Vaiz Ayşe Elsöz'ün yazısı...


Emek, kişinin herhangi bir konuda bir amaca ulaşması, bir yarar elde etmesi için zihinsel ve bedensel olarak çaba sarf etmesi, gayret göstermesidir. Yüce Allah, emek vermeyi kutsal bir uğraş olarak görmüş, Kuran'ı Kerimde insanın maddî ve manevî anlamda, ancak emeğinin karşılığını alabileceğini şöyle ifade etmiştir:

İnsan ancak çabasının sonucunu elde eder. Ve çabasının karşılığı ileride mutlaka görülecektir. Sonra kendisine karşılığı tastamam verilecektir.' (Necm 53/39-41)

Cenab-ı Hak, insanlara irade ve güç vererek helalinden kazanma yollarını göstermiş, helal kazanç övülürken haram kazançtan sakınmamız da emredilmiştir. İnsanın kazancının en hayırlısı, kendi elinin emeği ve alnının teriyle temin ettiği kazançtır. Bu aynı zamanda bütün peygamberlerin yoludur.Bütün Peygamberler geçimlerini temin etmek için dünyevi işlerde çalışmış, belli meslekleri icra etmişlerdir.
Örneğin Hz. Adem çiftçilik, dokumacılık, fırıncılık ve aşçılık yapmıştır. Hz. İdris hem terzi, hem hattat idi. Hz. Nuh ve Zekeriya marangozların,Hz. Yusuf ekonomistlerin, Hz. Davudel sanatçılarının, Hz. İsa tabiplerin pîri idi. Hz. Hûd, Hz. Salih, Hz. İbrahim tüccarlık yaptıkları gibi Hz. Musa, Hz. Şuayb ve diğer bazı Peygamberler de çobanlık yapmışlardı.

Peygamberimiz(s.a.v) de hem çobanlık yapmış,hem de ticaretle uğraşmıştır.Efendimiz(s.a.v.),kişinin çalışmasını, üretime katkıda bulunmasını ve ailesini geçindirmesini, Allah yolunda cihat etmek, gündüzleri oruç, geceleri namazla geçirmek ile bir tutmuştur. Kendisi de çalışmış; daha gençlik döneminde ticaretle meşgul olmuş, ticaretteki dürüstlüğü ile Hz. Hatice validemizin dikkatini çekip güvenini kazanmıştır. Allah RasulüMescid-i Nebevînin inşasında aktif rol almış, Hendek savaşında hendek kazarken bir işçi gibi çalışarak ümmetine örnek olmuştur. O, Müslümanları çalışmaya teşvik etmiş, ancak çalışmanın da kendini yıpratırcasına değil, planlı ve düzenli olmasını tavsiye etmiştir. Efendimiz (s.a.v), müslümanlara günlerinin bir kısmını çalışmaya, bir kısmını ibadete,bir kısmını uyku ve dinlenmeye (ailesi ve çoluk-çocuğu ile ilgilenmeye, sosyal etkinliklere) tahsis ederekzamanı üçe ayırmalarını tavsiye etmiştir.

İnsan onuruna yakışan, emeğiyle geçinmektir. Peygamberimiz dualarında tembellikten Allah'a sığınmış, çalışmayı teşvik etmiştir. Hz. Peygamber, birinin dağdan odun toplayıp onu satarak ihtiyacını karşılamasını, insanlardan dilenmesinden çok daha hayırlı görmüştür.(Buharî, Müsakat 13)

Çalışmak Allah'ın emri olduğu için emek veren mümin, dinî ve ahlaki bir emri yerine getirmiş olmanın zevkiniduyar. Çoluk çocuğunu helal rızıkla besleyen kimsenin çalışması da -diğer farz ibadetlerin alternatifi olmamakla birlikte- ibadet yerine geçer. Dinimizde çalışmanın ibadet gibi görülmesi, dürüst ve ahlaklıca çalışmanın bir ödülüdür. Yoksa çalışan kimse dinî ibadetlerini yapmasa da olur anlamındadeğildir.
Özellikle vurgulamak gerekir ki, ayet ve hadislerde geçen çalışma ve emek, hem dünya hem de ahiret için çalışmayı kapsamaktadır. İslam dini sadece dünya için değil, hem dünya hem de ahiret için emek verilmesini tavsiye eder. Bu nedenle, dünya için ahireti, ahiret için de dünyayı terk etmek doğru değildir.

Müslüman odur ki, herhangi bir konuda yarar elde etmek için emek harcarken helal ve haramı gözetir. Hak ve adalet ilkelerine uygun davranır.Devletine vergisiniödediği gibi, gerektiğinde ihtiyaç sahiplerine kazancının zekatını verir. Dürüst çalışıp sözünde durur. Güvenilirdir, borcunu zamanında öder. Kimseyi aldatmadan yaptığı işi sağlam yapar. Çalışansa işin hakkını verir, işveren ise çalışana hakkını zamanında ve tam olarak öder. İş güvenliği için gereken tedbirleri alır.

Akıl ve hikmet sahibi kimseler, dünya ve ahiret dengesini kurarak Allah (c.c)'ın emekleri zayi etmeyeceğini bilip helal dairesinde çalışarak rızaya uygun bir şekilde yaşarlar. Rabbim yaptığımız emeklerin karşılığını dünyada ve ahirette güzel bir akıbetle almamızı nasip etsin.


GÜNÜN DUASI
Allah'ım,bana helal rızıklarından nasip ederek beni haramlarından koru.Lütfunla beni senden başkasına muhtaç etme. (Tirmizi,Deavat,110)