Sıradan bir meyve değildir İncir… Hatta sebze de değildir…
Bu nasıl oluyor diyeceksiniz! İnanın yıllar önce duyduğumda bende çok şaşırmıştım…
Şaşıracağınız bir bilgi daha vereyim…
İncir ağaçları diğer ağaçlar gibi çiçekte açmaz!
Ziraat Mühendisi bir arkadaşıma sorduğumda ‘Evet açmazlar, teknik olarak ters çiçektir’ incirler demişti…
İyice kafam karışmış, erinmemiş uzun uzun araştırmıştım… Severim çünkü İnciri birçok meyve ve sebzeyi sevdiğim gibi… Sevdiğimin de çiçek açıp açmadığını araştırırım! J
Peşinen ifade edeyim; İncir insanoğlu için özellikle geçmiş dönemlerde hakikaten önemli bir yere sahip olmuş…
Hatta yüzyıllar boyunca incir yaprağından örülmüş taçlar ve çeşitli takılar doğurganlığın sembolü olarak kullanılmış…
MEDENİYETLER VE İNCİRİN ÖNEMİ!
İncir ağaçları medeniyetlerin yıkıntılarını sakladığı gibi medeniyetlerin oluşmasına katkıda bulunmuş…
Araştırmalarımda çok ilginç bilgilere rast geldim…
- Hindistan’da kuraklık nedeniyle çöken İndus Vadisi medeniyetlerini saklamış mesela…
- Kamboçya’daki Khmer tapınaklarını saklamış bilmem kaç yıl…
- Guatemala’ daki Maya piramitlerini saklamış…
Bilim insanları Yanardağ bölgelerinde de kurumuş lavların arasında önce incir ağaçlarının yetiştiğini, diğer bitkilerin yetişmesinin önünü açtığını belgelemiş…
Ne kadar ilginç değil mi?
Diğer yandan yok olan orman bölgelerinde ormanın yeniden gelişmesini hızlandırmak için incir ağaçlarının dikildiğini biliyor muydunuz?
Hatta bazı kutsal kaynaklarda incirden cennet meyvesi olarak ta bahsediliyor…
PEKİ, İNCİR MEYVE DEĞİLSE, SEBZE DEĞİLSE NEDİR?
İncir bir meyve değildir…
İncir bir sebze de değildir…
İnanın ben değil bilim insanları söylüyor olmadıklarını…
Ziraat Mühendisi arkadaşım gibi
‘İncir teknik olarak ters çiçeklerdir.’ Söylemini doğruluyor hepsi…
İncir ağaçlarının diğer meyve ağaçları gibi çiçek açmadıklarını gördüğünüzde sizde incirin çiçeğin ta kendisi olduğuna inanıyorsunuz hepsi bu! J
GÜL İLE BÜLBÜLÜN AŞKI…
‘Aşk Bülbül Gönüllülerin İşi!’ derler ya hani ve devam ederler…
Günün birinde Bülbül, bir Güle âşık olmuş… Hem de ne aşk… Gül Bülbülün bağrından kızardıkça gonca, gonca açacak kadar…
Elbette bugün o aşkı anlatmayacağız… Aşkın sadece bülbül ve gülle sınırlı olmadığından dem vuracağız!
Çünkü canlıya biçilen ömürde ne gül olmak kolay, ne de bülbül olmak…
Bülbül olmayı seçenler bir ömür yanıyor,
Gül olmayı seçenler ise bir ömür solup gidiyor…
O yüzden beğim boşuna dememişler;
‘Kolayı yapmak her kişinin, zor olansa er kişinin işidir.’ Diye…
Diğer yandan sorarım sizlere;
- İnsan ve veyahut bir canlı gül ve/veya bülbül olmayı seçebilir mi?
- Diğer bir ifadeyle bir CAN için bin CANDAN geçebilir mi?
Öyle düşünmeden evet ya da hayır deyivermeyin emi J
Çünkü ne gül olmak kolay, ne de bülbül... Belki de hayat bu, belki de tüm bunlar sınav…
Ve belki de ‘Aşk Bülbül Gönüllülerin İşi!’ diyenler haklı… Diğer yandan Gül ve Bülbül aşkına benzer ne aşklar var İncir ve Arının aşkı gibi…
Gelin kısaca anlatıverelim…
İNCİR VE İNCİR ARISININ ÖLÜMCÜL AŞKI…
Ziraat Mühendisi arkadaşımdan aldığım ve araştırmalarımla yoğurduğum bilgilere göre ‘İncir çiçekleri üremek için özel bir tozlaşma sürecinden geçiyor… Diğer meyvelerde olduğu gibi arıların rüzgârlarla polen getirmelerine bağlı da değiller… Bundan mütevellit incir arısı olarak bilinen özel bir arı türüne ihtiyaçları oluyor…
Not: Çiçekleri neredeyse tamamen kapalı sikonyum’lar içerisinde hapsedilen dişi incir ağaçlarının tozlaşmasına ilek arıcığı (Blastophaga psenes) denilen ve yumurtalarını yalnızca erkek incir çiçeklerine bırakan bir yabanarısı türü.
