''İnsanın kendisi olmasına en büyük engel, çevresindeki öteki insanlardır.
Çünkü: insanların en büyük zevki, öteki insanları kendilerine benzetmektir.'
Başkaları 'böyle' olmamızı istiyor diye mi 'böyleyiz'?
Başka bir deyişle, hayatımıza başkalarının idealleri mi yön veriyor?
Sizi tanımlayan temel özelliklerin (dindar, dinsiz, milliyetçi, İslamcı, sosyalist, çalışkan, akıllı, şirin, güçlü, namuslu vb.) neler olduğunu düşündünüz mü?
Bu temel özellikler tıpkı en yakınınızdaki diğer insanlarınki gibiyse eğer, bu aynılığı, bu 'kesin doğruluğu' hiç sorguladınız mı?
'Uzun bir günün, hatta akşamın ardından insanın yalnız başına kalıp, kendi koltuğuna oturup kendisi olabilmesi, yıllar süren uzun ve maceralı bir yolculuktan sonra yolcunun kendi evine dönmesine benziyor.'
Olmak/yapmak isteyip de olamadığınız/yapamadığınız şeyler var mı?
Kendiniz olmakta güçlük çekiyor musunuz?
Seçme şansınız olsa nasıl bir toplumda yaşamak isterdiniz?
Uzunca bir yoldan geçtikten sonra aldım elime kalemi ve bir sonuca bağlanabilecek bir şeyler yazmak değil amacım. Kuralları olmayan duyguların yansıması diyebiliriz sadece… Herkesin kendince yorumlayabileceği düşünce ve duygularımı paylaşmak istiyorum..
Her geçen gün kalabalıklaşan dünyada çoğalıyor yalnızlığımız, tüm insani değerlerimiz hızla kayboluyor ve köşeye sıkıştırılıyor duygularımız. İyiye ve güzele dair ne varsa inandığımız, kirletiliyor.
Daha anne karnındayken başlıyor bizim için yazılan çirkin oyunlar, bize verilen rolü oynamak zorunda kalıyoruz, hayatımız çalınıyor en sevdiklerimiz tarafından.
Çocukluğumuzdan bu yana yaşamak istediklerimizi değil de bize yakıştırılanı yaşıyoruz. İçimizdeki her duygu bastırılıyor korku hariç. İyilikten korkuyoruz, sevmekten, sevilmekten, paylaşmaktan.
Atacağımız her adım engelleniyor korkularımızla ve sahte hayatlar yaşanıyor.
İçtenlikle sarılamıyoruz sevdiklerimize, arkasında kirli oyunlar arıyoruz her gülümsemenin, inancımızı kaybediyoruz.
Doğuştan var olan saf ve temiz duygularımızı gizliyoruz derinlere.. Kendimizi temize çekmek ihtiyacı duyduğumuz anlarda çıkarıyoruz tozlanmış duygularımızı, nasıl kullanılacağımızı bilmiyoruz ve önce kendimizi kandırıyoruz.
Evet, biz gerçek hayattan korkuyor ve sahte hayatlar yaşamayı tercih ediyoruz.
Hiçbir duygu bize ait değil ve hiçbir fikrimiz yok belki sadece olması gerektiği gibi yaşıyoruz fakat olması gerekenler bizim istediklerimiz ( hayallerimiz ) değil.
Her insan hayatı kendi bildiği gibi yaşamalı, herkesin gittiği yoldan gitmek doğru bile olsa kendi seçiminiz olmayan bir doğru sizi ne kadar tatmin edebilir ki!
Yanlış yapacaksak bile bu bizim yanlışımız olmalı.
Doğrularımız kadar yanlışlarımızı da görüp ve her halimizle kendimizi sevmeliyiz, sonrası kendiliğinden gelecektir zaten.
Kendimiz kadar insanları, bütün canlıları, doğayı, hayatı seveceğiz ve o zaman bu dünyada sadece yaşamak zorunda olan bir varlık değil de yaşamayı bilen ve seven bir insan olacağız.
Ben yaşıyorum sesimi duyan var mı?