İnsanlık tarihinde doğruluk doğru bir çizgi gibi seyretmemiş, sinüzoidal bir eğri çizmiştir. Doğruluğun yükseldiği dönemlerin arkasından eğrinin yükseldiği dönemler gelmiştir. Günümüzde modernizmin ahlakın güncelliğini kaldırması sonucu yalan prim yapan bir konuma oturdu. Üçkağıtçılığa açıkgözlülük denildiği, rüşvet yemeyen memura enayi gözüyle bakıldı toplumsal kabul toplum bilimcilerini düşündürmelidir.
Eski Yunan medeniyetinde Ispartalılar 'Yakalanmadıkça hırsızlık yapabilirsin' kuralını benimsemişlerdi. Günümüzde böyle düşünen insanları gittikçe çoğalması toplumsal onay görmesi ilginçtir. 'Sözünde durmak, yalan söylememek, başkasının hakkına saygı göstermek ' gibi semavi değerler bütün kutsal kitapların öngörüleridir. Fareli Köyün Kavalcısı, Kırmızı Şapkalı Kız, Pamuk Prenses gibi çocuk hikayeleri bu değerleri topluma benimsetme çabasındadır. Batı dünyası bu değerlere doğu dünyasından daha çok sahip çıkmaktadır. İş hayatında , ticari ahlakta , aile içi yaşantıda kabul ve onay görmektedir. Ancak bu değerlerden uzaklaşma bizim toplumumuzda olduğu gibi batı toplumunda da göze çarpar nitelik kazandı. Ahlaki yozlaşmanın durdurulmaması gelecek nesilleri tehdit etmektedir.
İnsanoğlu doğduğunda sonsuz iyi, sonsuz kötü olmaya açık olarak doğar. Ergenlik dönemi kadar ailesinin ve toplumun daha sonrada kendi tercihlerine göre doğrular ve eğriler arasında yolunu çizer. Dürüst bireyler için dürüstlüğün öğretilmesi gerekmektedir. Yaratılıştan melek gibi masum insan hayat karşısında kendi haline bırakılırsa , bilinç altındaki saldırganlık, bencillik , cinsellik gibi dürtülerin etkisi ile canavarlaşır. Bu nedenle anne ve babaya büyük sorumluluklar düşmektedir.
7 yaşına kadar çocukta gerçeklik duygusu gelişmemiştir. Anne çocuğa 'Bu senin değil, alma' dediğinde çocuk anlamaz, boş boş bakar. Çünkü mülkiyet duygusu gelişmemiştir. Her şeyin kendisine ait olacağını düşünür, doğuştan ben merkezcidir. Hatta hırsızlık her çocuğun geçtiği bir süreçtir. Kalem, silgi, para gibi her şeyi daha çok sahip olma duygusu ile toplar.
Anne ve babanın rolü burada önemlidir. Yalanın, hırsızlığın yanlış olduğu çocuğa öğretilmelidir. Vazoyu kıran çocuk elinde vazo parçaları varken ben kırmadım diyebilir. Annenin aşırı tepkisi veya ilgisizliği çocuğun bu konudaki değerlerini oluşturacaktır.
Çocuk taktir edilmek, ilgi ve şefkat beklentisi için yalan söyleyebilir. Cezadan kurtulmak veya suçu saklamak için, eleştiriden kaçmak için, olduğu gibi değil büyüklerin istediği gibi görünmek için yalan söyleyebilir. Bazı çocuklarda çocuksu düşmanlık, kıskançlık duygusu da yalan söyletebilir. Çocuğun yanlış ana-baba tutumlarına karşı tek silahı genelde yalan söyleme olmakta ;yalan davranış kalıbı huy haline gelmektedir.
Bir gün büyük suç işleyen gencin idamına karar verilir. İdam sehpasında gence son isteği sorulur. O da annesinin dilini öpmek istediğini söyler. Anne çağırılır. Genç annesinin dilini öperken ısırır. Sonra şöyle der:'Bana küçükken yalan söylemeyi öğrettin , ben de böyle oldum'.
Çocuğuna işine yarayacağı zaman yalan söyleyebileceği düşüncesini öğreten ve gösteren anne-baba çocuğun geleceğini şekillendirmiş olmaktadır. Yalanı teşvik eden aile olmamak amaç olmalıdır.
Sinemaya giden ana-baba diş hekimine gidiyorum derse, kapı çaldığında evvela çocuğuna yok dedirtirse o çocuk doğru bir genç olamaz.
Ahmet Bey 6 ve 7 yaşlarında iki oğlu ile bir gişeden geçiyorlar. 6 yaşındaki çocuklar ücretsiz. Baba gişe memuruna çocuğunun birinin yedi yaşında olduğunu söyleyip ödemesini yapıyor. Gişe memuru 'siz söylemeseydiniz ben yaşlarını bilemezdim' diyor. Baba 'Ama onlar zaten biliyorlar' cevabını veriyor.
Yukarıdaki örnek doğruluğun vaaz veya konferans şeklinde anlatılması değil, yaşayarak, örnek olma dili ile anlatılması gerektiği mesajını vermektedir.
Ayşe evde oynarken tabağı kırdı. Annesine karşı savunma olarak ben kırmadım diyordu. Ama kırdığı her halinden belliydi. Anne 'Bak kızım bu tabağı sen kırmışsın, belli oluyor, ama şunu bil ; doğru olmak, gerçekleri söylemek tabaktan daha önemlidir' der. Böylece çocuğa doğruluğun erdemi örnek dili ile anlatılmış oluyordu.
'Doğrularda aç eğrilerden tok görmedim' gibi değerli sözler, yalancıya insanların güvenmemesi gibi kötü sonuçlar çocuğun bilinç altına işlenmelidir.
Görüldüğü gibi doğruluk, dürüstlük herkeste olması gereken özellikler ama öyle azaldı ki 'Ne dürüst insan' diye parmakla göstermeye başladık.