Konu başlığı bu..
Millet İttifakı'nın uzun süredir üzerinde çalıştığı seçim beyanları açıklanınca herkes bir kenarından özetler okumaya başladı.
Mutabakat Metin 9 ana başlık ve 75 alt başlık 2 bin 300'den fazla hedef, politika ve projeleri ortaya koyuyor..
Şunun şurasında ne kaldı..
Kaşım gözüm derken seçim gelivermiş. Haydi, beyler sandığa. Geldi gelmekte olan?
Ne gelecek? Gelecek için de neler var..
Gözümün yorgunluğu ve beynimin algoritma yazılım programlarını karıştırmadan anlama ya çalıştım..
Şu kadarını söyleyebilirim. Biraz ondan biraz bundan aşure edilmiş, içinde birbirleri ile çelişik birçok madde ile doldurulmuş...net olmayan soyut kavramlar yer almış...
Hükümet programı desem? Değil. Koalisyon mutabakat mı desem değil..
Sanki 11 aydan beri toplanıp, kopyala yapıştır birazda intihal kokan bir metin hazırlanmış ama içeriğinde Türk milletinin ve Mustafa Kemal Atatürk'ün ruhu yok..
Sadece 6 oligarkın egoları var. İçeriği boş.. Analiz yapılmadan hazırlanmış bir kurgu metin..Birbirleri ile çelişkili sözde vaatler?
Aman birileri kırılmasın..
Masadakilerde aman birbirimizi kırmayalım..4.ü hele kapağı bir parlamentoya atalımda şimdilik beraberlik pozu verelim..
Yani,maskelerin takıldığı bir masa..
Burada en harbi duruşu AKŞENER sergiliyor.. Kendisi ile tutarlı.
****
Babacan cumhurbaşkanlığını istiyor. Batı çok çok istiyor. Nereden bulacak böyle birsisini?
Hem HDP'ye yeşil ışık yakıyor, hem de batıya
Ben buradayım..
Ben DAVOS'çuyum.
Saroz'cuyum.
IMF'çiyim.
Size selam verip uyarım..
Batıya selam.
Türklük mü?
Sanem adı kaldırılsın demiş anayasadan.
Tam bir mandacı zihniyet..
Onun için Atatürk'ün adı bile geçmiyor..
Ey! CHP..
Ama demişti. Biz eski CHP değiliz! Aleyküme selam..
Şimdi Avrupa'dan da bakacaklar aferin Türkiye'ye diyecekler.' Babacan boşuna söylememiş.
Ah Davos ah!
Cumhurbaşkanı ne demişti! Benim için Davos bitmiştir demişti..
İçinde ukte olanlar DAVOS'ta mülakat veriyor..
Ancak aday daha belli değil!
SUSKUNLUK SARMALINDALAR..
Yuvarlak masasının durumu bu.. Suskunluk Sarmalının içindeler..
Sosyal medyada çoğumuz, kendi fikirlerimize yakın düşüncelere sahip insanlarla iletişim kurmak isteriz. Çünkü çoğunluğun aynı ağızdan konuştuğu bir şeyin tam tersini yazıp çizen kişiler genelde aforoz edilir. Peki, bunun sebebi nedir?
Peki, daha önce hiç şunu düşündünüz mü? Yahu evet ülkede, çevremizde bir şeyler gündem oluyor ve bizler sürekli bu konular üzerine düşünüp yazıyoruz. Gazeteciyiz-yazarız ya.!? nedenlerini araştırdığımızda neler çıkıyor karşımıza..
Bu konular hakkında görüş bildirmemizi kimler istiyor? Veyahut neden her gündem konusu hakkında diğer insanlarla 'benzer bir şekilde' konuşmak zorunda hissediyoruz?
Farklı düşüncelere ne kadar değer veriliyor?
Aslında sebebi çok açık: Sosyal medyada belirli bir algı oluşturmak amacıyla gündemleri belirleyenler, elbette dijital ağlardaki yönetimi ellerinde tutan şirketler veya güç ve servet sahibi kişiler. Bunlar bizim gözümüzle görmediğimiz, işin arka planındaki gizli iktidarlar... İşte burada önemli bir meseleden bahsetmemiz gerekiyor. Ortaya atılan konuyla ilgili konuşulması istenmeyen şeyler hakkında konuşan kişilere ne oluyor?
İşte bu konuda önemli çalışmalar yapan bir bilim insanı olan Elizabeth Noelle.. Suskunluk Sarmalı kuramı, 1964 yılında tarafından ortaya konmuş bir kitle iletişim modelini anlatıyor..
