İl Vaizi Fatımatül  Kübra Yıldıran'ın yazısı...

Psikolojik verilere göre gençlik çağı kimlik oluşumu açısından kritik bir dönemdir. Buna bağlı olarak aidiyet için adres, özdeşim için rol model, uğruna fedakarlık yapmak için ideal arayışı bu yaş aralığında zirvede olur. Bu dönemde birey, çocukluk döneminden intikam alırcasına ailesinden duygusal olarak uzaklaşarak çevresine ve özellikle akranlarına yönelir ve kendine göre yeni bir dünya görüşü oluşturmaya çalışır. Aynı zamanda bu yaş döneminde gencin din ve kutsal algısında da kendine özgü arayışlar olur. Aslında özgün ve sağlıklı bir kimlik oluşumuna hizmet edebilecek olan bu dinamik potansiyel kontrol edilmediği takdirde çok rahat bir şekilde manipüle edilebilir ve istismara müsait hale gelebilir.

Değer ve anlam arayışının zirvede olduğu gençlik dönemini fırsat bilen çıkar çevreleri, bu imkanı kendi amaçları doğrultusunda kullanmaktadırlar. Bunun örneklerini ideolojik yapılanmalarda, şiddet hareketlerinde ve diğer suç örgütlerinde rahatlıkla görebiliyoruz. Uluslararası çıkar savaşlarının figüranı durumundaki 'dini referanslı' hareketleri de bu kapsamda değerlendirebiliriz.

Yaşanan tecrübeler göstermiştir ki, bu istismara dayalı çıkışlar karşısında toplumu ve toplumsal yapıyı korumada tek başına siyasi ve askeri tedbirler yetersiz kalmıştır. Eğitim, bu tehlikeyi uzun vadeli bir şekilde bertaraf etmenin en etkili yollarından biridir. Özellikle gençlik döneminin dinamiklerine uygun bir eğitim, onları her türlü istismara karşı koruyacak bir atmosfer oluşturabilir.

Gelişim psikolojisinde gençlik dönemi, ergenliği kapsayan ve kronolojik olarak özelliklerini de bünyesinde barındıran bir gelişim dönemi olarak değerlendirilmektedir. Bu kritik dönem, ortalama 11-22 yaşları arasında ele alınmaktadır. 22-23 yaşlarından sonra ergenin artık kendi kişiliğini, kimliğini bulmuş olması beklenir.

Gençlik çağı her açıdan dinamizmin ve yoğunluğun yaşandığı bir dönemdir. Bedensel gelişim, zihinsel gelişim ve duygusal gelişim alanlarında oldukça hızlı değişimlerin olduğu bu yaşlarda gençleri meşgul eden çok ciddi problemler bulunmaktadır. Kimlik inşası, cinsellik, duygusal yoğunluklar, meslek seçimi, aidiyet problemi, yeni değerler edinme, kendi kişiliğini kanıtlama gibi sorunlar bu dönemin öne çıkan sorunlarıdır.

Gençlik döneminde, dini gelişimde de bazı çelişkili durumlar yaşanmaktadır. Bu alandaki gelişim seyri; bilinçli dini uyanış, geleneksel dini değerleri tenkit ve sorgulama, dinle ilgili şüphe, geçici olarak dinden uzaklaşma şeklinde başlayıp, dönemin sonlarına doğru yeniden dine dönüş ve kararlı olarak bir dine bağlanmayla tamamlanmaktadır.

Ergenliğin ilk yıllarında başlayan dini uyanış gençlerin çoşkun bir şekilde dine yöneldiği yıllardır. Zira bu dönem çocukluk döneminin pasif durumundan sıyrılan gencin, dini hayatın esas faaliyetlerine karıştığı, bu konudaki mükellefiyetlerini yerine getirmeye başladığı bir dönemdir. Ancak bu coşkun dindarlık pek uzun sürmez. Ergenliğin kendine has bunalımlarının baş göstermesiyle çocuğun dinle olan ilişkilerinde de bazı çatışmalar yaşanmaya başlar. Tenkitçi düşünceyi bir yaşam felsefesi haline getirir. Bu fırtınalı ve stresli dönemin sağlıklı bir şekilde atlatılabilmesi her şeyden önce anlayışlı ve kuşatıcı bir çevreye bağlıdır. Bu dönemde gençlerle birebir iletişim kuran yetişkinlerin yaklaşımı oldukça önemlidir. Koşulsuz sevgi, etkin dinleme ve empatik anlayış, güvene dayalı ilişkiler, gençlerin olumlu özelliklerine odaklanma ve kendilerine sorumluluk vermek gibi davranışlar onların gelişimine katkı sağlayacaktır.

Eğitimde eleştirel düşünme becerisinin geliştirilmesi hususunda, bu işin sancısını derinden hisseden ender şahsiyet Aliya İzzet Begoviç 'Ben olsam Müslüman Doğu'daki tüm mektepleri eleştirel düşünme dersleri koyardım. Batı'nın aksine Doğu bu acımasız mektepten geçmemiştir ve birçok zaafın kaynağı budur.' demektedir. Eldeki pedagojik veriler gösteriyor ki, günümüz insanının en temel ihtiyacı düşünme becerisidir. Daha net bir ifadeyle, öğretimde bilgi aktarımı yerine, 'düşünmeyi öğrenme' en önemli kazanımdır. Bu yüzden okullarda düşünen, eleştiren, üreten, bilgiye ulaşma yollarını bilen bireyler yetiştirmek temel hedef olarak belirlenmekte, öğrencilere düşünme becerilerini kazandırmaya yönelik eğitim programları önerilmektedir.

Gençlik döneminin kendine has özelliklerini dikkate alarak pedagojik ilkeler ışığında geliştireceğimiz eğitim uygulamaları, gençlerimizi istismardan ve bağımlılıklardan koruyacak bir anlayışın oluşmasına ciddi bir katkı sağlayacaktır.

Not: Bu makale Genç Kuşağı Tehdit Eden Din İstismarı ve Alınması Gereken Eğitsel Tedbirler adlı, Doç.Dr.Yusuf Batar hocanın çalışmasından derlenmiştir.

GÜNÜN DUASI

Rabbim! Bana katından temiz bir nesil bahşet. Şüphesiz sen duayı hakkıyla işitensin.'
(Âl-i İmran 3/38)