Bir olay veya durum karşısındaki düşüncemizi söz veya davranışla belirtiriz. Herhangi bir etkiye karşı söz veya davranışla karşılık verebiliriz. Bir düşünce veya harekete karşı çıkabiliriz, herhangi bir şekilde tepki gösterebiliriz. Bir eyleme veya düşünceye cevap olarak doğan ters düşünce, söz veya davranışımız olabilir.Sosyal bir olaya cevap olarak alınan tavrımız, karşı gelişimiz farklı olabilir.Bütün bunlar olurken, sınırlar da zorlanabilirken tepkilerimizin derecesini hesap etmeyi aklımızdan hiç geçirdik mi?
Hayatımızın değişik safhalarında, değişik yer ve ortamlarda yöneten de olduk yönetilen de… Yönettiğimizde yönetilenlerin, yönetildiğimizde de yönetenlerin yerine kendimizi koyduk mu hiç?
'Bunan böyle, böyle bir şey yap…' deseler tepkimiz nasıl olur, kendimize sorduk mu hiç?
Etrafımızdakilerden kaçtığımızda, kendimizi gizlediğimizde, çevreyle iletişimsizliğe ısrarla devam ettiğimizde çevremizdekilerin de bizim gibi olduğunu aklımıza getirip ilk adımı atmayı denedik mi hiç?
Bunu hiç yapamamışsak, bunu hiç yapamamışsak 'Bundan böyle, bir kere olsun yapmamalısın.' deseler ne zaman, nerede, nasıl düşünürüz nasıl yaparız aklımıza getirdik mi hiç?
Bu konu ile ilgili olarak kendi kendimizle konuşalım biraz hele.
İnsanların yaptığı yanlışı görmek, kolaydır. Bu itibarla bizim yanlışımızı, yanlışlarımızı da birileri hemen görüverir.
İnsanları yanlışlarını yaparken hemen görmek yerine onları doğru bir iş yaparken daha çok görmenin daha iyi olabileceğini düşündük mü hiç? Düşünmemiş olabiliriz; olsun, zaman henüz geçmiş sayılmaz. Yakın çevremiz başta olmak üzere çevremizdekilerin yanlışlarını bir kerelik es geçip doğrularını görerek onlara teşekkür etmeyi düşündük mü hiç?
Bunu yaptığımızı var saydığımızda da sayısını artırmayı niye düşünemediğimiz hususunda kafa yorduk mu hiç?
'Dikkatimiz gün ışığı gibidir.' Neye yönlendirirsek orada daha çabuk be daha çok gelişir. Görmezden geldiklerimiz ile ilgili dikkatimizin artışı, bizi rahatsız eder, her şeyi görmek isteriz. Özellikle olumsuzlardaki bu artış isteğini törpülemeyi düşündük mü hiç.
Evet, kendi dikkatimizi ne kadar kontrol ettiğimizi, edebildiğimizi, edebileceğimizi hiç düşündük mü?
İnsan ilişkilerinde bocalayan, hayattan beklentisi gittikçe azalan, mutsuzluğu doğru gittikçe giden bir sürü insan var çevremizde. Bunlar gibi olmak elbette acı. Bunlarla ilgilenmek, bunları olası gereken doğrulara çekebilmek bir erdem… Hepimizde olan bu erdemi daha da geliştirmeyi düşündük mü?
Hemen herkesin yumruk sıkmaya başladığı bir ortamda sıkılmış yumrukları açmak zor ancak imkansız değil. Bu konuyla işbirliği yapacağımız birileri de mutlaka var… Bu insanları yumruk yemeden bulmanın yolları da var. Bu yolları öğrenmek için çaba ve gayretimizin yeterli olup olmadığını test ettik mi hiç?
'Bin doğrun olsa da bir yanlışını konuşurlar' diyor Şeyh Sadi(589-691).Yanımızdaki, yakınımızdaki, çevremizdeki yanlışlıkları ne kadar görmezden geliyoruz, gelebiliyoruz, görmezden gelmek zorunda kalabiliyoruz düşündük mü?
'Gözümüzü, gönlümüzü yanlış yere çevirdikten sonra doğruluktan bahsetmenin ne anlamı var!'diyebildik mi hiç?
Doğruyla yanlışın, iyiyle kötünün, güzelle çirkinin …bir arada olduğu dünyada güzeli, güzelliği seçebilecek gücün hepimizde gereği kadar olduğunu sesli olarak söyleyebildik mi hiç?
Üzüntü, kaygı, stres ve benzerlerimizi azaltacak yolları aslında bildiğimizi kendi kendimize inanarak söyleyebildik mi hiç?
Sözlerimizden çok söyleyiş biçimimizin, dahası, söylediklerimizi yaşıyor olmamızın tek şart olduğunu kabul edebildik mi hiç?
Hayattan beklentilerimizi, neyi isteyip neyi de istemediğimizin hesabını kitabını yaparak mücadele edip etmeyeceğimizin muhasebesini yapabildik mi hiç?
Sağlıklı, huzurlu, mutlu, başarılı olmayı kim istemez. Bunun için yukarıdakilere daha çok başvurmak gerektiğini düşündük mü hiç?
Evet, düşündük mü hiç?