İnsan madde ve manadan oluşan bir varlıktır. Bir insan maddi yönünü mamur eder, manevi yönünü eksik bırakırsa veya manevi yönünü mamur eder, maddi yönünü eksik bırakırsa bir tarafı eksik kalmış olur. Dengeyi sağlayamaz, mutlaka birilerine muhtaç olur. Bu da Müslümana yakışmaz.
Müslüman olmak, İslam dininin emirlerini yaşamayı gerektirir. Müslüman kendi kafasına göre yaşayan değil Kur'an ve sünnete göre yaşayandır. Onun hayatını Kur'an ve sünnet belirler.
Peki Müslüman dünyada yaşarken nelere dikkat ederek yaşamalıdır? Ölüm gelmeden önce dünyada nelere dikkat etmeli ve nasıl bir hayat sürdürmelidir?
Müslüman hayatını yaşarken şu düşüncede yaşarsa hayatı tatlı ve bereketli olur. Dünya ve dünyanın içerisindeki her şey geçici ve fanidir. Bütün nimetlerin sahibi vardır, O'da bizi ve her şeyi yaratan Allah'tır. Fani ve geçici olan dünyaya bel bağlamanın beyhude olacağını, böyle geçici bir hayatın baki bir hayatla değişilmeyeceğini düşünerek ve inanarak baki olana hazırlanarak yaşarsa Müslüman işte o zaman hayatın tadını alır. Efendimiz (s.a.v.) bir hadisi şeriflerinde 'Dünyada misafir veya yolcu gibi ol' buyuruyor.
Dünyada her şeyin geçici olduğunu vurgulayan Mevlana Hazretleri der ki; 'Ey delikanlı! Bu ten bir misafirhanedir. Her sabah, senin misafirlerin olan gam ve neşe oraya koşarak gelirler. Uyanık ol; sakın bu misafir benim boynumda kalır deme! O, yokluğa uçar gider. Gam ve kederden ötürü üzgün; sevinçten dolayı da çok neşe içinde kalma!'. İşte insan bu idraki yakaladığı ölçüde gönül huzuruna kavuşur.
Ey kardeş! Ne başına gelen bir musibet kalıcı, ne de nail olduğu sevinç ebedidir. Bu fani dünya ancak bir imtihan yurdudur.
Cenab-ı Mevla 'O ki, hangimizin daha güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır. O, mutlak galiptir, çok bağışlayıcıdır' (Mülk Suresi/2) buyurmaktadır.
Dolayısıyla bu dünyanın imtihan yurdu olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmayarak yaşamalıyız. Bu düşünce de ancak Kur'an ve sünnet çerçevesinden bakıldığında ve Kur'ana göre yaşandığında ortaya çıkar. Kur'an ve sünneti bir tarafa atar da nefse uyarak yaşandığında, basit bir engel karşısında bile bunalıma sürüklenen insanlar ve gençler olduğunu ve onların hemen kendilerini boşlukta olduklarını zannederek tutunacak bir şeyin olmadığı kanaatine vardıklarını görmekteyiz.
En büyük örnek şahsiyet Efendimiz olmalıdır. Resulullah (s.a.v.) bütün zorluklara göğüs gererek Allah (c.c.) tevekkülü sonucunda muzaffer oldu. Çilelerin birer sınav olduğunu bilerek yaşamak Müslümanın şiarı olmalıdır. Müslüman, dünya yıkılsa gönül sarayındaki sabır, rıza, hamd ve şükür sütunları yıkılmayan insandır.
Mesela günümüzde aile büyükleriyle yaşadığı bir sıkıntı sonrası intihar eden gençler, Hz.İbrahim'in babasıyla, Hz.Lut'un hanımıyla, Hz.Yusuf'un kardeşleriyle imtihan edildiklerini unutmamalıdırlar. Önemli olan gençlerimize, anne ve babalara bu bilgiyi ulaştırmak ve bu şuurla yetişmelerini sağlamaktır.
Mü'min her an şükür halinde olmalıdır. Varlığa, yokluğa, darlığa, genişliğe her daim hamd eden olmalı ve sonunda da şükrü unutmamalıdır.
İnanan insana yakışan dünya hayatını yaşarken İslami kuralları gözeterek herkesin hak ve hukukuna riayet eden, kendisi için istediğini başkası için de isteyen, gerektiğinde başkasını kendisine tercih eden, başına bir sıkıntı ve musibet geldiğinde sabreden, hayata küsmeden başkalarına da yardımı dokunan, Yaratıcısının kendisi hakkında takdir ettiklerine rıza gösteren, zenginliğinde fakirliğinde Allah'tan olduğunun bilincinde olarak yaşamaktır.
Müslüman unutmamalıdır ki Allah (c.c) kimseye kaldıramayacağı yükü yüklemez ve Hak uğruna çekilen zahmetlerde büyük rahmet vardır.
Dilaver ŞAHİN / İl Müftü Yardımcısı

Günün Duası : Ey Rabbimiz, bizlere her hadisede hikmeti sezebilen, rızayı ilahi istikametinde bir ömür yaşayabilen salih kullarından olabilmeyi lütfu kereminle ihsan eyle (Amin)