de vazgeçmiş olan kısmının da var olduğunu görüp ona şaşırdım mesela.
Konya maçında izlediğimiz Eskişehirspor’un, Keçiören maçında sahada verdiği aslında birebir örtüşen şeyler.
Oyuncular gelişmiş ama oyun anlayışımız yerlerde.
Gözlem ve tespitlerimi Konya hazırlık maçı ile başlayıp, Keçiören maçı ile bitirerek anlatmaya çalışacağım.
Konya maçında ne oldu?
O maçta maçı değil Aykut Kocaman’ı izledim.
Maça önde baskılı başlattı takımını, skor odaklı oynadılar, kanatlardan geldiler, defansımızın arkasında ki boşlukları denediler golü de attılar!
Sonra savunma çalıştılar...
Alan savunmasını çalıştılar, birebir oynadılar, alan daraltma üzerine ritueller yaptılar!
Biz baskılı oynuyoruz sandık.
Bizim gol atmamızdan sonra reaksiyon nasıl verilmeli onu denediler üzerimizde!
Tekrar oyunu orta alana yıktılar, top çevirdiler, atak olgunlaştırmak üzerine oyuncular sürdüler sahaya.
Sonra hücum çalıştılar, kanattan kanattan geldiler, dikine oynadılar, varyete yaptılar, uzaktan vurdular, altı pasın içinde üçgenler kurdular.
Çokta teknik analize gerek yok, Konya takımı ile ilgili ama bizle ilgili kısmına mutlaka bakmalıyız.
Konya bize baskı kurarken biz bu baskıyı kaldıramadığımızı,
Konya’nın bizi kendi sahasında bekleyerek defans yaptığında, Bizim o defansın kilidini açamadığımızı,
Konya orta alanda top yaparken bizim baskı kurup topu kazanamadığımızı, kazandığımız da bir şey yapamadığımızı biz göremedik!
Görmesi gerekende zaten biz değildik.
Teknik heyetimizdi!
Keçiören takımı bizi analiz etmiş.
Demişlerki;
Bunlar top kaptığında ya da kaptırdığında ne yapacağını bilmiyor!
Reaksiyon veremiyor. Hücum yaparken savunmaya, savunma yaparken hücuma geçemiyor.
Adam düşünmüş ve demiş ki;
Ben bekleyeyim, kalabalık ve top yapan orta saha ile çıkayım, 2. Bölgede baskı yapayım, takımımın boyunu uzun tutayım yayılayım, 70 metreye reaksiyon veremeyen takımın başına çorap öreyim demişler.
Ördülerde…
Keçiören maçından sonra Fuat hocanın açıklamalarını dehşetle izledim!
‘Topu ileriye taşıyamadık’ dedi.
Risk aldık, rakip kontradan gol attı ya getirdi işi.
Hocam;
Konya maçında bizim topu ileri taşıyamama nedenimiz belliydi.
Top kaptırdığımızda reaksiyon gösteremeyip kontra yediğimizde tepki veremeyeceğimiz belliydi, top kaptığımızda ne yapacağımızı bilmediğimiz de belliydi!
Bence biz rakipleri değil kendimizi analiz ettiğimizde bazı şeyleri çözebileceğiz…
Ne yapmak istediğimizi belirleyip, rakiplerimizin üzerinde ne kadar etkili olabileceğimize ondan sonra karar vermeliyiz.
Eskişehir de verilmeyen penaltı kadar Fuat Hoca konuşuluyorsa ve Fuat hoca maçtan sonraki açıklamalarının en sonunda; sahaya etki eden diğer meselelere işaret ederek, başarısızlığın üzerini kapatmaya çalışıyorsa,
Aklıma sadece şu soru geliyor;
Bu Yol Nereye Gider?
Yorum Yap
Henüz yorum yapılmadı,
İlk Yorum yapan siz olun...