Hiç unutmam. Üzerinden yıllar geçse de konusu açılsa yaşadığım ve hafızamda iz bırakan anım gelir aklıma.
Yaklaşık yedi sekiz yıl önceydi.
Eskişehir Organize Sanayi Bölgesinde çalışan bir arkadaşımla dereden tepeden sohbet ediyorduk. Bir süre sonra sohbetimiz çocuk sayıları üzerine yoğunlaştı.
Tek çocuk sahibi arkadaşıma sordum: 'Neden tek çocuk? Bir tane daha çocuk yapmayı hiç düşünmediniz mi?'
Soru karşısında yüzü birden kederlendi. Buruk bir gülümsemeyle verdiği cevap ilginç ve dikkat çekiciydi: 'Düşünmezmiyiz. Ancak bu şartlar altında tek çocuğun ihtiyaçlarını ancak karşılayabiliyoruz. Tek maaşla.Asgari ücretin biraz üzerinde maaş alıyorum. Evim kira. Elektrik, yakıt, telefon giderleri…Aldığımız maaşla zor geçiniyoruz. Yapma Allah aşkına birde çocuk yaparsak…' deyince anladım ki sorun ekonomikti.
Cevap düşündürücüydü. Geçinebileceği kadar maaş alsa bu arkadaşım ve bunun gibi niceleri bir değil birkaç çocuk babası olabilirdi.
İş yerinde de birçok arkadaşım var. Tek çocuklu. Soruyorum siz kaç kardeşsiniz? Üç- dört diyen var. Anlayacağınız sorun beli.
Bunu şunun için anlattım
Kayıtlara göre ülkemizde nüfus artış hızında güçlü gerileme görülüyor.
2019 yılında binde 13,9 olan yıllık nüfus artış hızı 2020'de binde 5,5'e geriledi.
Yaşlı nüfus her geçen yıl artıyor!
Resmi makamlar tarafından açıklanan verilere baktığımızda nüfus piramidindeki yapısal değişim olumsuz yönde devam ediyor. Doğurganlık ve ölüm hızlarındaki azalmaya bağlı olarak nüfusun yaş ortalamasında yükselme ve yaşlı nüfusta ciddi artış kaydedildi.
Şöyle ki, çocuk yaş grubu olarak tanımlanan 0-14 yaş grubundaki nüfusun oranı yüzde 26,4'ten yüzde 22,8'e gerilerken 65 yaş ve üzerindeki nüfusun oranı yüzde 7,1'den yüzde 9,5'e yükseldi.
Oysaki çocuk, bir evin neşesi, anne ve babanın teselli kaynağıdır.
Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan, '…Gelecek açısından bu durumun tehlikeli sonuçlar doğuracağını ve buna müsaade etmeyeceklerini' belirtti!
Tespit doğru. Ama bunu nasıl yapacağını da açıklamalı. Ailelerin gelir düzeyini nasıl yükselteceğini, yukarıdaki örnekte belirttiğim babanın kaygılarını nasıl gidereceğini açıklamalı. Aileler ikna olmalı.
Bize göre çağımızda en az kuraklık kadar büyük tehlike nüfus artış hızının düşmesi.
Hiç uzağa gitmeden bu satırların yazarı olarak kendimden örnek vereyim:
Rahmetli babam 6 kardeşti.
Biz 4 Kardeşiz…Nüfus azalış oranı %33
Benim 3 evladım var… Nüfus azalış oranı %25.
Hemen hemen her ailede bu acı gerçek yaşanıyor.
Bu oranların anlamı şu 'ülkemizde nüfus yaşlanıyor'! Aileler çocuk yap+mı+yor!
Ailelerin geçim koşulları iyileştirilmez de rakamlar böyle devam ederse sürekli konuştuğumuz Avrupa'nın yaşlı nüfus gerçeği ile bizim de karşılaşacağımız akıllardan çıkarılmamalıdır.
Uzun yıllar genç nüfus avantajıyla övünen Türkiye bu özelliğini hızla kaybediyor. 1990'lı yıllarda yüzde 4 olan Türkiye'nin yaşlı nüfus oranı yüzde 9'a dayandı. Mevcut gidişatta Türkiye 20 yıl sonra 'çok yaşlı nüfusa sahip ülkeler' sınıfına girecek!
Sorunun en önemli kaynağı bize göre ekonomi…
Çocuk, rızkı ile beraber doğar derler. Buna inancımız tam, ancak aileleri buna ikna etmek kolay değil.
Dünyaya getirecekleri çocuklarının karnını nasıl doyuracağını, evladının geleceğinin nasıl olacağını kara kara düşündüğü bir ortamda millet nasıl çocuk yapsın?
Diğer türlü, çocuğunun geleceğiyle ilgili hiçbir endişesi olmayan anne babalar elbette birden fazla çocuğunun olmasını ister.
Ha bunu derken üç çocuk babası ender ailelerden birisiyiz. Onu da belirtelim.
Çocuk demek başlı başına bir sorumluluktur. Çocuğun tüm bakımları eksiksiz yapılarak, iyi bir eğitimle hayata hazırlanması sağlansa bile aileler çocuklarının gelecekte herhangi bir iş bulamayacağını düşündükleri için çocuk yapma taraftarı değil.
Değerli okuyucular, köklü medeniyetimizde aile bizim en temel kurumumuz.
Ancak son zamanlarda aile yapımız da sarsıntı geçiriyor.
Devlet istatistik verilerine baktığımızda çocuk yapmasını istediğimiz yeni evli çiftlerin yarısına yakını kısa zamanda boşanıyor.
İşi aşı olmayan insanlar ödeyemediği borçları yüzünden intihar ediyor!
Hatırlayalım…
Yakın zamanda Kocaeli'de, oğluna okul pantolonu alamayan İsmail Baba, 'bir pantolon alamıyorsam ölsem daha iyi' diyerek intihar ettiğini öğrendiğimizde hepimizin yüreğini dağlamıştı.
İdarecilerin şapkayı önüne koyup düşünmesi lazım.
Gelir dağılımının uçurum olduğu ülkemizde yoksul vatandaşların bebeklerinin içemediği sütü, zenginin kedisi köpeği içiyorsa sözün bittiği yerdeyiz.
Pandeminin de etkisiyle işini aşını kaybetmiş milyonlarca anne baba işsiz. Kendi geçimlerini zar zor sağlarken bir de bu kişilerden çocuk istemek kendimizi aldatmaktır.
Bugüne kadar Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın gittiği nikah törenlerinde yeni evli çiftlere 3 çocuk tavsiye ettiği, sokakta gördüğü vatandaşlara kaç çocukları olduğunu sorup, 3'ün altında çocuk sahibi olanlara sitem ettiği gerçeğini önümüze koyduğumuzda bu söylemlerin toplumda çok karşılığının olmadığını gösteriyor açıklanan rakamlar.
Yüce dinimiz İslam'ın, toplumun aile yapısının güçlü olmasına önem verdiğini belirtmemiz gerekiyor.
Ayrıca inancımızın, çocuk yapmayı ve neslin çoğalmasını benimsemiş ve bunu teşvik ettiği gerçeğini önümüze koyarak sayın cumhurbaşkanımız bu konuyu acil eylem planı çerçevesinde ele alıp değerlendirmelidir.
Başta ekonomik yönden aileler desteklenmelidir. Aileler kaygı taşımamalıdır.
Yuva kuracak çiftlere düğün desteği, anneye doğum yardımı, çocuğuna çocuk maaşı verilmelidir.
Bunu da kapitalist sistemle değil elbette milli ekonomi modeliyle hayata geçirmelidir.