The Perfume orjinal adıyla 2006 yılında izleyicinin karşısına çıkan bana göre bir 'başyapıt' olan filmimiz Jean Baptiste'nin 'dünyanın en güzel parfümünü yapmak' adlı ana bir konu ile beraber, mükemmel bir seyir zevki sunuyor. Filmde koku duyusu inanılmaz ölçüde gelişmiş Jean-Baptiste Grenouille'in hikayesi anlatılıyor. Jean-Baptiste, Fransa'nın en kalabalık şehri Paris'in en pis kokan yerinde bir balıkçı tezgahının altında dünyaya geliyor. Çocukluğu bir yetimhanede geçen Jean-Baptiste büyüdüğünde dünyanın en mükemmel parfümünü yapmak için çaba veriyor. Ancak bu çabaları onu kendisinin bile tahmin edemeyeceği kadar karanlık noktalara taşıyor.

*
Filmimizin başrolünün koku duyusunun ne kadar gelişmiş oldugunu anlamamıza yarayan bir sahne var ki, gerçekten hem yönetmenin ne denli anlaşılır olduğunu, hemde filmin görünmeyen bir duyuyu ne kadar gösterilebilir kıldıgını bizlere anlatıyor. Sahne şu şekilde; Jean-Baptiste henüz 12-13 yaşlarındayken çevresindeki her varlığı sadece kokusunu duyarak ayırt edebiliyor. Suyun içindeki canlıları ve varlıkları bile… Hatta yeteneği sayesinde varlığını hissettiği bazı şeylerin adını bilemiyor. Yani bildiği kelimeler onun deneyimlerini adlandırmaya yetmiyor.Henüz çocukken kendisine zarar vermek için hızla atılan bir elmadan bu yeteneği sayesinde kolaylıkla kurtuluyor. Otuzlu yaşlarına geldiğinde bu yeteneği o kadar gelişiyor ki artık insanların neler yaptığını onları görmese bile sadece koku duyusuyla algılayabiliyor.
*
2006 yılında vizyona giren Koku: Bir katilin hikayesi filmi IMDB'den 10 üzerinden 7.5 puan alarak bizlere nasıl bir 'klasik' film oldugunu anlatıyor. Başrollerinde Ben Whiskaw ve Harry Potter serisinden tanıdığımız Alan Rickman(R.I.P) yer alıyor. Filmi bir defa izledikten sonra mutlaka ikinci bir şans vererek 'tekrar' izlenen film kategorisinde başı çektiğini de belirtmek isterim.