Tepebaşı İlçe Müftülüğü Vaiz Zeynep TUNCA'nın yazısı...


Misafir kısmeti ile gelir düsturunu benimseyen Anadolu insanı, gönülden ağırlanan misafirin bolluk ve bereketini çok defa tecrübe etmiştir.
Misafir ağırlamayı sadece gelenek ve kültür olarak değil, aynı zamanda imanla kuvvetli bağı olan bir ibadet, bir ahlaki değer olarak görmemiz gerekmektedir. Bir Hadis-i Şerif'te, 'Allah'a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin.'' Buyuran Allah Rasulu (s.a.v.) hayatında hem sözlü beyanları, hem de fiili örneklik oluşturan davranışları ile misafir ağırlamaya teşvik etmiştir.
Misafir ağırlamada benimsememiz gereken en temel ilke misafiri güler yüzle ve hüsnü kabulle karşılayarak hoş sohbet etmektir. Evimizde misafir ettiğimiz insanı önce gönlümüzde misafir etmek ona yapılabilecek ilk ikram kabul edilmelidir. Misafir geldiğinde ev sahibinin temiz ve özenli giyinmesi de hem Rasulullah (s.a.v.)in sünnetine uygun bir davranış, hem de misafiri ayrıca memnun eden bir ikram sayılacaktır.
İslam Adab-ı Muaşeret kurallarını anlattığı Min Edebil İslam adlı eserinde Abdül fettah Ebu Gudde misafire ikramın; abartılı yiyecek ve içecek ikramına kaçmadan, israf etmeden, en mutedil yol olan sünnete uygun olarak yapılmasını tavsiye eder ve şunları ilave eder; Misafirin oturup kalkacağı, ağırlanacağı yeri, eğer yatılı kalacaksa istirahat edeceği yeri, ihtiyaç dahilinde kullanacağı lavabo ve benzeri yerleri güzel ve temiz olarak sunmak önemlidir. Misafire güzel koku ikram edilir, kıble yönünü tarif etmek, kullanacağı havlu ve benzeri malzemelerin temiz, ev halkı tarafından kullanılmamış olmasına özen göstermek ve en önemlisi misafir geldiğinde ev içindeki mahremiyete son derece özen göstermek gerekir.
Misafire yiyecek ve içecek ikramında temel prensip mümkün olmayacak yahut kendini külfete sokacak şeyler için çabalamak değil, mümkün olanın en iyisini ve en güzelini hazırlamaktır. Hz. İbrahim örneğinde tefsir alimleri Hz. İbrahim'in büyükbaş hayvan sürüleri olduğu için mevcut yiyecekler içinde en güzeli ve eti en lezzetli olan buzağı etini seçerek kızartmasını örnek vermişlerdir. Burada dikkatten kaçmaması gereken husus; hayatın her alanında hakim olması gereken denge unsurunun misafir ağırlamada da ön planda olmasıdır ki bu ikram Hz. İbrahim için bir külfet sayılmadığı gibi onu cömertliğinin ve misafirperverliğinin de güzel bir numunesidir.
Kaynaklarda misafir ağırlama geleneğini ilk başlatan kimse olduğu için 'ebü'd-dîfan/misafirlerin babası'' diye anılan Hz. İbrahim hakkında Rabbimiz Kur'anı Kerim'de, 'Allah'ı ve ahiret gününü arzu edenler için güzel bir örnek' olduğuna dikkat çekmiştir. (Mümtehine Suresi 4. Ayet-i kerîme)
Rasulullah (s.a.v.), kibir ve gösterişe yol açacak şekilde, misafir için aşırı derecede külfete girmeyi yasaklamıştı. Günümüzde gösteriş sebebi olan, ego tatminine ve karşılıklı yarışa dönüşen, sadelikten uzak, Allah'ın rızasını değil de insanların beğeni ve iltifatını kazanmak için yapılan misafir ağırlamaları İslam ahlakına uygun görünmemektedir.
Misafirin, kendisini ağırlayan ev sahibine dua etmesini tavsiye eden Efendimiz (s.a.v.) kabul olunan dualardan biri olarak misafirin duasını zikretmiştir. Ev sahibinin misafiri uğurlarken de evin dış kapısına kadar giderek uğurlaması mürüvvet sahibi insanların davranışı olarak beyan edilmiştir. İmam Gazali'nin ifadesiyle ''misafire ikramın tamamı, gerek gelirken, gerek giderken ve gerekse yemek esnasında güleryüz göstermek, hoş sohbet etmektir.''

Günün Duası:
'Allah'ım! Beni güzel bir iş yaptıkları zaman mutlu olan, günah işledikleri zaman da bağışlanma dileyen kullarından eyle.' (İbn Mace, Edeb, 57)