İl Müftü Yardımcısı Ziya Albayrak'ın yazısı...


İslam'da insanlar arasındaki ilişkiler hak, hukuk, adalet, doğruluk, eşitlik, merhamet, şefkat, sevgi, saygı, dostluk, kardeşlik, yardımlaşma, dayanışma, başkalarını kendimize tercih etme ve selamlaşma gibi erdemler üzerine bina edilmiştir. Bu güzel erdemlerden 'selam'', her şeyden önce insanların birbirleriyle sağlıklı iletişim kurmalarının temelidir. İnsan ilişkilerinin en önemli unsuru, medeni iletişimin sembolü, selam ve selamlaşmak; tüm insanlığa yansıyan 'barış' dilinin adıdır.
İsterseniz bu haftaki yazımıza insanları birbirine bağlayan 'selam''ın tarifi ile başlayalım. 'Selam, selamet'' sözlükte, 'kurtulmak, temize çıkmak, barış, güven ve esenlik içinde olmak' gibi anlamlara gelir. Birbirleriyle karşılaşan Müslümanların sevgi, dostluk ve iyi niyet dileklerini ifade etmek üzere söyledikleri veya yazdıkları 'Selamün aleyküm'' ya da 'Esselamü aleyküm''şeklindeki dua cümlesi için kullanılır ki her ikisi de ''Selam size'' anlamına gelir (İslam'da İnanç, İbadet ve Günlük Yaşayış Ansiklopedisi, 4/100).
Selam; Yüce Allah'ın isimlerindendir. Yaygın görüşe göre selam vermek sünnet, almak ise farzdır. Selamın insanlar arasında sevgi bağı oluşturacağını Hz. Peygamber (s.a.v.) bir hadisinde şöyle dile getirmiştir: 'İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi sevmenizi sağlayacak bir yol göstereyim mi? Aranızda selamı yaygınlaştırınız'' (Müslim, 'Kitabü'l- İman', 93) Selamın önemi sebebiyledir ki, Kur'an-ı Kerim'de, 'Kendi evlerinizden başka evlere izin almadıkça ve halkına selam vermedikçe girmeyin…'' (Nur: 24/27) buyrulmuştur.
Son Peygamber Hz. Muhammed (s.a.v.)'in hicretten sonra yaptığı ilk çalışmalar son derece anlamlıdır. Nitekim O'nun (s.a.v.) Medine'ye yerleştikten sonra ilk söylediği hadislerden biri olan 'Ey insanlar! Selamı yayınız! Rast geldiğinizde açıkça selam veriniz, muhtaçlara yemek yediriniz, akrabaya yardım ediniz ve onları ziyaret ediniz, herkesin uykuda olduğu bir sırada (geceleyin) namaz kılınız! (Böyle yaparsanız) selametle cennete girersiniz' (Tirmizi, 'Sıfetü'l-Kıyame', 42) mesajı zor ve sıkıntılı zamanlarda selamlaşmanın manevi bir bağ olduğunu göstermektedir.
Kalabalıklar İçinde Tek Başına Yaşamaya Çalışmak
Bireysel hayatın egemen olduğu günümüzde, çok katlı apartmanlarda, aynı mekanda, yüzlerce evi barındıran devasa sitelerde birbirimizi tanımadan, selamlaşmadan, birbirimizin yüzüne bile bakmadan yıllarca yaşayıp gidiyoruz. Sanki dağ başında tek başına yaşayan bir insan gibi. Böyle bir ortamda insanlar mutlu olur mu? Hayır. Çünkü böyle bir yaşama tarzı insanın fıtratına aykırıdır. Manevi duyguların olmadığı bir ortam; insanlara huzur, mutluluk ve güven vermiyor. Bunun için insanlar huzursuz, mutsuz ve yalnız. Dertlerini dökeceği, mutluluğunu paylaşacağı samimi bir dosta muhtaç günümüz insanı.
Yoğun bir yalnızlık ve yabancılaşma hepimiz için ciddi bir probleme dönüştü. Hızlı şehirleşme, insanların dengesini bozdu. Şehirleşmeye hazırlıksız yakalandık. Küçük yerleşim yerlerindeki köklü değerlerimizi, şehre taşıyamadık. Candan bir selam verip, 'merhaba komşum nasılsın?' demeyi başaramadık.
'Gelin tanış olalım
İşi kolay kılalım
Sevelim, sevilelim
Dünya kimseye kalmaz'
Yunus Emre'nin tavsiye ettiği tanışmayı başaramadığımız için, birbirimizden korkar hale geldik. İnsanlar birbirlerine itimat etmekte zorlanıyorlar. 'Kişi bilmediğinin düşmanıdır''
atasözü, bu gerçeği ne güzel ifade etmektedir.
İnsanların birbirlerini sevmeleri ancak birbirlerini tanımalarıyla mümkündür. Tanımak için iletişim kurmak gerekir. İletişimin kapısı da selamla açılır. İnsanların birbirleriyle selamlaşmaları barış ve güvenin sembolüdür. Selam; insanların birbirlerini sevmesinin alameti, sevgi ve muhabbetin vesilesi, güvenin de kaynağıdır.
Selam en hayırlı amellerden biri kabul edilir. Nitekim bir sahabi: 'İslam'ın en güzel ve hayırlı davranışı hangisidir?'' diye sorduğunda Allah Resulü (s.a.v.) şöyle cevap vermiştir: 'İnsanlara yemek yedirmek, tanıdığın, tanımadığın herkese selam vermektir'' (Buhari, İman, 20).
Huzur ve esenliğin kaynağı, güven toplumunun temeli olan selamı vermeliyiz. Birileri bize selam verdiği zaman en güzeli ile karşılık vermeliyiz. Kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim'de; Yüce Allah'ın hidayete eren, muttaki, seçkin kullarını ve peygamberlerini selamladığını unutmamalıyız. Yine cennetteki insanların birbirlerine ve meleklerin mü'minlere selam verecekleri Kur'an'da (A'raf 7/46) açıklanmıştır.
Hz. Peygamberin her namazın arkasında zikrettiği bir duası ile yazımızı bitirelim: 'Allahım! Sensin selam ve sendendir selamet'' ( Müslim, 'Mesacid', 135).
Selam ve dua ile…