Neumann'ın yaptığı deneylerle oluşturduğu bu kuram.. 'Eğer bir ortamda bir grup içinde çoğunluk aynı fikirdeyse, hakim görüşe karşıt olanlar düşüncelerini ifade etmeye çekinirler. Böylece herkes aynı fikirde olmasa bile öyleymiş gibi bir ortam doğar ve oluşan suskunluk sarmalı herkesi sarar. İlerleyen süreçte karşıt görüşlü olanlar da çoğunluk fikrinin bir savunucusu haline gelirler ' şeklinde özetlenebilir.
Baskın olan görüş, kendisine uygun olmayan azınlıktaki görüşleri sessize alıyor.
Sizi çok fazla sıkmadan kısaca teoriyi anlatalım ve bunun sosyal medyayla nasıl ilişkili olabileceğini örnekler üzerinden tartışalım. Neumann'a göre toplumda kabul gören fikirlere sahip olan kişiler, kendilerini daha güvenli ve rahat biçimde ifade edebiliyor. Ancak genelden farklı düşünenlerin, öz güvenleri daha düşük oluyor ve bu insanlar toplumdan dışlanma korkusu yaşayabiliyor.
Velhasıl çoğunluk, kendini her koşulda rahat ifade edebilme imkanına sahipken; azınlık, düşüncelerini bastırmak durumunda kalabiliyor. Herkesin düşündüğünden daha farklı fikirleri olan insanlar, sessiz kaldıkça artık bir daha hiç konuşamayabiliyorlar.
Neden mi? Çünkü insanların olumsuz tepkileriyle mücadele etmek istemiyorlar ve kendilerini susturuyorlar. Bu durum sürekli tekrarlandığı için bir döngü, yani bir sarmal haline gelebiliyor.
Bir de şu var, mesela hepimiz çocukluktan itibaren çevremizi gözlemleyerek doğruyu/yanlışı, iyiyi/kötüyü öğrenmişizdir. Tabii ki bu yargılar, bizim kendi büyüdüğümüz çevrenin algısına göre şekillenmiştir.
İşte Suskunluk Sarmalı Teorisi'ne göre insanlar, o dönem hangi fikir genel olarak kabul görüyorsa o düşünceyi benimsemeye başlıyor. Yani fikirlerin, bir popüler olup bir de düştüğü olur ya hani aynı o hesap.
İşte bir dönem yükselen düşünceler, kişinin kendi düşüncelerine uygunsa o zaman o, konuşup kendisini özgürce anlatabiliyor. Ancak kişinin düşünceleri, ana akımda rağbet görmüyorsa o zaman o birey, mecburen sessizleşmek zorundaymış gibi hissedebiliyor.
Sosyal medya platformları biraz da kim tarafından yönetiliyorsa orada o kişinin politikaları geçerli oluyor. Parayı veren düdüğü çalar hesabı.
Mesela yakın zamanda Elon Musk'ın satın aldığı Twitter örneğini verelim. Kendisi Twitter'ı ilk devraldığı zaman, ifade özgürlüğüne önem vereceğini dile getirmişti. Fakat başa geçer geçmez, çok sayıda çalışanı işten çıkardı.
Proje Yönetiminde Suskunluk Sarmalı
Hepimiz hayatımızda suskunluk sarmalını bir şekilde tecrübe etmişizdir. Belki bir aile meclisinde, belki arkadaş sohbetinde, belki okulda bir derste, belki işyerinde bir toplantıda ve partilerde… İnsanın psikolojisinde menfaatini korumak içgüdüsü vardır. Bu nedenle hakim görüşe karşı çıkmak ve 'kral çıplak' diyen olmak her zaman kolay değildir.
Günümüzün siyasetin de uyarladığımızda beklentisi olan insanlar 'suskunluk sarmalına' kapılmışlardır. Çükü beklentileri vardır ve susarak beklentilerinin olabileceği umudunu taşırlar..
Yerelde milletvekili olmak isteyenler bu sarmalın içinde yuvarlanırlar ama farkında bile olmazlar..
Derin bir mevzu..
Nitekim bizim kültürümüzde 'Söz gümüşse sükût altındır' şeklinde susmayı yücelten özdeyişlerimiz de mevcuttur.
Ortamdan dışlanma tehdidi karşısında korkan birey çoğu zaman susar, fikrini söylemekten çekinir, bulunduğu ortamın genel kanaatlerine uygun davranarak suskunluk sarmalının içine girer.
Kendi hayatıma baktığımda, iyi ki her zaman kral çıplak demişim. Ve bu sarmalların içinde olmamışım..
Çünkü sarmalın içinde olmak demek özgürlüğünüzü sarmala ipotek etmek demektir..
Şimdi anladınız mı neden milletvekili olmak isteyenlerin penceredeki ışıklara baktığını.
Neden masada olduklarını?
Bu sarmalın içindekilerle mi aydınlık bir Türkiye'yi kuracağız?