İl Müftü Yardımcısı İsrafil İğde'nin yazısı...

Kader, Allah'ın göklerdeki ve yerdeki, o ikisinin arasındaki her şeyi, kainatı, görünür görünmez tüm varlığı belli bir düzen ve ölçüye göre idare eden ilahî bir kanundur. Bu konuda Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyrulmaktadır: 'Gerçekten biz, her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık' (Kamer 54/49). Kaza ise, Allah'ın ezelde takdir buyurduğu şeylerin, zamanı gelince her birini ezelî ilim, irade ve takdirine uygun bir biçimde yaratmasıdır.
En doğru olan yola götüren ve iyi işler yapan inananlar için büyük bir mükafat kaynağı olan Kur'an'ı Kerim'de, her şeyin Allah'ın takdirine bağlı bulunduğuna işaret eden ayetlerin yanı sıra, ilahî ilmin olmuş ve olacak tüm varlık ve olayları kuşattığını belirten ayetler de bulunmaktadır. Bu ayetlerin bir kısmında Allah (c.c.) şöyle buyurmaktadır: '...O'nun katında her şey bir ölçü/miktar iledir' (Rad 13/8); '...O, her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir' (Furkan 25/2); 'De ki: Allah'ın bizim için yazdığından başkası bize asla erişmez...' (Tevbe 9/51); 'Allah, her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir.' (Zümer 39/62); 'Allah sizi de, yaptığınız şeyleri de yaratmıştır.' (Saffat 37/96).

Bu ayetlerden başka Allah'ın her şeyin yaratıcısı olduğunu, -kulun tercihi ile irtibatlı olarak- dilediğini dalalette bırakıp dilediğini hidayete erdirdiğini, insanların ölümlerini O'nun takdir ettiğini bildiren ayetler de (Araf 7/178; Vakıa 56/60) kapsam açısından kainatta her şeyin belli bir kadere bağlı bulunduğu, bunun da Allah tarafından belirlendiği sonucunu ortaya çıkarmaktadır.

Hz. Peygamber (s.a.v.)'in 'Cibril hadisi' diye bilinen hadisinde de,iman edilmesi gereken şeyler arasında kader konusu da sayılmıştır. Bu hadise göre Cebrail (a.s.), Peygamberimize, 'İman nedir?' diye sormuş, o da, 'Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahiret gününe,hayır ve şerriyle kadere inanmandır' (Müslim, İman, 1) cevabını vermiştir.
Hayır ve şerrin Allah'tangeldiğine inanmak demek, bunları yaratanın Allah olduğunu söylemek ve bunu kabul etmektir. Çünkü yegane Yaratıcı Allah'tır ve O'ndan başka yaratıcı yoktur.
İşin kula bakan yönü ise, hayrın ve şerrin kulun cüzî iradesi ile tercih edilmiş olmasıdır. İnsan kendisine verilen cüzî iradesiyle; zıtlar dünyasında iyiyi, güzeli, doğruyu, hayrı zıtlarından ayırarak tercihini iyilik ve hayır yönünde kullanmakla sorumludur. Sorumluluğun olduğu yerde uyulması gereken bir kural, bir emir, bir yasaklama da söz konusudur. Bütün bunlar dünyanın bir imtihan alanı olduğunu insana göstermektedir.
İslam alimlerine göre, Allah'ın şerri irade edip yaratması kötü ve çirkin değildir. Fakat kulun şer işlemesi ve şerri tercih etmesi kötüdür ve çirkindir. Örneğin, mahir bir ressam, sanatının bütün inceliklerini kullanarak, görece çirkin bir adam resmi yapsa, o ressamı takdir etmek ve sanatına duyulan hayranlığı göstermek için 'ne güzel resim yapmış' denilir. Bu durumda resimde yapılan adamın çirkin olması, resmin de çirkin olmasını gerektirmemektedir.

Dünyada şer olmasa hayrın manası anlaşılamaz, kötü olmasa iyiliğin kıymeti bilinemez, bu dünyanın bir imtihan dünyası olmasındaki hikmet gerçekleşemezdi. Buna göre, 'şer' ve şer sayılan şeyler, Allah'ın adalet ve hikmeti gereği veya kendisinden sonra gelecek bir hayra vasıta olmak ya da daha kötü bir şerri yok etmek için yaratılmıştır.Yüce Allah'ın şerri yaratmasında birtakım gizli ve açık hikmetler vardır. Canlı ölüden, iyi kötüden, doğru yanlıştan, hayır şerden ayırt edilebilsin diye, Allah eşyayı zıtlarıyla birlikte yaratmıştır. İnsana da şer ve kötü şeylerden korunma yollarını göstermiş, şerden sakınma güç ve kudretini vermiştir.
Allah'ın kudreti ile meydana gelen her işte, gerek birey gerekse toplum için birtakım faydalar bulunabilir. Bizim şer veya hayır olarak gördüğümüz her şey, sonucu itibariyle gördüğümüz gibi olmayabilir. Rabbimiz, Bakara suresi 216. ayette bu hususu şöyle açıklamıştır: 'Olur ki, hoşlanmadığınız bir şey sizin için hayırdır. Ve yine olur ki, sevdiğiniz bir şey de sizin için şerdir. Siz bilmezsiniz, Allah bilir.'