AŞK TAM DA BURADA BAŞLIYOR!
Bu arılar incirin oluşması için gerekli materyalleri taşıyor ve dahi incirlerin çoğalmasını sağlıyor… (sikonyum) Aralarında ki bu aşk ilişkisi de karşılıklı tabi! Platonik filan da değil hani! Çünkü larvalarını incir çiçeklerinin içine bırakıyorlar…
Laf aramızda biliminde çaresiz kaldığı ve halen tam olarak çözemediği yerlerden burası J
…/…
Gelelim aşkın en ölümcül tarafına!
Dişi arının kanatları ve dahi anteni, incirin küçük aralığından içeri girerken kopuyorve bu yüzden bir daha asla dışarı çıkamıyor… Yumurtalar kışı burada geçirir. İlkbaharda dönüşüm geçirir yaşam döngüsünü devam ettirmek, sürdürme görevi ise yavru arılara kalıyor…
Diğer bir değişle aslında her ‘İNCİRİ ISIRDIĞIMIZDA (teknik olarak) üremek için kurban edilmiş, bir incir arısını yediğimiz de söylenebilir…
Yanlış duymadınız gerçek bu! Gerçek ölümcül aşklardan bir tanesi de bu!
Teknik manada bir tek incir yediğimizde yüzlerce meyve yiyoruz…
Ezcümle yediğimiz sadece bir tek incir değildir...
NOT: Bilimsel olarak Latince adı Ficus carica… Adını Güney Ege bölgesinde yaşamış Karia uygarlığından alır… Canlıları bilimsel olarak sınıflandırmanınkurucusu Carl Linnaeus bu ağaç türünü isimlendirdiğinde çiçeksiz olduğunu özellikle belirtmiştir...
AŞK NEDİR? İNCİRLE BAĞLANTISI NEDİR?
Gelin, İncirle aşkı birbirine bağlayıp yazımızı bitirelim;
Arapça ‘ışk’ olan vekelime anlamı ‘şiddetli ve aşırı sevgi’ olan aşk; bir kimsenin kendisini tamamen sevdiğine hasretmesi, adaması; ruhen, kalben ve bedenen feda edip sevgilisinden başka güzel görmeyecek kadar düşkün olması’ olarak tanımlanıyor…
Sözlük anlamının ise ‘sarmâşık’ anlamına gelen ve aynı kökten türemiş olan ‘aşeka’ ile yakından ilgili olduğu belirtiliyor…
Buna göre sarmaşığın kuşattığı ağacın suyunu emmesi, onu soldurup zayıflatması ve bazen kurutması gibi… Aşkın da sevenin sevdiğinden başkasıyla ilgisini kestiği, onu sarartıp soldurduğu düşünülmüş ve bu duyguyu aşk kelimesiyle eş tutmuşlar…
Ayrıca hem tatlı hem ekşi olan bir çeşit meyveye de ‘uşuk denilmiş…
Bildiğiniz üzere Aşk; aşk-ı hakîkî (aşk-ı rahmânî) ile aşk-ı mecâzî (aşk-ı beşerî) olarak ta ikiye ayrılmış(tı) ta ki günümüze kadar…
AŞKI YOZLATIRAN İNCİR ARISI KADAR OLAMAYAN ZİBİDİLER!
Günümüzde, beşeri aşkın oldukça yozlaştırdı insan! Gerçek anlamından bir hayli uzaklaştı! Samimiyetsizlerin, samimi niyetsizlerin elinde oyuncak oldu içi boşaltıldı…
İnsanlar sen o kuşaksın, sen bu kuşaksın diye ayrıştırıldı… Ayrıştırılan kuşaklar ‘Yok, mevsim aşkları, yaz aşkları, güz aşkları diye diye’ suyunu çıkardı aşkında meşkinde…
AŞK gibi kutsal bir kelimenin adını ‘aşkısı’, ‘aşkitom’, ‘beybisi’ gibi cıvık cıvık ifadelerle tamamen yozlaştırdı bazı gönlü boş samimiyetsiz zibidiler…
Sadece bununla da kalmadı, aşka inananların ‘Gönül Dağlarında ki taşları devirdiler…
Bir incir arısı kadar bile olamadılar…
Âşıkları öldürmekle kalmadılar, maşukları da kaf dağına kovaladılar…
Lakin bilmedikleri bir şey daha var!
Hani diyor ya Ömer Lütfi Mete;
‘Aşkın pazarında canlar satılır,
Satarım canımı alan bulunmaz.
Ölenler hayvan imiş, âşıklar ölmez’
Ves’selam…
Güvence araştırma yazısıdır…