Seçimlere doğru giderken,bütün partilerin yönetimlerinde adaylık nedeniyle istifalar olacak, görevden boşalmalar yaşanacak. Her zaman olduğu gibi parti içinde yönetim 'kaosu' yaşanacak.
Yeni başkan ve kurula atamalar yapılacak..
Seçime giderken, yeni yönetim atamaları parti tabanı tarafından olumlu karşılanacak mı?
Sıkıntı burada.

PARTİLERİ GÖZLEMLİYORUM
Anladım ki, AKP'nin dışında sistem değişiklerini henüz partiler pek kavrayamamışlar.6 masa toplantılarından çıkan anayasa önermesi hikaye.
Bana göre dağ fare doğurdu. Gerçi taslak metin olmasına rağmen o kadar eksiklikler var ki. Bu taslak katılımcılıktan ve yaşamın sosyolojik pratiğinden o kadar çok uzak ki.Demokrasi kılıfı içinde bir yutturmaca.
İşin, zihniyet meselesi olduğunu idrak edememişler. Eğer toplum demokrasi istiyorsa mesele yok. Fakat illada tek adam otoriter bir yapı istiyorsa yine mesele yok.
Mesele denetim ve hesap sorabilme.
Yürütme her zaman güçlüdür ve kaplan teorisi geçerlidir. Biraz anayasa konusunda detay okumuşluğumuz var. Tarık Zafer Tuna'yanın 'insan derisi ile kaplı anayasa' kitabını okumanızı tavsiye ederim.

Altılı masanın anayasa önermesi ile de demokrasi falan gelmez.
İyi parti ve diğerleri de zaten toplama parti. Bu doğal..
Toplama demokrasi diye de bir şey olmaz. Ya vardır ya yoktur. Modifiye demokrasi olunca böyle oluyor.
Muhalefet AK partinin ekmeğine kaymak sürüyorlar. Farkında değiller!

****
Bizde politika çok sınırlı sayıdaki insanlar tarafından yapılıyor.Katılımcılık olmayınca, yönetimlerin çok nitelikli veya liyakatli oldukları söylenemez. Atama ile yapılan yönetimler bu süreç içerisinde egolarını tatmin ediyorlar.
İleride anlatacakları hikayeleri olur..

Ne tüzüklerinden, ne programlarından haberleri var.
İşleri güçleri kimi vekil yapalım veya kim vekil olsun?
Mesele bu.
Dinlediğimde anlıyorum ki, herkes milletvekili olmak istiyor.
Her kes belediye başkanı olmak istiyor.
Partiler bu alemde.
Görünen manzara bu.
Geldiğimiz noktada bu.
Gezdiğimiz yerlerde siyasi haritaya da bakıyoruz... Bilgileri yüz yüze alıyorum. Partiler ne alemde?
Görünen manzara. Şu. Partiler, kendi içindeki sorunları bir türlü aşamıyor...
Neden?
Çünkü demokrasiyi hiç bilmiyoruz. Demokrat olmadan demokrasiyi kuramayız. Çünkü demokratik kültürümüz yok. Karşıt düşünceye tahammülümüz yok.
Ön yargılı zincirleri kıramadık.
Demokrasi bedel ödemekten geçer. Öğrenmedik.
****
Efendim koltuk meselesi. Bazılarına koltuk ta takdim ederiz, kimin takdim ettiğini unutur. 'O' kendi kerametinden olduğunu zanneder. Fırsat geçmeye görsün.
O da yanlış anlamış. Kendisine DEVA olsun dedik. Rüyasında göremeyecekleri makamları verilince şaşırır. Bir söz vardır halk arasında. Bazıları, kamyon arkası yazıları sever. 'Lastik patladı şoför atladı'!
Bazıları da Deveye hörgüç olmuş! Ama kervanın önünde kılavuz her zaman eşektir.
Münir Özkul..turrrrrrrp sıkayım ben onun akılına'! der filmin repliğinde
****
Tarık Zafer Tuna'ya bu kitabında şunları ifade ediyor.
'Paris'in şirin müzelerinden birinde, Karnavale'de, Fransız İhtilali'ne ilişkin eşyaları ve belgeleri seyrediyordum. Gözlerim salonun bir köşesine özenle yerleştirilmiş küçük bir kitaba takıldı. 1791 Anayasası. Fransa'nın ilk yazılı anayasası. Biraz daha dikkatle bakınca alt satırdaki şu müthiş cümle beni dondurdu. İnsan derisi ile kaplanmıştır. 'Bu küçücük, rengi sararmış kitap karşısında hürriyet savaşlarının derinliğini uzunluğunu, özgürlük denilen şeyin bedava olmadığını insan bir kere daha anlıyor.'
****
Mizahı çok severim. Mizah demek akıl demektir. Zeka demektir. Zeka farklıdır. Zekası yüksek insanlarda makuleyet aramayın. Onları anlamaya da çalışmayın. Zeka çok hızlı düşünme yeteneğinizin olması demektir.
Mizah hissine sahip olanlar; kendindeki, etrafındaki ve toplumdaki tuhaf ve eğlendirici yönleri görebilme yeteneğine sahiptirler. Ayrıca bu kişiler, hayatın karanlık ve ümitsiz görünen anlarında dahi, hayata komik ve ümitli bakabilecek cesarettedirler.
Henri Bergson'a göre, hayat ve toplumun insanlardan istediği, içinde bulunduğu durumu tamamıyla ayırt edecek her zaman uyanık bir dikkat, aynı zamanda insanları bu durumlara uyduracak bir ruh yumuşaklığı, bir beden çevikliğidir.
Mizah olmadan yaşam olur mu?
Olmaz.
****
DEMİREL FIKRASI..
Demirel, Bilkent Üniversitesi Öğrenci Konseyinin düzenlediği bir söyleşidedir.
Öğrencilerden biri 12 Eylül'de askerlerin bilerek, olayları önlemediğine çünkü gereken yetkiyi hükümetin, askere vermediğine yönelik sorularına cevaben aşağıdaki fıkrayı anlatmıştır:
'AHTAPOTUN KOLLARI'
'Bir gün Tom, kız arkadaşı Mary'ye: – Ah sevgilim biliyor musun, ben ne olmak istiyorum? Demiş. Mary merakla sormuş:
– Ne olmak istiyorsun Tomcuğum?
– Ahtopot olmak istiyorum Maryciğim.
Mary şaşırmış ve nedenini sormuş:
– Ahtopot olursam, o zaman birçok kolum olur, ben de seni böylece daha çok kollarımla sararım.
Mary, Tom'a burun kıvırmış:
– Hade oradan demiş… Sen ilk önce iki kolunla sar da…'
Siyaset! Kimin kollarını, kime neden sardığını anlamaktır. Fantezi sarmalara Dikkat!.
Aradan sırtlanlar çıkagelir. Kemiklerini kırar..