'Büyük insanlar fikirlerle, normal insanlar olaylarla, küçük insanlar kişilerle uğraşırlar'
Konfiçyus

Olgunluk insanın gerçek anlamda ne kadar 'insan' olabildiği, yaradılışındaki amaçlara ne kadar hizmet edebildiği ile ilgilidir. Yaradılış amacı, insana verilen vizyon ve misyon demektir. Şöyle ki;

ŸHayatta olabileceğinin en iyisi ol (vizyon),

ŸHayatta yapabileceğinin en iyisini yap (misyon).

Hayat bu vizyona ulaşma ve misyonu yerine getirme konusunda insanın sınava alındığı bir süreçtir. Hayatın temel anlamı budur. Yaşadığımız sürece sınavda olduğumuzu bilerek yaşamalı ve 'iyi insan' olmaya çalışmalıyız.

'Hayatın anlamı nedir?' sorusunun yanıtı; çalışmak, gezmek, eğlenmek, değer yaratmak (kendine, ailesine, çevresine, insanlığa faydalı olmak; katkı yapmak), zengin olmak şeklinde ifade edilebilir. Acaba bunlardan hangileri doğru, hangileri yanlıştır? Yoksa hayatın içinde hepsi vardır, ama bunlar arasında bir denge kurmak mı gerekir?

Yani hem çalışmak, hem de kendimiz ve insanlık için değer yaratmak, bu arada gezmeye ve eğlenmeye de zaman ayırmak. Kısaca dengeli yaşamak.

Bir insan hayata şöyle bir anlam yükleyebilir: Ne olduğu veya olduğum zaman, ne yaptığım zaman kendimi huzurlu ve mutlu hissediyorsam; bana göre hayatın anlamı odur. Bu, kişisel bir yorumdur.

Örneğin; bir ressam resim yaptığı zaman, bir yazar kitabı yayınlandığı zaman, bir futbolcu veya taraftar takımı şampiyon olduğu zaman, bir kadın anne olduğu zaman, bir adam dede olduğu zaman hayatının anlam kazanacağını düşünür. O halde hayata anlam katan şeyler, isteyip de yaşadıklarımız mıdır?

Bu noktada bir ölçüte ihtiyaç vardır. Şöyle ki; İstenilen şeyler, insanın yaradılış vizyonu ve misyonu ile yöndeş olmalı, insanlık değerleri ile örtüşmelidir.

Örneğin; bir kişi 'ben çalışmadan, yorulmadan kısa sürede köşeyi dönmek istiyorum' derse ve bunu çalarak, başkasının hakkını yiyerek başarırsa, bu yaklaşım hiçbir kültürde kabul edilemez.

İnsanlık tarihi boyunca insanı, insan yapan birçok ortak özellik veya değer tanımlanmıştır. Bunlar evrenseldir.

Örneğin; yalan söylemeyiniz, çalmayınız, haksızlık yapmayınız, adaletli olunuz; iyi ahlaklı olunuz, zulüm yapmayınız, iyilik yapınız.

Temel mesaj, 'iyi insan' olabilmek ve kendini bu yönde sürekli geliştirmek ve olgunlaşmaktır. Her insan bu mesajı dikkate alarak yaşamak zorundadır.

Olgun insan ile yetişkin insan farklı kavramlardır. Çünkü her yetişkin insan, olgun değildir. İlerleyen yaşın insanı olgunlaştıracağı öngörülse de bazı insanlar yaşına yakıştırılamaz davranışlar içine girebilir. Halk arasında 'yaşından, başından utan' sözü, bunun için söylenmiştir. Olgunlaşmak 'kemale ermek', yani 'kamil olmak' demektir. Bu bir süreçtir. Her canlı gibi insanın da bir gelişim süreci vardır.

Önce bu sürecin tamamlanması gerekir. Olgunlaşma düzeyi bundan sonra tartışılacak bir konudur. Bu bağlamda henüz çocuk yaştaki bir insanın olgun olup olmadığını tartışmak yanlıştır. Olgun olabilmek için insanın bir şeyler yaşaması, başından bazı olayların geçmesi, yani deneyim kazanması şarttır. Bu anlamda insanı olgunlaştıran, aslında yaşadıkları ve yaşadıklarından çıkardığı derslerdir. Ders çıkarmak, önemlidir. Birçok şey yaşadığı halde onlardan gerekli dersleri çıkarmayan kişi olgunlaşamaz. Olgunlaşmak, 'pişmek' demektir. Pişmeyen insan, 'ham insan'dır. Ham meyve gibi, tadı-tuzu yoktur.

Olgun insanın özellikleri şunlardır:

Kendini bilmek. Kendini kontrol edebilmek.Düşünmek ve düşünerek hareket etmek.Bağımsız kişilik sahibi olmak.Efendi olmak saygın insandır.

Uygar olmak.Empati yapmak.Nezaket.İncelik ve görgü.Onurlu olmak. Dürüstlük.Güven. İyi ahlak. Örnek olmak. Özeleştiri yapmak.Olgun insan olmanın özellikleridir.

Olgun insan 'aynaya bakan', kendini sorgulayan, kendisi ile 'hesaplaşan' insandır. Hatalarını gören, onları başkalarından öğrenmeyen insandır.

Özellikle 'aynı hatayı tekrar yapmamak', çok önemli bir olgunluk özelliğidir.