Merhaba, Değerli Okurlar;
Geçtiğimiz hafta savurgan eşin mallarının kısıtlanıp kısıtlanmayacağından bahsetmiştik. Bu haftaki konumuzda ise ölünceye kadar bakma sözleşmesini anlatacağız.

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ NEDİR?
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi; bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği bir akittir.

Ölünceye kadar bakma sözleşmelerinin geçerli olabilmesi için bir mirasçı atanması olmasa dahi miras sözleşmesi şeklinde yapılması gerekmektedir. (BK. 612 Mad.) O halde miras sözleşmesinin geçerliliği için öngörülen şekli şartlar, ölünceye kadar bakım sözleşmesi için de uygulanacaktır. Yani resmi memur tarafından iki tanığın katılmasıyla düzenlenir. Ölünceye kadar bakım sözleşmesini düzenlemeye yetkili resmi memurlar: Noter, Sulh Hakimi ve Tapu memurlarıdır. Ancak tapu memuru yalnızca konusu taşınmaz mallar olan ölünceye kadar bakma sözleşmelerini düzenlemeye yetkilidir.

ÖLÜNCEYE KADAR BAKMA SÖZLEŞMESİ NASIL BOZULUR?
Taraflar her zaman karşılıklı irade beyanlarıyla sözleşmeyi sona erdirebilirler. Bu sözleşmenin feshi de mümkündür. Ancak her ne kadar fesih ifadesi kullanılmış olsa da Yargıtay'ın da katıldığı görüşe göre dönmeye ilişkin hükümler uygulanır. Yani sözleşme, ileriye dönük olarak değil geçmişe yönelik olarak son bulur. Baştan beri yapılmamış gibi sonuç doğurur.

-Sözleşmede karşılıklı edimler arasında açık oransızlık varsa, karşı tarafın bağışlama amacıyla hareket ettiğini ispat edemezse, oransızlığı öğrenen taraf her zaman fesih bildiriminde bulunabilir. Bu durumda sözleşme, fesih bildirimi yapıldıktan 6 ay sonra kendiliğinden geçmişe dönük olarak sona erer.

- Sözleşmeden doğan borca, aykırı davranılması sebebiyle sözleşme artık kendisi için çekilmez, imkansız ya da çok güç hale gelen taraf her zaman sözleşmeyi sona erdirebilir.

Fesih bildirimi yazılı ya da sözlü yapılabilir.

-Bakılan kişi, sözleşme gereği üstüne düşen borcu yerine getirmesi halinde nafaka yükümlülüğünü yerine getiremiyorsa, nafaka alacaklısı sözleşmenin iptalini isteyebilir. Ancak sözleşmenin iptaline yönelik dava açılabilmesi için yoksulluk nafakası gibi kanuni bir nafaka olması şarttır. Ayrıca bakılan kişi, bakan kişiye devrettiği malvarlığı sebebiyle kendi alacaklılarını zor duruma düşürürse, bakılan kişinin alacaklıları da sözleşmenin iptalini isteyebilir. Bunun için alacaklılar tasarrufun iptali davası açmalıdır.

-Bakım alacaklısı tarafından yapılan sözleşmenin saklı paylı mirasçıların paylarına zarar vermesi halinde mirasçılar miras hukuku hükümlerine göre paylarını talep edebilirler. Bakım alacaklısının yaptığı sözleşme hükümlerinin iptali mümkündür.

Konuya ilişkin Yargıtay 1.Hukuk Dairesi'nin 2021/ 399 E. , 2022 / 592 K. , 24.01.2022 Karar Tarihli kararında da 'Uygulamada ve öğretide 'muris muvazaası' olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nispi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir. Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun 706., Türk Borçlar Kanunu'nun 237. (Borçlar Kanunu'nun 213.) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.' denmiştir.

HAFTAYA GÖRÜŞMEK ÜZERE
HUKUKLU GÜNLER