Bir zamanların yerli içeceği gazoz, özellikle 80'li yıllardan sonra toplum hayatından çekilmeye başladı. Turgut Özal ile başlayan, AKP ile şahlanan yabancı sermayeyi ülkeye çekme politikaları milli ekonomiyi çökertip küresel firmaların ülke ekonomisinde tekelleşmelerinin önünü açarken ekonomik emperyalizm gibi kültürel emperyalizm de yurttaşlarımızın milli kimliğine zarar veriyor. Bu iki stratejik darbe ile milli unsurlar üretim süreçlerinin dışına alınmış, milli kültür yozlaştırılmış; genç kuşağın milli kültür ile bağı bilinçli bir şekilde koparılmıştır. Gazoz kültürü ve sektörü de emperyalist çabalarla bu kapsamda saldırıya uğramıştır, uğramaktadır da...Bir zamanlar Anadolu'nun bir çok yerinde üretimde bulunan,çok sayıda çalışanı olan, yurttaşlarımızın damak zevkine hitap eden gazoz fabrikalarımız teker teker kapanıyor. Yabancı gazoz markaları piyasaya hakim vaziyette. Baş sorumlu, siyasi iktidarı ele geçirmek için emperyalizmin şamar oğlanlığını yapan, jeopolitik zekadan ve milli hassasiyetten yoksun neoliberal politikacılardır, üç kuruş para uğruna kadim Türk kültürünü ve milli kalkınmayı zarara uğratan şahsiyetsiz siyasilerdir…

60-90 arası yılların en çok tercih edilen içeceği gazoz tüketimi bilinçli bir şekilde azaltılmakta, colalı içeceklerin tüketimi teşvik edilmektedir. Siyah beyaz dünyamızın renkli tadı gazoz binlerce yurttaşımızın anılarında lezzeti yerini muhafaza ediyor ağırlıklı olarak. Aile çay bahçelerinde leblebi eşliğinde soğuk olarak pipetle içilen gazozlar sokak buluşmalarında, yazlık sinemalarda sohbetlere ayrı lezzet katıp, kapakları çocukların koleksiyonlarını süslerken bugün sosyal yaşamımızda yer almamaktadır. Kahvehane, pastane ve çay bahçelerinin yerini alan Batı tarzı, özenti, milli, kültürel ve turistik hiçbir kimliği olmayan kafeteryalarda ise gazoz son adisyonlarda en az görülen içecek durumunda; adisyonlarda adı geçen gazozlar ise ne Uludağ, ne Çamlıca ne Niğde; az da olsa tüketilen gazozlar ne yazık ki küresel markalar; hem de bizim nostaljik gazozlarımızın şişelerine benzetilmiş sunumlarıyla…
Bu özel ve güzel milli içeceğimizin tarihine göz atalım.

Maden suyunun etkisi
1890'larda, maden suyunun etkisi ile toplum hayatımıza giren gazoz Osmanlı'da ilk 'Mısırlıoğlu' markasıyla 1908'de halkın damak zevkine servis edilirlen Hasanbey, Neptün, Hürriyet gibi hepsi yerli markalar izlemiş Mısırlıoğlu'nu. Cumhuriyetin ilanı ile birlikte 1923'de piyasaya sürülen gazoz ise 'Cumhuriyet Gazozu'… Devamında Cincibir, Ankara, Elvan, Kocataş, Olimpos, Recep, Şirin Ada, Güven gibi yerel gazoz markaları raflarda görüyoruz.
Günümüzde 60'a yakın gazoz markası var; ama bu markaların tüketim çıtaları ne yazık ki yüksek değil, bilinilirlikleri son derece az. Gazoz tüketimin en yaygın olduğu bölge ise Ege. Su-Ga/eski ismiyle de İmren Gazozu revaçta...Kurucusu Nurettin Özertuğrul işi babasından öğrenmiş. Osmanlı döneminde Zülfikar Biraderler ismiyle gazoz üreten aile büyükleri Nurettin beyi de sektöre çekmişler. O dönemlerde 24 saat vardiyalı üretim yapan gazoz fabrikalarında 100'den fazla kişi çalışır, araçlarla binlerce şişenin dağıtımı yapılırmış. Şu an gazoz ise aynı firmanın fabrikasında adece 12 kişi çalışıyor. Hedef müşteriler kıraathane ve çay bahçeleri. Milli gazoz sanayi sistematik bir şekilde çökertilmiş; milli ekonomi ve kültür zarar görmüştür.

