İran'da neredeyse iki haftadır sular durulmuyor. 13 Eylül'de 22 yaşındaki Mahsa Amini başörtüsünü düzgün takmadığı gerekçesiyle ''ahlak polisleri'' tarafından dövülerek öldürüldü. Bakın dikkat ederseniz başörtüsü takmadığı için değil, düzgün takmadığı için oluyor bunlar. Bir de ahlak polisleri ifadesini kullanırken özellikle tırnak içine aldım. Çünkü bu polisler için başörtünün yamuk takılması ahlaka aykırı ama bir kadını döverek öldürmek gayet ahlaki bir hal… Mahsa Amini'nin ölümü ülkede büyük bir infial yarattı ve molla rejimine karşı ülkede geniş çaplı bir isyan başladı. Kadınlar sokaklarda başörtülerini yaktı, öfkeli kalabalıklar mollaların resimlerini ateşe verdi, birçok ilde göstericiler ve polis arasında şiddetli arbede ve çatışmalar oldu. Teyit edilemeyen son bilgilere göre gösterilerde şu ana kadar 41 kişi hayatını kaybetti. Rejim polisleri çatışmaları bastırmak için kendi halkına karşı gerçek mermi kullanmaktan çekinmiyor ve bu durum da maalesef ölü sayısını ve olayların ateşini giderek yükseltiyor. Olayların önünü alamayan molla rejimi Devrim Muhafızları adı verilen askeri birlikleri kullanarak isyanı en sert şekilde bastırmayı düşünüyor. Bu seçenek olayları bastırır mı yoksa daha da mı şiddetlendirir bilinmez. Ama İran'da molla rejiminin sallandığı çok açık.

İran'da olan olaylara şöyle kısaca bir göz attıktan sonra aklıma hemen Atatürk geliyor, laik, demokratik cumhuriyet geliyor, insan ve vatandaş hakları geliyor. İran'daki ahlak polislerinin kadınları sürükleyerek kafalarını kaldırıma çarptığını izleyince tüylerim ürperdi. Türkiye'de de aynı düzeni kurmak isteyenler var çünkü. Tıpkı İran'daki gibi sokaklarda insanların kıyafetlerini en ince ayrıntısına kadar denetleyip, beğenmediğini döverek öldürecek ''ahlak polisleri'' olsun istiyorlar burada da. Yobazlıklarını hepimize dayatmak, hepimizin hayatlarını karartmak isteyenler var. Kadının adına dahi tahammül edemeyen, kadını eve kapatıp tekrar köle yapmak isteyenler var. Bu zihniyet İran'da kazandı. Çünkü İran'a bir Atatürk gelmedi. Çünkü İran halkı laikliğe, demokrasiye yeterince sahip çıkmadı. Bundan yaklaşık 50 yıl önce molla diktatörlüğü kurulurken İran halkı engel olmak için yeterli çabayı göstermedi ve özgürlüklerini kaybettiler. Şimdi ise can havliyle çırpınıyorlar özgürlüklerini geri alabilmek için. Ama özgürlük bir kere giderse bir daha kolay kolay gelmez. O yüzden İran halkına bakıp sağlam dersler çıkarmamız gerekiyor. Bir gün sokakta yürürken kıyafetimize yan bakan bir ahlak polisi tarafından dövülerek öldürülmek istemiyorsak laikliğe sahip çıkacağız. Molla olduğunu iddia eden bir avuç adamın iki dudağı arasında yaşamak istemiyorsak demokratik cumhuriyete sahip çıkacağız. Özgürlüğümüze uzanan her ele karşı koymak zorundayız. Özgürlüğümüze edilen her hakarete cevap vermek zorundayız. Bazılarınız baskı ve tehditler karşılığında korkuyor olabilir. Ama şunu unutmayın ki 50 yıl önce İran halkı da korkmuştu…