Beth Harmon'un hikayesi biraz Hırs, biraz tutku, biraz ihtiras.. Aşk-ı Memnunun biraz daha kaliteli hali ile karşımıza çıkıyor The Queen's Gambit..açılışta bizi 1960'ların sonuna, Paris'teki şık bir otel odasına götürüyor. Su dolu bir küvetin içinden 'geceden kalma' makyajı ve kıyafetiyle çıkan Beth Harmon , telaşla üzerini değiştirerek otelin lobisine doğru ilerliyor. Onu beklediğini anladığımız kalabalığa karışarak, bir satranç masasına ilerliyor ve boş sandalyeye oturuyor. Büyük bir yorgunluk ve heyecanla kafasını kaldırarak iri gözleriyle karşısındaki rakibine bakıyor. Bir şeylerin ters gittiğinin alarmını vermeye başlayan bu sahneden sonra flashback'ler eşliğinde Beth Harmon'ın satrançla tanışma hikayesine doğru yola çıkıyoruz.


Yalnızlık nedir diye sorsalar, Beth'in hayatına bir bakın derdim.. Dizi, bize yansıttığı Beth Harmon karekteri ile katarsisi izleyiciye o kadar güzel ve yoğun yaşatıyor ki, tek kişinin çevresinde gelişen olay ile birlikte karaktere o kadar içten bağlanıyoruz.. Santraç tutkusu ile hayata tutunan karakterimiz, annesinin trajik ölümü ile birlikte yurtta yaşadığı hayatında, geleceğini şekillendiriyor ve umut ile geleceğini bekliyor..Yapımcı Scott Frank bunu şu şekilde açıklıyor: 'Beth Harmon, kendi hikayesinde hem kahraman hem de düşman.' Her ne kadar hikaye örgüsünde 'Beth'in hayatının maçı' olarak adlandırılan karşılaşmada şampiyon Rus satranç oyuncusunu yenmek (dizinin ilk sahnesinde Paris'te karşı karşıya geldiği oyuncu bu işte) Beth'in yegane amacı olsa da buradaki antagonist bu Rus oyuncu değil. Evet, 'Yenebilecek mi?' diye yer yer yüreğimiz hoplamıyor değil, ancak Beth'in asıl mücadelesinin kendisiyle olduğu da açık bir şekilde hikayede anlatılıyor. Taşımak zorunda kaldığı travmaları ve alkol problemi, düşmanı Beth'in ta kendisi yapıyor. Bazı incelemelerde Beth'in hikayesinin fazla tahmin edilebilir olduğu söyleniyor. Katılmamak elde değil, sanki biri kulağınıza fısıldamış gibi izlerken ne olacağını ön örebilmek mümkün. Çok büyük beklenmedik gelişmeler karşımıza çıkmıyor fakat Frank bize düşmanı fazla uzakta aramamamız gerektiğini söyleyerek hikayesini oldukça ikna edici bir noktaya taşıyor.

Dizimizin konusuna gelirsek; The Queen's Gambit hedefi dünyanın en büyük satranç oyuncusu olmak olan Elizabeth Harmon isimli satranç dahisi bir öksüzün sekiz ila yirmi iki yaşları arasında alkol, ilaç bağımlığı ve duygusal güçlüklerle mücadele ettiği yaşam öyküsünü takip ediyor. Hikaye 1950'lerin ortasından 1960'lara doğru uzanıyor.