Mart ayının başında medyada flaş bir haber yer aldı;
Çin Ulusal Halk Kongresi, devlet başkanlığı ve başkan yardımcılığında görev süresi sınırlamasının kaldırılmasını içeren anayasa değişiklik teklifini kabul etti.
Ülkede en üst yasama organı olan Çin Ulusal Halk Kongresi'nde yapılan oylamada kabul edilen anayasa değişikliğiyle, Devlet Başkanı ŞiCinping'in görev süresinin dolacağı 2023'ten sonra da görevine devam edebilmesinin önü açıldı.
Çin Devlet Başkanı ŞiCinping, geçen yıl yapılan seçimlerinde ikinci dönem için seçilmişti. Çin lideri, göreve geldiği 2013 yılından bu yana ülkedeki ağırlığını sürekli artırması ile biliniyor.
Çin Komünist Partisi'nin geçen yılın kasım ayında yapılan 19. Büyük Kongresi'nde alınan kararla ülkenin kurucu lideri Mao Zıdong'un ardından parti tüzüğünde ismi geçen ikinci lider olmuştu.
Parti tüzüğüne dahil edilen metnin başlığı 'Yeni Dönem Çin için Çin Özellikleri Taşıyan Sosyalizm üzerine ŞiCinping Düşüncesi' olmuştu.
Çin'deki anayasaya göre, Devlet Başkanlığı ve Devlet Başkan Yardımcılığı görevlerine beş seneliğine iki dönemden fazla aynı kişiler seçilemiyordu.

Trump'tan övgü
İlginç olan ABD Başkanının alınan kararı desteklemesi. CNN'in haberine göre ABD Başkanı Donald Trump, Florida'da kapalı kapılar ardında yapılan bir toplantıda ÇKP'nin teklifini överek 'ömür boyu iktidarda kalma' fikrini 'harikulade' bulduğunu söylemişti. Trump, 'ŞiCinping artık ömür boyu devlet başkanı. Bu harikulade. O, bunu yapabildi. Belki biz de günün birinde bunu deneriz' demişti.

Tarih tekerrürden ibarettir sözü gerçek mi oluyor sorusu aklımıza geliyor. Tarih bir süreç. Tarihten dersler alınıyor bu doğru ancak yönetimler açısından bakıldığında liderlik tanımında dönüp dolaşıp eskiler tekrar değer kazanıyor.
Toplumlar huzur ve güven için sorumluluk almaktan kaçıyor desek yanlış olmaz. Kısaca bu olaya bir açıklama getirmek istesek demokrasinin olmazsa olmazı olarak gösterilen 'yönetimde yer alma' prensibi pek geçerli değil, toplum yönetimde yer almak istemiyor.
Avrupa'nın etkili ülkeleri hariç, toplumlar yönetime katkıda bulunmak üzere söz hakkı istiyor, eleştiri yapmak istiyor, adalet istiyor ancak yönetim masasında yer almak ve 'karar verici' olmak istemiyor.
Bu yorumların dışında unutulmaması gereken önemli bir ayrıntıyı da sorugulamak gerekiyor.
Çin halkının bu konuda düşünceleri ne?
Çin ile yoğun bir şekilde iş yapan yeğenim bu konuda ilginç bir yorum yaptı;
Çin halkı gelişmelerden rahatsızmış. Yapabilecekleri de oldukça sınırlı olduğundan şimdilik sessiz kalıyorlarmış.
Anlaşılıyor ki görünüşte demokratik olan ülkelerde lider ve liderliğe bağlı ekipler halkın sesini duysa bile dikkate almıyorlar. Sonuçta Çin'de geri adım atılmayacaktır. Gelişmelerin diğer ülkelere de yansıması olacaktır.
Olacakları zaman içinde birlikte göreceğiz.
Sevgiyle kalın