İsveç'te Çirkin Tahrik
Geçtiğimiz hafta İsveç'in aşırı sağcı yani genel tabirle ırkçı partilerinden birisinin lideri, İsveç'in başkenti Stockholm'de Türkiye Büyükelçiliği yakınlarında Kur'an-ı Kerim yakarak Türkiye'ye karşı protesto gösterisinde bulundu. Bu eylemin ne kadar alçakça olduğu aşikar. Eylemi yapan ve alkışlayan kişilerin insanlıktan nasibini almamış kendini bilmezler olduğu da aşikar. Bu yazıda bu güruha uzun uzun nefret kusabilirim. Ama ben olaya başka bir pencereden bakmak istiyorum. Çünkü bu eyleme yeterince nefret kusulduğunun farkındayım. Bu eyleme karşı son derece sert kınamaları, nefret söylemlerini ve tehditleri görünce aklıma gelen ilk soru şu oldu. Kur'an'ın yakılmasına karşı bu kadar üzülen, bu olay karşısında çileden çıkan insanlarımız acaba Kur'an'ın Türkçe mealini bir kere olsun açıp okudu mu? Kur'an-ı Kerim'in özünde ne demek istediğini merak edip birinci ağızdan okuyup anlamak istedi mi? Acaba Allah'ın mesajlarını, peygambere verdiği nasihat ve emirleri gerçekten merak etti mi? Kur'an'da bahsedilen hayat prensiplerini anlamaya ve uygulamaya çalıştı mı?
Özellikle bu olaya en üst perdeden tepki gösteren devlet büyüklerimiz acaba kul hakkı yemek konusunda Kur'an'da belirtilen hassasiyetleri gözetiyor mu? Kur'an'da emredildiği gibi adaletle hükmediyorlar mı? Tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemekten kaçınıyorlar mı? İşi ehline veriyorlar mı? Peki bunları yapmıyorlarsa Kur'an-ı Kerim'e gerçekten saygı duyduklarını söyleyebilir miyiz? Kur'an'a gerçek saygı bu tip eylemlere karşı bağırıp çağırmak mıdır, yoksa Kur'an'da belirtilen ilkelere sıkı sıkıya bağlı olmak mıdır? Bu noktada bir durup düşünmekte fayda var. Kur'an'a gerçek saygı, onu okumak ve en önemlisi de anlamaktan geçiyor.
Türk halkı Kur'an'a son derece saygılıdır. Her evde bir yerlerde mutlaka bel hizasından yukarıda olacak şekilde bir yerlerde duran süslü püslü Kur'anlar vardır. Bu Kur'an'lara saygıda asla kusur edilmez, besmelesiz ele alınmaz. Ama aslında bu saygı sembolik bir saygıdır bence. Çünkü gerçek saygı orada insanlığa gönderilmiş olan mesajı kendi dilinde okuyup anlamaya ve uygulamaya gayret göstermektir.

ABD Başkanı Joe Biden'a Soruşturma
ABD son günlerde başkanları hakkında açılan soruşturmayı tartışıyor. Başkan Joe Biden devlet sırrı içeren bazı belgeleri kendi evinde ve çalışma ofislerinde tutuyor ve devlet kurumlarından ayrılmaması gereken bu belgeleri kendi şahsi mekanlarına götürdüğü için hakkında soruşturma açılıyor. Burada dikkatimi iki unsur çekiyor. Başkan Biden'a soruşturma açan kişi bizzat kendi adalet bakanı. Adalet bakanı görevini yapıyor ve devletin 1 numarası da olsa kurallara uyması gerektiğini hatırlatarak başkan hakkında soruşturma başlatarak özel savcı atıyor. Hukukun üstünlüğü kavramının uygulamaya dökülmüş haline güzel bir örnek. Aynısının bizde olduğunu düşünebiliyor musunuz? Adalet Bakan'ı Cumhurbaşkanı'nın hukuku çiğnemesinden dolayı kendisi hakkında soruşturma başlattığını hayal edebiliyor musunuz? Edemiyorsunuz, çünkü biz hukukun üstünlüğü alanında maalesef çok gerideyiz. Dikkatimi çeken ikinci husus ise Joe Biden'ın mensup olduğu parti olan Demokratik Parti'de bazı milletvekillerinin de bu soruşturmayı destekliyor olması. Bu da yasama, yürütme ve yargı arasında olması gereken güçler ayrılığı ilkesine güzel bir örnek sunuyor. Milletvekilleri başkanın soruşturulmasına ve hukukun uygulamasına destek olabiliyor. Çünkü kendilerini milletvekili yapan başkanın takdiri değil, halkın oyları. ABD'de vekil listelerini bizde olduğu gibi başkan belirlemiyor. Halktan en çok kim oy aldıysa o gelip milletvekili oluyor. Yani hayatı ve kariyeri başkana yalakalık yapmasına ve biat etmesine bağlı değil. Zaten bizim şu anda milletvekilliği için ön seçim istiyor olmamızın da sebebi tam olarak bu. Gerçek demokrasi tavandan değil, tabandan gelir.

Kitap Tavsiyesi:Savaş Sanatı (Sun Tzu)
Haftanın Sözü: ''Şüphesiz Allah size emanetleri ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğinizde adaletle hükmetmenizi emrediyor.'' (Nisa Suresi 58. Ayet, birinci cümle)