Hz. Peygamber'in (sav) yakın dostlarından olan Halife Hz. Ömer, Hz. Peygamberimiz ve arkadaşlarıyla birlikteyken o ana kadar tanımadıkları birinin yanlarına geldiğine tanıklık etti. Bu gelen kişiyi tanıtırken şöyle tanıttı:
Elbisesi beyaz mı beyaz, saçları siyah mı siyah, yoldan gelmiş bir hali olmayan ve içimizden kimsenin tanımadığı bir kimseydi.
Sonra bu kişi, Hz. Peygamber efendimize 'İslam nedir?' ve 'İman nedir?' diye sorular sormaya başladı. Son Hz. Peygamber efendimiz, her bir sorusuna cevap verdikçe sahabenin bugüne kadar görmediği bu yabancı adam 'Doğru söyledin.' demesi sahabeyi hayrete düşürdü. Sonra bu yabancı kişi 'İhsan nedir?' sorusunu da sordu. Hz. Peygamber efendimiz bu soruya şöyle cevap verdi:
'İhsan, Allah'ı görüyormuşçasına O'na kulluk etmendir. Her ne kadar sen O'nu göremesen de O seni görmektedir.' (Buhari, İman, 36.)
Hz. Peygamber efendimiz ihsan kavramını tanımlarken bu kavramın kelime anlamından öte insan bedeninin bütün derinliklerine adeta nüfuz eden, kalbi, gönlü, aklı ve hissiyatı sarıp sarmalayan, insana fiil, söz ve davranışlarında 'sadece Allah için yapıyorum' dedirten ihlasa ulaştıran fonksiyonelliğini tanıtmıştır.
'Biz O'na gönülden bağlanmış kimseleriz.' (Bakara, 2/139) ayetinde gördüğümüz ve 'gönülden bağlanmak' olarak tercüme edilen ihlas kelimesi, ihsan kavramını da içine alacak bir anlam genişliğinde kullanılmaktadır.
İhsan karşılıksız iyilik yapmak, güzel davranışlar ortaya koymak, yaptığı işi en güzel yapmak gibi anlamlara da gelmektedir. Kul olarak Allah'ın emirlerini tutmak, ona ibadet etmek, yasaklarından kaçınmak ihsandır. Ana-babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara iyilik etmek. Birbirinin kanını dökmemek, birine zarar vermemek ihsandır. İnsanlara iyilik yapmak ve insanlara ikramda bulunmak ihsandır. Ağaçları sulamak, hayvanlara iyi davranmak ihsandır. İnsanlığın hayrına olacak her türlü güzel davranış ihsandır. İlim ve fende çığır açmış nice Müslüman ilim adamının yaptığı gibi yeni buluşlar ortaya koymak ihsandır. Bilişim ve teknoloji başta olmak üzere hayatın her alanında Müslümanların ve bütün insanların işlerini kolaylaştıracak icatlar yapmak ihsandır.
Tüm bu iyi ve güzel davranışları yapmak ihsandır. İhsanın nasıl yapılacağı konusu ise İhsan'ın İhlas'a bakan yönü cihetiyle tarif edilmektedir. Bu ise Sen Allah'ı görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor' bilincini sağlayan her işte ve her şeyde Allah'ın rızasını gözetmektir. Bu durum gerçekleştiğinde yapılan her şey, söylenen her söz, kalpte saklanan ve kalpten açığa çıkan her niyet Allah'ın rızası için yapılmış, yani gönülden bağlanılmış olarak ihlasa erişilmiş olarak yapılacak ve her daim O'nun huzurunda olunduğu, yani ihsan şuuru, kazanılmış olacaktır.
Üsküdarlı Aziz Mahmud Hüdai Hazretleri diğer öğrencileri ile birlikte hocası Üftade Hazretleri tarafından imtihana tabi tutulur. Öğrencilerini huzuruna çağırarak ellerine birer bıçak ve birer de tavuk vererek hiç kimsenin görmediği yerde tavukları kesmelerini ister. Öğrenciler çabuk bir şekilde dağılırlar ve kendilerine göre gizli gördükleri birer yer bularak, tavukları kesip getirirler. Fakat, Mahmud Hüdai isimli öğrenci tavuğu kesmeden gelir. Üftade Hazretleri diğer öğrencilerin tavuğu kesip getirdiği halde sen neden kesmeden geldin diye Mahmud Hüdai isimli öğrenciye sorar. Aziz Mahmud Hüdai bir müminin vermesi gereken mesajı verir:
Hocam, ben nereye gittiysem, beni kimsenin göremeyeceği bir yer bulamadım. En kapalı bir yer dahi bulsam, iyi biliyorum ki, Allah mutlaka görüyordu.
Özetle ihsan; Allah'ın kendisini gördüğünü bilerek her işi en iyi ve en güzel şekilde yerine getirmek ve her şeyin hakkını vererek yapmaktır. İbadetini, duasını, zikrini yerine getirirken; kendisine, ailesine, komşusuna, işine, işverenine, milletine, devletine karşı sorumluluklarını icra ederken; canlı, cansız bütün varlığa karşı tutum ve davranışlarını organize ederken bu bilinçle davranmaktır.
İhsan bilinci kaybolduğunda insandaki şuur, ibadetteki huşu da kaybolur gider. Bu yüzden mümine düşen ister toplum içindeyken ister yalnız başınayken ibadetinde veya dünyalık bir meşgalesinde devamlı surette Allah'ın kendisini gördüğünü, Allah'ın kendinin işittiğini, Allah'ın gönlünden geçenleri dahi bildiğini bilerek ve inanarak ihsan üzere yaşamaya ve bu hal üzere ruhunu teslim etmeye gayret etmektir.

İSRAFİL İĞDE / Eskişehir İl Müftü Yardımcısı