Hayatın rengiydi
Hayatın bir rengi olan gazoz, tenefüslerde koşarak alınıp içilen, sinema aralarında sıkça tüketilen, çay bahçelerinde özellikle kadın ve çocukların tercih ettiği, delikanlıların gazozuna maç yaptığı, sevgililerin pastane buluşmalarında masalarını süslediği, anane ve babaannelerin torunlarına çaktırmadan gazoz almaları için para verdiği, bazen mahalle defterine bile 'gazoz parası' olarak yazılan çok renkli bir kültürün baş lezzetiydi..

Su ve şeker
Milli gazozlarımızın kalitesini ise kuşkusuz su ve şeker belirlerdi... Her bölgenin suyu farklı olduğundan gazozların lezzetleri de farklılık gösterirdi. Bunun yanı sıra şeker oranı da farklılık arz eserdi. Bir gazoz ne kadar doğal şekerden yapılırsa o kadar tercih edien marka olurdu.

Ne oldu?
1980'lerle birlikte milli ekonomi ve Cumhuriyet üretim modeline muhalif, küresel ekonomi yalanlarının rüzgarına kapılmış, jeopolitik bakış açısından habersiz, vizyon sahibi oldukları emperyalizm tarafından pompalanan; gerçekte emperyal güçlerin maşası, emperyal odakların stratejilerini çözme zekasından yoksun bir grup sağ tandanslı politikacı neoliberal modellerle yerli/milli ekonominin köküne emperyal dinamiti koymuşladır. Milli tarım bitirilmiş, devletin kağıt, dokuma, tekel fabrikaları, et entegre tesisleri, tek tek kapatılmış; bu sektörlerde devletin tekeli güya kırılırken, bu sektörler, bu politikacıların biat ettiği, siyasi kaderlerini ellerine terk ettiği emperyalist odakların, küresel markalarının tekeline bırakılmıştır. Ekonomik gücü eline alan bu iş adamları yerli özel sektör ürünlerin piyasasına da bu yolla hakim olmuşlardır; işte bu atmosferde yerli gazoz sektörü yaralanmıştır.

Ne yapacağız?
Bugünlerde hükümetin de dillendirmeye başladığı gibi milli üretim devrimini yeniden başlatacağız; milli kaynaklarlarla, milli hedefler doğrultusunda mal ve hizmet üreteceğiz. Emperyalizmle ekonomik sahada bu felsefe ve anlayışla mücadele ederken emperyalizmin milli kültüre uzanan ellerini de kıracağız. Bu sebeple ; milli gazoz sanayini gerekirse devlet eliyle yeniden canlandırmalıyız; gazoz kültürünü toplum hayatına yeniden almalıyız; film ve dizilerde kahramanların gazozlu sahneleri ilgi çekmeli, gazoz festivalleri ve yarışmaları düzenlenmeli, gazoz çizgi film kahramanlarının da hayatına girmeli, yeni gazoz kapağı oyunları hem sokakta hem internet ortamında tertip edilmeli, gazoz güzeli yarışmaları düzenlenmeli, gazoz kapaklarından sanatsal tasarımlar yapılmalı; gazoz tüketimi teşvik edilmeli, yerli gazoz tüketimi , colalı içeceklerin önüne geçmeli, gazoz bir ihraç kalemi olmalı, şehirlerde yeniden milli sermaye ile gazoz fabrikaları açılmalı, küresel gazoz markalarının pazardaki hakimiyetine son verilmelidir…
Bir de; 'yabancı gazozlara hap atılmamalı'; ama yerli gazozlar bakkal, market, bayi, kıraathane, pastane, kafeterya, lokanta, kantin, çay bahçesi, misafirlik, toplantı, etkinlik vb. ortam ve alanlarda servis edilmelidir…