Bu sabah gözlerinize yeni güne açtığınızda 'Neden güne başlamalıyım?' diye hiç düşündünüz mü? Sahi, bu taptaze güne başlama amacınız ne?
Başarmak mı için mi yoksa kazanmak için mi? Bugün istediğiniz şey sevgi mi, yoksa zorunluluklarınızı bir gün daha yerine getirebilmek mi?
İnandığınız o Cenneti kazanabilmek için bir fırsat olarak mı düşlediniz yeni gününüzü, yoksa bir amacınız bile mi yok?
Kuşkusuz buna verilecek binlerce cevap vardır.
Peki siz neden yaşıyorsunuz?
Başarılı olmak mı?
Birileri – bazen siz bazen başkası, sizin için hedefler koyabilir. Daha iyi bir puan, daha iyi bir okul, daha iyi bir kariyer, daha daha ......
Hayatı sorgulamadan sadece daha fazlasına ulaşmak iç güdüsüyle yaşamın aromasına yabancı kaldıklarını görebilirsiniz. İşte bu 'daha' iyisine ulaşma telaşı yüzünden çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler. Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler.Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler. Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar. Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar. Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
' Ah bir parayı bulsam neler yaparım, ah daha güzel bir işim, daha lüks arabam , daha büyük evim olsa…' Elindeki güzelliklerin farkında olmadan daha fazlasını, daha iyisini isterken serzenişler içinde yaşamı ıskalayanlara tanık olmuşsunuzdur. 'aah ve keşkeler' döngüsünde şimdinin anlamını yakalayamadan ertelenen yaşamları. Maalesef artık hayatınızdaki her şeyi ertelediğimiz gibi ıskaladığımız yaşamı da öylesine ileri bir tarihe erteleyebiliyoruz.
Şimdi bir an için gözlerinizi kapatın ertelediğiniz her şeye sahip olduğunuzu büyük bir ev,iyi bir kariyer ve odalar dolusu para hayal edin,aynı zamanda 90 yaşında olduğunuzu da…
Peki amaç neslinin devamını sağlamak olabilir mi?
Sosyal bir varlık olan insanın en belirgin özelliği hayatta kalma ve soyunu devam ettirme dürtüsüyle hareket ediyor olmasıdır. Seçme şansı yoktur; çünkü toplumsal düzen içinde var olabilmenin doğası sürekliliği ve çoğalmayı gerektirir
Örneğin dini inançları doğrultusunda yaşayan biri yaşama sebebini cennete gidebilmek olarak cevaplayabilir. Ona göre bizim yaşamamızın tek nedeni Tanrı'nın önümüze çıkardığı parkurlarda bizi deniyor olmasıdır. Bizim görevimiz ise cennete uygunluk sınavından olabildiğince yüksek puan alabilmemizdir. Hayatını bu yola adayarak toplumsal normlar ekseninden sapmadan bir kısır döngünün parçası oluyorsun.Kurallar çizilmiş, rolün hazır, kumanda başkasında…
Ya da Sadece mutlu olmaktır
Mutluluğu giden yoları arşınlarken aslında mutluluğun onu aradıkları yolda olduğunu göz ardı ederler. Asla mutluluğa giden yol yoktur;çünkü mutluluğun kendisi yoldur.
Kazanmak değilse, çoğalmak değilse, cennete gitmek değilse hayatın anlamı nedir?
Hayat senin bakışınla anlam kazanır: ya sadece bir noktayı görürsün; hayatın akıp gider, sen farkına varmazsın. Ya da görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın, akıp giden zamanın anlam kazanır.'
Şimdi soluklanın, derin bir nefes çekerek Nazım' a kulak verin. Yaşamak şakaya gelmez diyor üstat. Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın hayatı bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak.
Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin. Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, ölmekten korktuğun halde, ölüme inanmadığından, yaşacaksın…
Çelişkiler ve belirsizlik barındırsa dahi inadına yaşayacaksın. Bunun için anlamlı bir sebebiniz olmalı. Her şeyden önce o sebebin merkezine sevdiklerinizi koymalısınız; muhakkak insanın kendinden daha çok önemsediği ve sevdiği kişiler de olmalı hayatında.
. Daha da somutlaştıracak olursak hayatın anlamını çok derinlerde aramayın mutluluk yaşamın kendisidir, hissetmek, gülümsemektir. Sevdiklerinizin gülümsemesine sebep olabilirseniz işte o zaman siz de hayatınız da anlamlısınızdır…